BİRİ İKLİM KANUNU MU DEDİ? – GÖRKEM GÖKTAŞ
Peki iklim bunun neresinde? Etrafta sürekli değişen taslak örnekleri dolaşıyor. Tek bildiğimiz bir konu var Karbon emisyon ticaret istemine giriş yapacağız. Geçen ay İzmir’de İklim Adaleti ve Çevre Hukuku eğitim programına katıldım. İklim Kanununu hazırlayan İklim Değişikliği Başkanlığı Hukuk Müşavirleri bize “gizli” kanun tasarısını anlattılar. Gizli çünkü taslağın kendisini yine göremedik, gerekçesi ise sürekli güncellenen tasarının çok tartışılır olması.
Teknik olarak; 5 Bölüm ve 3 geçici madde ile toplam 20 maddeden oluşan tasarının ilk bölümü amaç, kapsam, tanımlar ve genel esaslardan oluşuyormuş. Belki de gözümüzü boyayan tek bölüm burası. Zira geri kalanı iklimden ziyade bir ticaret düzenlemesi.
Neden ticaret düzenlemesi diyoruz? Taslak içeriğinin büyük bölümüne karbon emisyon ticareti sistemine ayırmış. Şimdiden mantar gibi türeyen karbon ölçüm işletmeci derneklerinden de anlaşılacağı üzere bu piyasada inanılmaz paralar dönecek. Çünkü sistem kendi yarattığı sonuçların, problemlerin çözümünden dahi para kazanarak yine büyümekte.
Daha henüz fabrikaların atıklarını denetleyemeyen bakanlığın şirketlerin karbon emisyonunu nasıl denetleyeceği merak konusuyken, bir de şirketlere karbon azaltım sistemlerine geçişleri için avantajlar sağlamış; mesela azaltımın nasıl yapılacağına şirketler kendi karar veriyor. Ama hiçbir şirkete yutak alan, ormanın orta yerine maden ocağı, fabrika açma demiyor. Karbon oluşturacak yeni yatırımlara kısıtlama getirmiyor. Betonla kaplanmış parkları, boş alanları, ağaçlandırın ekolojik koridorlar oluşturun demiyor. Tarım alanlarının imara açılmasına ses etmiyor. Küçük ölçekli üreticiye destek vermek yerine sera gazı üretim alanları oluşturan monokültür tarımsal faaliyetlere destek veriyor.
İklim Kanunun gerekçesi aslında AB İklim Yasası ve Sürdürülebilir Kalkınma İlkeleri gibi kıstaslar var. AB çıkardığı yasa ile kendi yarattığı çöplüğü biraz dizginlemek için kıstaslar getirdi. Kendi bünyesinde ki bir şirket sırf AB sınırlarında gerekli kıstaslarda üretim yapamayacağından az gelişmiş ülkelerde dilediği gibi ürettiği malları yeniden AB ülkelerine sokarken bu işin bedelini ödetmek için ETS ve Karbon Vergisi gibi kriterler koydu. Aslında bizim İklim kanunumuz tamamen bu sisteme uyum sağlamak için hızlıca oluşturuldu. Aksi halde ihracat yapılırken şirketler AB’ne ETS ödemek zorunda kalacaklardı.
Tabi ki bu ek ödeme yükümlülüğü için bir sistem kurmak ülkemiz için önemli. Ancak bunu İklim Kanunu gibi temel bir mevzuat içinde düzenlemektense alt mevzuatta değerlendirmek ve karbon üretimine kısıtlamalar getirici hükümlerle desteklemek daha doğru bir adım olacaktı.
Buradan anladığımız ve bizi artık şaşırtmayan şey ise devletlerin ve şirketlerin halen İklimden kastının büyümek ve ekonomi olduğunun ortada olduğu. Canlılar, yaşam, su, hava, toprak, gıda, güvenlik, kültürler ve değerler halen biz insanlığın derdi.
Peki biz ne yapacağız?
Bizi bekleyen süreç ise yeni ticaret pardon iklim kanunun kabulünden sonra bir sürü yönetmeliğin çıkacak olması. Buralara bir müdahalemiz olur mu, olursa sorunun sonuçlarıyla oynamaktansa sorunun asıl nedenlerini çözebilmemiz için bir yol olur mu göreceğiz.
Ayrıca ekonomik olarak insanlara gelecek finansal yükü de hesap etmek gerekecek. Şirketler onca toleransa rağmen yaptıkları her bir birim maliyeti 10 birim olarak maliyete yansıtacaklar. Bunun vergisi algısı derken şu an 1 birim olan bir tüketim malı karşımıza 10 15 birim olarak çıkabilir. İklim Kanunun ekonomik sonuçlarını da biz insanlık sırtlanmış olacağız.
Daha ayrıntılı incelemeler ve süreç hakkında bilgi almak için takipte kalın!