Bu sitenin ağası Naci Dinçer, “sana bir evlek bir yer vereyim. Orda Fethiye hayalleri kur, eski hayallerini paylaş, senin gibi hayalcileri misafir et dedi”. Adını da koydu: “KEŞKE BÖYLE OLSAYDI”.
Yani bu yerde yalnız ben yazmayacağım. Fethiye’ye yeni bir bakış derdine düşmüş, Fethiye sevdalılarını da ağırlayacağım. Fethiye’nin değerlerine yönelik çözüm önerileri olanları bekliyorum. Böylece Fethiye hayalleri yaşayacağız ve yanı sıra öğreneceğiz. Bana birolganioglu@hotmail.com dan ulaşabilirsiniz.
Bu fikir iyi ise haydi, başlayalım…
Sene 1980, aylardan Aralık. 1961 yılındaki ilk gelişimden sonra bu geliş ikinci. Bu defa acaba bir iş bulup, burada yaşar mıyım, diye bakmaya gelmiştim. Bir gazete ilanında Ölüdeniz’de bir kamp yerinin kiralık olduğu yazılıydı. İşte ona bakmaya gelmiştim. Gece geldim, sabah otobüsten indim ve bir araba bulup, ilk defa göreceğim Ölüdeniz’e gittim. Muhteşemdi. Başım döndü.
Öğleden sonra buluşacağım kişiler ile buluştuk ama bir gün daha kalmam gerektiği ortaya çıktı. Hava serin ama güneşli idi. Bir de şu kaleye gidip, şu Fethiye’yi yukardan göreyim, dedim.
O gün Fethiye çok güzeldi ama bugün bile çok güzel. Kırk yıldan çok bir zamandır Fethiye’deyim. Bir defa bile Kaleye çıkıp, Fethiye’ye bakmamış pek çok kişi biliyorum. Eğer kaleye çıkıp, Fethiye’ye bakmadı iseniz, siz Fethiye’yi görmemişsiniz demektir. Çünkü ancak kaleden bakınca Fethiye görülür. Fethiye sizi alıp, bir hayal dünyasının içine sokar, orada kaybolur gidersiniz. Uyanıp, kaleden inseniz bile artık siz o Fethiye ile yaşamaya başlarsınız. Artık başka bir dünyadasınızdır. Çıkın kaleye ve Fethiye size efsunlasın.
Derler ya, Paspatur suyundan içen Fethiye’ye yine gelir, diye. Ben diyorum ki; Kaleden Fethiye’ye bakarsanız, Fethiye’den gidemezsiniz. Burada yaşarsınız. (Örnek isterseniz: işte ben! Pek çok seçenek çıktı ama gidemedim.) Fethiye’nin her noktasında, zaman içinde pek çok şeyi yıpratsak bile inanılmaz güzellikler görebilirsiniz. Ama kaleden Fethiye’ye bir bütün olarak bakarsınız, ayrı bir dünya görürsünüz. İşte bütünlükçü, kapsayıcı Fethiye hayalleri buradan başlar. Kırk iki yıl önce Fethiye’ye baktığımda önce bu yazdıklarımı gördüm.
Fethiye’ye gelmeden önce Ankara Belediyesinde Başkanlık Danışmanıydım. Kente ve kentliye bir bütün olarak bakmayı orada öğrenmiştim. O zamanlar Dünyanın en büyük konut projesi olan, Ankara’ya bir Eskişehir kadar bir kent ekleyecek olan 50.000 konutluk Batıkent Projesi üzerinde de çalışmıştım. (Bir hatırlatma yapayım. Geçen yıl Hükümet tüm Türkiye için 50.000 konutluk bir proje önerdi. Biz kırk yıl önce yalnızca Ankara için bu projeyi planladık ve yaptık. Buradan bir büyüklük değerlendirmesi yapabilirsiniz.)
Sonuçta, öngörmüştük, planlamıştık, kooperatifleri örgütlemiştik ve uygulama başlamıştı.
Böyle bakmayı öğrenince, Fethiye’ye de kaçınılmaz olarak böyle baktım. O günden bu yana, neredeyse tamamını ilgililer ile yetkililer ile ve medyada paylaştığım hayallerimi gelecek yazılarda paylaşacağım. Bir bölümü için artık çok geç ama belki yeni fikirlere yol açar diye yazacağım.
Dedim ya! Başka konuklar da ağırlayacağım. Şu sıra aklımı Fethiye’de yüksek kalitede zeytinyağı üretimi kurcalıyor. Memecik zeytini var, kalp şeklinde bir zeytinimiz var (tavşanyüreği). Belki bu konuda başka değerler de var. Diyelim ki; para var, planlama gücünü ve resmi otoriteyi de arkamıza aldık. İstediğimiz büyüklükte hayal kurabiliriz. Bizi tutacak bir şey yok. Biz Fethiye’yi nasıl bu konuda büyük bir proje ile marka yapabiliriz? Nasıl, İtalyanların, İspanyolların yaptığı gibi, Fethiye’ye çok para girdisi sağlayabiliriz? Bu konuyu; değerler, potansiyel, planlama, uygulama, üretim ve pazarlama konusunda irdeleyecek proje yazıları bekliyorum. Haydi Ziraat Odası, Haydi İlçe Tarım, Haydi Fethiye’nin açık fikirli insanları. Gelecek günlerde konumuz bu olsun.
Ne dersiniz?