Eğer zaman, soldan sağa ilerleyen düz bir çizgi ise, dünyada yaşam sona ermediğinden, çizginin sağ uçta bitimi henüz belli değildir. Öte yandan, çok eski zamanlara dair yeterli bilgimiz olmadığından, çizginin sol uçtaki başlangıç noktası da belli değildir. Yani zamanı, başı ve sonu belirsiz bir çizgiye yatırıp öyle konuşuruz.

Bugün Fethiye’de Likyalılar dediğimizde bunu herkes bilir, üzerinde yaşadığımız toprakların eski Likya Ülkesi olduğunu herkes duymuştur. Lukka dediğimizde ise insanların çoğu şöyle bir duraksar, açıkçası bir fikirleri yoktur. Hele Luviler, onları sormayın bile. İşte başı – sonu belirsiz zaman çizgisinde Likya’dan önce Lukka vardır, tıpkı onun da öncesinde Luvi’nin var olduğu gibi.

Her uygarlık, kendinden önceki başka bir uygarlığın devamıdır ve her toplum, çevresindeki komşu kültürlerin etkisi altındadır. Lukkalar da, kendilerinden önceki Luvi kültürünün, etkileşimlerle değişip gelişen bir evresini yaşar. Daha sonrakiler de, öncekilerden gene hep böyle etkilenip yararlanmışlardır. Topluluklar yer değiştirir, yeniden adlanır, kılık – kıyafet, din, kültür, sanat, teknik, mimarlık, yöntem, yani yaşamı etkileyen her şey yeni katkılarla zenginleşip dönüşür. Bir anlamda, Luviler Lukkaların ustalarıdır diyebiliriz. Zaten Lukkalar da Luvilerin mirasçılarıdır. Likya Uygarlığı’nı, Lukka olarak bildiğimiz bir Anadolu halkı yaratmıştır. Batı Anadolu’da MÖ 2. binyılda, Geç Tunç Çağı belgelerinde Lukka ülkelerinin adı öne çıkar. MÖ 1. binyılda tarihsel Likya ve Lukka ülkelerinin sıkı bağı ile, Likçenin ve Luvi dillinin yakınlığı konuyu bizim açımızdan iyice ilginç hale getirir. Luvi – Lukka – Likya zincirini gözler önüne koyar.

Peki, Lukka ülkeleri nerededir? Hitit belgelerinin incelenmesiyle, Lukka ülkeleri olarak Güneybatı Anadolu’da şimdiki Aydın ve Muğla illeri, Antalya’nın batısı, Burdur’un güneyinin kastedildiği anlaşılır. Bir başka deyişle Lukka ülkeleri, klasik dönem Likya’sının tamamı, Karya, Psidya ve Pamfilya topraklarının da bir kısmını kaplayan coğrafyadır. Frank Starke Lukka ülkelerinin kuzeyde Söke Ovası’nın ortasında yer alan Miletos’tan (Millawanda) güneyde Antalya Perge’ye (Parha) kadar uzanan toprakları kapladığını söyler. Lukka Ülkesi dendiğinde, Anadolu’nun güneybatısında, Luvi dili konuşan halkların yaşadığı, sınırları belirgin biçimde tanımlanamamış geniş bir coğrafya anlaşılmalıdır. Öte yandan Lukka Ülkesi’nin içinde çeşitli kentlerin bulunduğu, bu kentlerin beylikler oluşturduğu ve bu beyliklerin siyasi ve kültürel ortaklık içinde olan insanlardan meydana geldikleri şeklinde bir yorum gerçeğe yakındır.

Sefa Taşkın’ın Luviya kitabında aktardığına göre Trevor Bryce Lukka’yı şöyle tanımlar: “Lukka ülkeleri hiçbir zaman politik bir bütünlük göstermedi. Bilinen bir Lukka kralının adı yoktur. Lukka ile Hitit kralları arasında hiçbir antlaşma ve Lukka adına davranan hiçbir kral ya da kent bulunmaz. Lukka adı bir devleti ve siyasal bir oluşumu tanımlamak için değerlendirilmekten çok, dağlık bir coğrafyada etnik yakınlığı olan bağımsız toplulukların toplamı olarak kullanılır. Lukka halkı, bazı durumlarda, geçici ya da sürekli yerleştikleri yerlerde devlet biçiminde küçük siyasal örgütlenmeler kurmuş olsalar bile genellikle göçebe topluluklar olarak yaşadılar.” Hem Luviler, hem de Lukkalarda da bir göçebelik durumundan söz edilir. Göçebelik, önceleri Luvilerde olduğu gibi, Lukkalar için de, bugünkü Yörüklerin çok eski atalarına iz veren bir olgu olmalıdır.

Konya’ya 80 kilometre mesafedeki Ilgın ilçesi ağırlıkla Türkmen nüfusludur. Ilgın’ın kuzeydoğusundaki Yalburt Yaylası’nda bir yazıtlı kaya anıt vardır. 1970’de yazıtlı kayanın önemli bir anıt olduğu fark edilir. Sonradan anlaşılır ki MÖ 2. binyıl Anadolu tarihi açısından anıt hazine değerindedir. Kireçtaşından yapılmış olan anıt, Hitit Kralı IV. Tudhaliya dönemine aittir. Üç duvarın üzerine yayılmış olan yazıt Anadolu / Luvi hiyeroglif yazısıdır. Yazıtta IV. Tudhaliya’nın Lukka Ülkesi’ne yaptığı sefer anlatılır. Anıt, tarihsel olayların yazılı olarak kaydedilmiş olmasının yanında, Lukka ülkelerindeki kent ve dağ adlarının belirlenmiş olması nedeniyle özeldir.

Yazıttan okunduğuna göre IV. Tudhaliya önce Wiyanawanda’da kale kurup asker toplar. Burası bugünkü İncealiler (Oinoanda) dir. Ardından Kuwalatarna üzerine yürür, kenti fetheder. Pina (Pinali, Pinara) kentini yakıp yıkar. Awarna’yı alır, Talawa Ülkesi’ne yürür. Bölgenin kutsal dağı olan Patar Dağı’na varır, sunular bırakır. Lukka’nın kuzeyinden başladığı sefer tüm Ksanthos (Arinna, Awarna) Vadisi’nin ele geçirilip denize kadar ulaşmasıyla tam bir fetih olarak sonuçlanır.

Yazıtta Hitit Kralı’nın saldırdığı Lukka ülkelerinde savaştığı orduların başında hiçbir kral ya da prens adının anılmamış olması ilginçtir. Bu olgu bölgede yaşayan insanların göçebe / yarı göçebe şekilde yaşadıklarını gösteriyor olabilir.

Hitit Kralı yazıtı kendi dilinde, Hititçe değil, Luvice yazdırmıştır. Bu olgu da yazıtın hitap ettiği insanların çoğunluğunun Luvice konuşan, Luviceden anlayan insanlar olduğunu gösterir. Hititlerin Luvice anıtlar dikmiş olması ilginçtir. Lukka Ülkesi ile Hititler arasındaki sorunlar bitmek bilmez. Hattuşaş – Güneykale’de Hitit İmparatorluğu’nun son zamanlarına ait bir yazıt bulunur. Yazıtta son Hitit Kralı II. Suppiluliuma’nın (MÖ 1207) Lukka ülkelerine yaptığı bir seferden söz edilir. İlginç olan yazıtın hiyeroglif Luvicesi ile yazılmış olmasıdır. Hitit kralları genellikle çivi yazılı Hititçe belgeler bırakırken, başkentlerinde hiyeroglif Luvicesi ile yazılmış bir yazıt bırakmışlardır. Sefa Taşkın Luviya’da bu olguyu şöyle yorumlar: “Ya Hitit sarayında artık Luvice konuşulmaktadır, ya da halk / okuyucular kamusal alanlarda yalnızca Luvice yazılmış yazıları anlamaktadır.”

©Gökhan Korkmazgil, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi

MÖ 1200’de Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Anadolu’da bir dönem kapanır. Hitit baskısının kalkmasıyla Batı Anadolu kıyıları Ege’nin karşı kıyısından gelen yoğun Helen göçlerine maruz kalır. Yerli halklar belirli ölçülerde baskın kimliklerini korumakla birlikte yeni gelenlerle karışıp kaynaşırlar. Fenike alfabesinden geliştirilmiş olan Helen yazısıyla Helence belgeler ortaya çıkmaya başlar. Zaten Likya ismi Hititçe Lukka isminin bir devamıdır.

Trevor Bryce’ın Luvilerin Tarihi’nde ortaya koyduğuna göre Lukka ülkelerini oluşturan geniş topraklar MÖ 1. binyılda Helenler tarafından Lykia ve Lykaonia olarak adlandırılmaya başlar. Lykia (Likya) Güneybatı Anadolu, Lykaonia da Konya düzlüğünün kuzeydoğusudur. Likya olarak anılan bölgede yaşayan eski Lukka insanları olan yerli nüfus önceleri Girit Adası’ndan, devamında Yunan anakarasından gelen göçmenlerle kaynaşır. MÖ 1. binyılda Helen yazarların bıraktığı anlatılar, MÖ 2. binyıl Lukka insanlarına ilişkin bilgileri yansıtıyor olmalıdır.

Bu topraklarda çok eskiden yaşamış insanların adına ister Lukkalar diyelim, ister Likyalılar, izlerini Anadolu’nun öz halkları olan Luvilere dek sürebiliriz.

Yorum, görüş ve önerileriniz