Memleketten o kadar uzaktayım ki, on binlerce kilometre uzaktaki Okyanusya’da, dünyada olup bitenlerden bihaber yaşıyorum. Zortana, Okyanusya’da cennet gibi bir ülke ama ah o gurbet acısı, ah o hasretlik yok mu? İnsanın ciğerini delip geçiyor. Ciğer dedim de söylemeden geçemeyeceğim; adamlar burada ciğeri bizdeki kebap ya da Arnavut ciğeri gibi yapmıyorlar. Bildiğiniz sote. Ama acı baharatlar ve yanında cipsle servis ediyorlar ki, sormayın! Dürüm dürüm düresiniz geliyor. Bende alışkanlık oldu, gurbet acısı çekince hemen acılı Zortana ciğeri siparişi verip, bir acıyı başka bir acıya dönüştürüyorum. Yoksa dayanmak zor…

Sevgili sponsorum bu ilginç ülkede yaşadıklarımı, anılarımı, yiyip – içtiklerimi anlatayım diye bana paracıklarını gönderiyor. Ben de klavyemden geldiğince yazıp sizlere ulaştırıyorum. Maksat: başka hayatlardan da deneyimler edinerek, yurdum insanıyla bunları paylaşmak ve onların da yaşamında yeni açılımlar için fikir vermek. İşimin sorumluluğu büyük. Her meslek gibi tehlikeli ve sıkıntılı tarafları var ama olsun, vatan sağ olsun.

Düşünebiliyor musunuz, plajda şezlongunuza uzanmış, halkıma faydalı olsun diye bir çeşit yaşam deneyimi arttırıyorsunuz, tepenizde parlak bir güneş ve karşınızda masmavi bir deniz var.  Memleketteki dostlarınız fabrikalarda, tarlalarda, ofislerde ter döküp, üretmenin mutluluğunu yaşarken, siz görevde olduğunuz için sorumluluk duygunuz baskın çıkıyor ve “deniz suyu tuzlu mu, soğuk mu, insanlar deve güreşi yapabiliyorlar mı?” diye gözlem üzerine gözlem yapıyorsunuz. Bakınız, bu benim tercihim. Bana acımayınız değerli okurlarım. Zortana’nın Captain’s Town kentinin Sand Nose ve RIP Beach plajlarında daha da beter olayım. Sürüm sürüm sürüneyim. Sponsorum daha çok paralar göndersin hem ağlayayım hem de vazifemi başarıyla yapayım. Yüzyıllarca buralarda kalayım. Sanırım derdimi anlatabildim. Hatta daha iyi anlatabilmek için dilimde pelesenk olmuş şu şarkıyı da hatırlatayım size:

Bana ne yazdan, bahardan
Bana ne borandan, kardan
Aşağıdan, yukarıdan
Yolun sonu görünmesin gari..

Evet, dertleştik; bitti. Şimdi saadete gelelim.

Zortana’da demokrasi var. Demokrasi deyince de seçim var. Yok, memleketteki seçimlere ilişkin bir şey yazmayacağım. Politikayı sevmem. Zaten “memlekette ne olup bittiğinden haberim yok” demiştim değil mi?

Zortana geçen ay sonunda yeni yöneticilerini seçmek üzere sandığa gitti. Burada seçim sistemi ve seçmenlik kriterleri biraz farklı. Örneğin artistlerin oyları ile dağdaki çobanın oyu aynı değil. Hatta iyi adam rolleri oynayanlarla kötü adamı oynayanlarınki de aynı değil. Kadınlar güzellik, erkekler yakışıklılık oranlarına göre oy değerlerini farklı kullanıyorlar. Sanatçılar için de benzer şeyler var. Klasik müzik sanatçıları ile yerel müzik yapanlar farlı değerlerde oy kullanıyorlar.

Peki nasıl oluyor bu? Şöyle oluyor: hükümet kendisine bağlı bir oy değerlendirme komisyonu (ODK) kurmuş. Her vatandaş CV ile bu komisyona değerlendirilmek üzere başvuruyor. O güne kadar yaptıkları işlere, başarı ve başarısızlıklarına göre oy puan değeri alıyorlar. Örneğin bir fabrika işçisi ne kadar başarılı üretim yaparsa o kadar çok oy puanı değeri var. Fabrikanın patronu da ne kadar kazanır ve vergi öderse o kadar oy puanı değeri alıyor. Adam hem başarılı bir işçi hem de başarılı bir ressamsa oy puan değeri bir o kadar daha artıyor. Yüksek başarıları olmayanlar, çirkin ve çoban olanların ise yalnızca bir oyu var.

Örneğin bizim Gökhan Korkmazgil usta Zortana’da oy kullanacak olsa hem fotoğraf sanatçılığı hem yazarlık hem iyi kalplilik hem yakışıklılık hem emekli doktorluk hem kedi severlik hem bisikletçi sporculuk hem de yazmayı unuttuğum birçok başarılı alanlarından alacağı oy puan değerleri ile tek başına bir partiyi iktidara bile getirebilir…

Diyeceğim o ki, burada herkes haddini biliyor. Seçimler de son derece demokratik bir şekilde yapılıyor. Sandık güvenliği var. Herkes sabahtan akşam kadar gidip oyunu kullanabilir, kimsenin elini tutan yok. Seçim propagandaları, adayların bol keseden vaatleri, belirli kesimlere paralar dağıtılması, kalabalık mitingler filan hep serbest. Benim gibi buraya gelip çöreklenen farklı ülkelerden yabancıların da sahip olduğu kriterlere ve tercihlerine göre belirlenen oy hakları var.

Her güzelin bir kusuru olur misali, bu sistemin de kafaları karıştıran bir sonucu var. ODK sayesinde iktidar sevmediği seçmenlere 1 oy, sevdiklerine 500 oy puan değeri takdir ederek yıllardır hep aynı yöneticilerin seçimleri kazanmasını sağlıyor. Diyelim ki, karşı taraf her şeye rağmen fazla oy alıyor, ODK’nın seçimi yeniletme hakkı var. Zortanalılar bu işten pek memnun görünmeseler de sandıktan çıkan “demokratik” iradeye boyun eğiyorlar. Neyse ki, bizim sorunumuz değil!

Binlerce yıl önce bu topraklarda yaşayan Lumiere uygarlığının kurduğu demokratik federasyon sistemi dünyaya örnek olan bu ülkede, demokrasinin aldığı biçime bakınca derin bir iç çekmekten kendimi alıkoyamıyorum. Neredeeeeen nereye!

Sağlıcakla kalın…

Yorum, görüş ve önerileriniz