MÜTEKAİTLERİN NEFSİ MÜDAFAASI – ARİF TECAHÜL 

Efendim, merhabalar pek muhterem okurlarımız.

Eh, malumunuz üzere bendeniz de ununu eleyip ipe sermiş bir mütekait olarak hayatiyetimi idame ettirmekteyim. Lakin hal ve vaziyetimin –her mütekaidin olduğu gibi– hazin olduğunu ifade etmem lazım. Enflasyon arttıkça arttı, peşi sıra gelen zamlar her şeyin fiyatını yükselttikçe yükseltiyor. Dün elliye aldığınızı bugün iki yüz elliye alamıyorsunuz. Bu minvalde sayın hükümet idarecilerinin bizlere reva gördüğü aylık 7.500 liralık maaşın kıymet-i harbiyesi kalmadı. Üç kişilik ailenin mutfak masrafını bile karşılamıyor; değil ki, kira, elektrik – su – gaz – telefon, giyim – kuşam vesaire ihtiyaçlarını karşılasın…

Affınıza sığınarak söyleyeyim, ucuz bildiğimiz Cuma pazarına gittiğimde sebze- meyve fiyatlarını görünce ne ben esnafın yüzüne bakabiliyorum ne de esnaf bana mukadder müşterisi gözüyle bakabiliyor. Tanıdık bir esnafa denk gelirim, alamadan geçince utanırım diye içim içimi yiyor. Göz ucuyla bakıp ehven olanları tespit edip sonra hedefe yönlenip, alışverişimi yapıyor ve adeta pazaryerinden kaçıyorum. Bir tek bizim doğal üretici gururumuz Orhan Bey evladımızın tezgahına gidip, onunla dertleşebiliyorum inanır mısınız? Onun derdi bir değil elvan elvan, ama hepimizin derdinin sebebinin idraki içinde olduğu için birbirimizle kolayca muahede edebiliyoruz.

Tam 11 haftadır Fethiyeli mütekaitler de güzel yurdumun diğer mütekaitleri gibi insanca yaşayabilmek için hak ettikleri maaşların verilmesi için nümayiş yapıyorlar biliyor musunuz? Şahsım da sağlığımın elverdiği zamanlarda nümayişe katılarak, bu kıymetli dostlarıma takviyede bulunmaya çalışıyorum. Her hafta Salı günleri akşamı saat 17.30 dolayında kültür merkezi binasının merdivenlerinde buluşup, oturduğumuz yerden durumumuzun vahametini izah eden şiarlar haykırıyoruz. Ellerimizde bu şiarların yazılı olduğu levhalar da oluyor.

Sayımız pek kalabalık olmasa da her biri gençlikteki enerjisiyle dolu iştirakçiler metanetleri ve mevcut kuvvetleriyle bir saatlik nümayişi galeyana gelmeden, vakur şekilde tamamlayıp, bir sonrakinde kavuşmak dileği ile evlerimize dönüyoruz. Gönül isterdi ki Fethiye’deki bütün mütekaitler bu nümayişe katılsın, Beşkaza Meydanını dolduralım, şiarlarımızı daha güçlü haykıralım, Ankara’ya sedamız ulaşsın…

Yine, gönül isterdi ki mütekaitlerin müşkül durumundan müteessir olan esnaf ve sanatkâr kardeşlerimiz de tüccarlarımız da gelsinler bu nümayişe destek versinler. Zira mütekaitlerin bu müşkülatı onları da ziyadesi ile etkiliyor, onar da eve ekmek götürmekte zorlanıyorlar. Bizlerin satın almaya gücü yoksa, onlar kime satacaklar mamullerini?

Özel hastaneler, doktorlar, avukatlar, okullar, öğretmenler de bizim gibi müstakbel müşterilerini kaybetmemek için mütekaitlerin çığlığına hassasiyet göstermeleri kendi menfaatleri icabıdır diye düşünüyorum efendim. Haksız mıyım?

Aslında bu nümayişleri çarşıda, pazarda esnafın yanında yapmak daha mı iyi netice getirir? Düşünmek lazım…

“ Dert çok
Hemdert yok
Yüreklerin kulakları sağır
Hava kurşun gibi ağır ”  d
iyordu büyük ozan.

Sahi, nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa?

Not: Karikatürleri sevgili Ufuk biraderimin paylaşımlarından, haberi olmadan aldım. Ne yapayım? Çok hoşuma gitti. Tam da bizi anlatıyor… 🙂

Yorum, görüş ve önerileriniz