CHARLES FELLOWS’UN XANTHOS, LİKYA SERÜVENİ – TUNÇ TOKAY

Mezarların talan edilmesi; ölülerin değerli eşyalarla birlikte gömülmesi dönemiyle başlayan ve tarih boyunca süregelen bir haydutluk yöntemiydi. Altın, ölüm maskeleri ve diğer kıymetli nesneler, eski Mısır’da piramit mezarlarına tüneller açan vicdansız hırsızları için cazip gelmiştir. Roma ve Bizans mezarları yağmalandı, mezar soygunculuğu “sanatı” ise dünyanın dört bir yanındaki profesyonel “mezar soyguncuları” tarafından uygulanmaya devam etti. Kuzey Amerika yerlilerinin mezarlarından eski Çin ileri gelenlerinin mezarlarına kadar, tarihi mezar alanları uluslararası sanat piyasası için her zaman bir çekim merkezi olmuştur.

Nereidler Anıtı (Erns Wallis -1875)

Ancak tüm mezarı taşımak! Bu oldukça olağan dışı bir uygulama olurdu. 1840’ların başında İngiliz gezgin Charles Fellows, antik Likya bölgesi Xanthos’ta dağılmış mezar koleksiyonundan alınan 105 sandık anıt parçasını Londra’daki British Museum’a gönderdi. Bu, tam olarak sözü edilen şeydi.

Elbette Fellows, bu tür antik eserlerin taşınmasını kesin bir şekilde yasaklayan çağdaş yasalara göre bir hırsız olarak görülebilirdi. Ancak 19. yüzyılın ortalarında, zengin ve güçlü emperyalist Avrupa ülkeleri, Osmanlı

İmparatorluğu’ndan tavizler elde etmek için padişahtan izin almak konusunda ustalaşmışlardı.

Fellows, döneminin ve sınıfının tipik bir temsilcisidir. 1799’da İngiltere’nin Nottinghamshire şehrinde zengin bir ailede doğdu ve çalışmaya ihtiyacı yoktu. Muhtemelen taşra hayatından sıkılmış olan Fellows, o zamanlar dünya çapındaki Britanya İmparatorluğu’nun merkezi olan Londra’ya yerleşti.

Burada, öğrenmeyi teşvik eden British Association gibi bir toplulukta aktif bir üyesi oldu. Birkaç yıl sonra, Alpler’de macera arayan Fellows, 1827’de 4.807 metrelik Mont Blanc’a çıkan klasik rotayı keşfetti. 1832’de annesinin ölümünden sonra, çağdaşlarının çoğu gibi, önce İtalya ve Yunanistan’a, ardından Doğu Akdeniz’deki Osmanlı topraklarına doğru “Büyük Tur” adı verilen seyahat rotalarına yöneldi.

Karadan Likya’ya yolculuk

Xanthos (Charles Fellows-1939)

Fellows, 1838’de olağanüstü güzellikteki dağlık Likya bölgesini ziyaret etti. Avrupa üzerinden Smyrna’ya seyahat ederek, güneye doğru ilerledi ve Antalya’ya indi. Bu büyüleyici Akdeniz limanından batıya doğru dönerek Likya’yı dolaştı; o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun az bilinen bir bölgesiydi. Fellows, Likya’nın gerçekten uzak bir yer olduğunu, “daha önce hiçbir Avrupalı tarafından ziyaret edilmediğini” belirtti. Gizemli Likyalılar, geç Tunç Çağı’ndan başlayarak Roma dünyasına kadar bölgenin ulu zirvelerinde ve vadilerinde yaşadılar. Fellows, harap olmuş şehirlerinden büyülendi. Kendi kültürlerini, temas kurdukları diğer halkların unsurlarıyla birleştirerek benzersiz bir medeniyet yaratmışlardı.

Fellows, Likya’nın keşfettiği tüm yerleşimlerinden etkilendi, ancak en çok antik bölgenin başkenti Xanthos onu büyüledi. “Tapınaklar, mezarlar, zaferkemerleri, sur duvarları ve tiyatro gibi kalıntılardan oluşuyordu. Site sonderece romantikti; bazı tepeler kayalarla taçlandırılmış, diğerleri ormanlık yaylalardan kıvrıla kıvrıla inen bir nehir kenarında dik olarak yükseliyordu. Uzaklar, karlı dağlarla çevriliydi. Fellows, bu muhteşem kalıntıların arasında kamp yaparak sıtmaya yakalanmamaya çalıştı. Yaklaşık 15 mil kuzeydeTlos harabelerine rastladı. En ilginç nesnelerin eskizlerini aldıktan ve bazı yazıtları kopyaladıktan sonra, Karya ve Lidya üzerinden Smyrna’ya döndü. Arkeolojik yeteneklerinin yetersiz olduğunu biliyordu ve “Bu nesneleri tam olarak inceleyecek kadar zamanım ve yeteneğim yok. Ülkem İngiltere’den bilgili ve zevk sahibi insanları burayı ziyaret etmeye teşvik etmeliyim” diye düşündü.1 (Küçük Asya’da bir Gezi sırasında yazılmış dergi – Londra, 1839)

Likya’ya İkinci Ziyaret,

Harpy-Aniti-John-Henry-Wright-1905

Cesur Fellows, 1839’da Likya’ya geri döndü. Sanatçı George Scharf çizimleriyle ona eşlik ediyordu. Pınara, Sidyma ve Myra gibi 13 Likya şehrini daha keşfetti. Ancak Xanthos, onun üzerindeki büyüsünü korudu ve Fellows şöyle yazdı: “Klasik meraklısı biri Xanthos’un ve çevresinin cazibesinden nasıl uzak durabilir!” Daha sonra, “bu muhteşem kalıntıların ulusal müzede sergilenmesi gerektiğini” ifade etti.2 (Küçük Asya’da İkinci Bir Gezi Sırasında Tutulan Günlük. 1841)

Fellows’un üçüncü yolculuğu,

Fellows 1841-1842 yıllarındaki üçüncü seferine çıktı. Sahne kurulmuştu, artık İngiliz halkı, uzak Likya’nın arkeolojik harikalarının hikayeleri ve eskizleriyle yetinmek zorunda kalmayacak, bu eserlerin asıllarını Londra’daki İngiliz müzelerinde görebilecekti.

Kurtlar, çakallar ve kriket oyunu

British Museum, Xanthos için padişahtan bir ferman aldı ve Kasım 1841’de Fellows, İngiliz donanma gemisi HMS Beacon ile Malta’dan yola çıktı. Geminin kaptanı Graves’e, fermanı almak için Smyrna’ya, oradan da Xanthos nehrinin ağzındaki en yakın güvenli limana gitmesi ve belirlenen eserleri gemiye yükleyip Malta’ya götürmesi emredildi. Ancak bürokratik aksaklıklar nedeniyle Smyrna seferi gecikti ve Beacon, Xanthos nehrinin ağzındaki limana ancak 26 Aralık’ta ulaşabildi. Fellows, “onbeş işçi, birkaç usta, birkaç rutbeli subay, kavalar [Osmanlı güvenlik memurları], Rodos İngiliz Konsolosu Bay Wilkinson’ın oğlundan oluşan keşif ekibiyle birlikte karaya çıktı. Patara yakınlarındaki kum tepelerinde kamp kurdular. Bu uzun kumsal, ülkenin en uzun plajlarından biriydi ve Fellows’un ziyaret ettiği dönemde tamamen vahşi ve bakir bir durumdaydı; “Kurtların, çakalların ve tavşanların ayak seslerinden başka bir yaşam belirtisi yoktu” diye yazdı.

Payava-Lahti-Charles-Fellows-1839

Antik Xanthos, Eşen Çayı’na yaklaşık 16 kilometre yukarıda, aynı ismi taşıyan nehrin yakınında yer alıyordu. Keşif ekibi, Fellows’un “güçlü, sağlam ve dayanıklı” olarak tanımladığı küçük tekneleriyle nehrin iç kısımlarına doğru ilerlemek için büyük zorluklarla mücadele ettiler. Fellows, nehir üzerindeki akıntıyı “şimdiye kadar gördüğümüz en zorlu akıntı” olarak tanımladı. Tüm kamp malzemelerini yeni kamp alanına taşımak için nehir üzerinde dört gün çalıştılar. Fellows’a göre, yerel halk, “çadırları ve kulübeleri çalılar arasından gizlice seyrediyordu, meraklı insanlar, kısa sürede “daha önce deneyimlediğim misafirperverlik ve nezaketlerini” gösterdi, diye yazmıştı.

Gerçekten de yerel halk çok yardımcı oldu, “sığlıkların üzerinden geçerek en iyi rotayı göstererek bize rehberlik ettiler” ve keşif ekibine “yumurta, kümes hayvanları, meyve ve süt” sağladılar. İlk kampın yakınında Fellows, antik Letoon kalıntılarını keşfetti, ancak denizciler daha çok sporla ilgilendiler ve Patara plajının kumlarının keyfini çıkardılar. “Akşamlarımız eğlenceliydi; denizciler sopalar ve toplar yaparak ve kriket oyununu Likya’da belki de ilk kez oynayarak vakit geçirdiler. Yaşayan neslin merakı, oyunun bu bölgedeki yerel halk tarafından bilinmediğini gösteriyor.”

Anıt Mezarların Likya’dan Londra’ya götürülmesi,

Ocak ayının başlarında çalışma başladı. Fellows, bir önceki ziyaretinde tespit ettiği mezarları parçalara ayırdı. Yöntemleri modern standartlara göre kaba olabilir, ancak önceki “mermer avcıları” gibi sadece en iyi heykellerle ilgilenmiyordu. Alanın haritasını düzgün bir şekilde çıkardı, taşların yerini kaydetti ve en önemlisi, British Museum’da yeniden inşa edilebilmeleri için parçalara ayırdığı mezarları, blokları ve levhaları sağlam bir şekilde koruma altına aldı. Harpia Mezarı, tepesinde devasa bir kaya sütunu vardı, dışını süsleyen kadın kabartmalarından adını almıştı. Nereid Anıtı ise daha ayrıntılı bir yapıydı, İyonik bir Yunan tapınağını andıran ve adını ön cephesindeki Nereid (deniz perisi) heykellerinden alıyordu ve Payava Lahdi. Mezarları zarar vermeden parçalara ayırmak zorlu bir işti, ancak onları zakkum, ılgın, mersin ağaçlarından oluşan kayalık bir arazide sürüklemek daha da zordu.

Ardından, parçaların dik bir uçurumdan hızlı akan nehre indirilmesi ve geminin demirli olduğu nehir ağzına taşınması gerekiyordu. Şiddetli yağmur, zehirli yılanlar, akrepler işleri daha da zorlaştırmak için bir araya gelmişti.

Wilkinson bir kez çamura saplandı ve atını terk etmek zorunda kaldı, ertesi gün ise sadece eyer, dizginlerin bir kısmı ve bir toynak” bulmak için geri döndü. Kurtlar zavallı hayvanı yutmuştu. Ama belki de Fellows için en sinir bozucu olan, marangozlarının nehrin aşağısına taşların taşınmasını kolaylaştıracak düz tabanlı tekneler yapmasına izin vermeyi reddeden Graves’in uzlaşmazlığıydı. Bu uzlaşmazlık, HMS Beacon’un sahadan, o tarihe kadar yükledikleri 80 ton taş parça ile ayrılmasıyla sonuçlandı. Kalan sandıklar zorunlu olarak başka bir gemiye, HMS Monarch’a yüklendi ve Malta’ya, oradan da Londra’ya taşındı.3 (Xanthos  Mermerleri; Edinilmeleri ve İngiltere’ye İletilmeleri – 1843)

Ününün yayılması, tartışmalar ve ölümü,

Charles Fellows

HMS Monarch’ın talihsiz mürettebatının çoğu, Xanthos taşlarını yüklerken sıtmaya yakalandı ve hayatını kaybetti. Bununla birlikte, Fellows yeterince ün kazandı ve Likya’daki keşif gezileriyle ilgili çeşitli yayınları, en çok satanlar arasına girdi. 1852’de John Murray, Likya günlüklerini “Küçük Asya’da Seyahatler” adıyla yayımladı4; bu kitap hala yeniden basılmaktadır. Ancak günümüzde çoğu insan, British Museum’da inşa edilen Nereid ve Harpy anıtı ve kabartmalarının görkemiyle büyülenmektedir.

Revizyonistler, British Museum’un Xanthos antik eserlerini ele geçirmesinin manevi bir hırsızlık olduğunu savunmaktadır. Yunanlar, Atina Parthenon’u süsleyen kabartmaları içeren ve Elgin Mermerleri olarak adlandırılan mermer frizi kesinlikle bu şekilde görüyorlar. 1816’da Atina’dan alınan ve 1817’den beri British Museum’da sergilenen bu eserler için Yunan hükümeti, 30 yılı aşkın bir süredir “kendilerine ait” mirasın iade edilmesi için yoğun bir kampanya yürütüyor. Biz de British Museum’dan, Nereidler Anıtı, Harpy Anıtı ve Payava Lahdini talep etmiş durumdayız.

Fellows 1845’te Likya antik eserlerini İngiltere’ye getirmedeki rolü nedeniyle şövalye ilan edildi ve 1860’ta öldü.

Yorum, görüş ve önerileriniz