ZORTANA ANILARI 10 – MÜSTEAR EFSUNOĞLU

Zortana’da yaz bir türlü bitemedi. Bu gidişle sonbaharın da geleceği yok. Küresel ısınma, ozon tabakasındaki delik falan derken mevsimler de şaştı. Hala t-shirt ve kısa pantolonlarla dolaşıyoruz. Sıcaklık 30 derecenin üzerinde. Bu iş turistlere yaradı. Mevsimin güya en serin ve yağmurlu bölümünde, deniz ve güneşten yararlanma şansı olamadan en ucuz tatile gelebilecek kadar bütçesi olanlar, muhteşem sıcaklıkta bir hava ve deniz ile yine en ucuz tatillerini yaşıyorlar. Görseniz; plajlar tıklım tıklım dolu.

Plajlar dedim de aklıma geldi. Zortana’da çok güzel plajlar var. Ama Zortanalıların bu plajlarda denize erişmesi pek mümkün değil. Çünkü nerdeyse bütün plajları özel işletmelere kiraya vermişler. Geçenlerde kadim dostum ve kanka rehberim Freed’e sordum. Freed’in dediğine göre: aslında anayasalarına göre kıyılar ahalinin malı ve kimse, hiçbir işletme kıyıya erişimi insanların erişimine kapatamazlarmış. Fakat kurnazlık yapıp yüksek bedellerle işletmelere kiraya verdikleri plajlarda işletmelerin kullanacakları alanı ve dolayısıyla da deniz kıyısıyla olan mesafesini açıkça belirlememişler. İşletmeler de bu açıktan yararlanarak kendi plajlarına gelecek olan insanlardan verdikleri hizmetlerin dışında bir de giriş ücreti almaya başlamışlar. İşin vahim tarafı, işletmeler deniz kıyısını kiraya verdikleri şezlonglarla kapatmışlar ki, insanlar havlularını serip orada gönüllerince güneşlenip, denize giremesinler…

Freed halkın bu konudaki tepkisini haklı bulduğunu da söyledi. “Ne tepkisi?” diye sordum. Belirli aralıklarla plajlarda toplanıp, havlularıyla plaja ücret ödemeden gelip, durumu protesto ediyorlarmış. Öyle ki, diğer Okyanusya ülkelerinde de benzer durumlar yaşandığı için nerdeyse uluslararası bir güç birliğine dönüşmüş bu protestolar.

Daha önce de vurguladığım gibi, Zortana ekonomisi turizme ve tarıma dayalı. Pek de güçlü değil. Gelir dağılımda büyük farklılıklar olduğu için büyük çoğunluğu yoksul olan halk her fırsatta hoşnutsuzluğunu dile getiriyor. Rant ekonomisi ülkede neredeyse bütün kavramların önüne geçmiş. Yöneticiler doğal, tarihsel ve kültürel değerlerinin ranta kurban edilmesini mübah gösterecek argümanlar üretip duruyorlar. Ekonomik sıkıntıların böyle çözülebileceğini düşünmeleri ne acı!

Freed her hafta havlularını kapıp gelen yerli halkla birlikte plajlardaki protesto toplantılarına katılıyor. Bana “Siz de gelsenize Mister Müstear; bu kadar zamandır buradasınız, siz de artık Zortanalı sayılırsınız” dedi. Düşündüm, “memlekette olsam ve böyle bir durumla karşılaşsam bir saniye tereddüt etmez, ben de bir aktivist olarak katkımı verirdim” dedim. Neyse ki, bizde böyle şeyler olmaz. Ne de olsa burası henüz gelişmemiş, varlığıyla yokluğu anlaşılmayan bir memleket. Burada her şey beklenir. Kararımı verdim. Sonraki protesto eylemlerine tebdil-i kıyafet katılacağım. Zortanalı gibi giyinip, davranacağım ki kimse benim bir yabancı olduğumu anlamasın. Sonra dedikodu ederler, “bu eylemleri yapanlar Zortanalı değil, dışardan gelen yabancılar” derler. Sanki sonradan Zortanalı olanların hiçbir şeyde hakkı yokmuş gibi…

Ekonomik durum kötü demiştim ya, enflasyon rakamlarının gerçekte ne olduğunu kimse bilmiyor. Son altı ayda et fiyatları üç, yumurta fiyatları beş katı artmış. Resmî açıklamalara göre bütün Okyanusya ülkeleri Zortana’yı kıskanıyor, enflasyon da yok. Geçen sefer ev kiralarındaki vahameti detaylarıyla yazmıştım. Marketlerde çalışanlar her yirmi dakikada bir ürünlerin etiketlerini değiştiriyorlar. İnsanlar ellerindeki avuçlarındaki öyle dolara, altına, borsaya filan yatırmıyorlar. Yiyecek – içecek – giyecek – temizlik malzemesi gibi elzem ihtiyaçları stoklamak için harcıyorlar. Altı ayda beş katı gelir getiren bir finansal yatırım aracı henüz icat edilmedi, bakar mısınız gelinen noktaya?

Allahtan pek sayın genel yayın yönetmenim maaşımı dolar olarak yatırıyor, yoksa yanmıştım. Gerçi kurlar da gerçek rakamlarında değil ya, olsun. Burada asgari ücretle çalışanların maaşı ne kiraya yetiyor ne de karnını doyurmaya. Emeklilerin durumu içler acısı. Zortana hükümeti devlet memurlarına, çalışanlara yaptığı zamları nedense emeklilerinden esirgedi. Milyonlarca kişi mağdur oldu ve ekonomik koşullar karşısında açlığa ve yoksulluğa kurban oldu. Freed’in babası da emekli, o da mağdurlardan biri. Geçen Salı akşamı Freed babasıyla birlikte katıldığı emeklilerin hak arama toplantısında “hakkımız isteriz” diye bağırmaktan sesinin kısıldığını söyledi. Duyarlı çocuk, “bir gün ben de emekli olacağım” düşüncesiyle hareket ediyor. Captain’s Town’ın ne kadar esnafı, sanatkarı varsa gelip emeklilere destek vermişler. Bakalım ülkeyi yönetenler emeklilerin taleplerine ne kadar daha sessiz kalacaklar?

Yorum, görüş ve önerileriniz