KİM BU SAVİGNYİ? – ULAŞ KİPER

 Gafrarium savignyi türünün bilimsel kayıtlarda geçen ilk ismi; Cytherea savignyi. Alman mallakolog Israel Heymann Jonas tarafından 1846 yılında tanımlanarak kayda geçirdiği bu bivalvia türünün doğal yayılım alanı Mısır kıyıları ve Kızıldeniz. Daha sonraki yıllarda yapılan taksonomik çalışmalarda cins ismi değiştirilmiş ancak “savignyi” kısmı değişmeden günümüze kadar kalabilmiş. Lesepsiyen türlerden olan Gafrarium savignyi, Akdeniz’e Süveyş Kanalı’nı kullanarak göç eden pek çok türün izlediği rotayı izleyerek günümüzde Akdeniz’in pek çok sahilinde olduğu gibi Fethiye kıyılarında da görülen türlerden biri haline geldi.

Benim bu tür ile ilk karşılaştığım yer, Çalış Kuş Cenneti’nin iç körfeze bakan kısmındaki taşlık sahil. Üstelik tek bir örnek yerine oldukça çok sayıda kabukla karşılaştım. Bu ilk karşılaşmada tanımlayamamıştım fakat her zaman karşılaştığım diğer türlerden farklı olduğu kesindi. Farklılığı her halinden belli olan bu deniz canlısı hakkında araştırmaya başlayınca bilimsel ismindeki “savignyi” kelimesi daha çok dikkatimi çekmeye başladı. Türlere isim verilirken kullanılan yöntemler arasında en sık kullanılanlardan birisi, o canlıyı ilk kez bilimsel olarak tarif eden, kayıt altına alan kişinin adına ithaf edilmesi şeklinde oluyor. Bunu biliyordum, bu da böyle isimlendirilmiştir mutlaka diye aklımdan da geçirdim ama yine de kim bu Savignyi?

NAPOLYON’UN MISIR SEFERİ

1700’lerin sonu ve 1800’lerin hemen başında, Fransa ve Büyük Britanya arasındaki güç savaşları, Fransa’yı o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun toprağı olan Mısır ve Suriye’ye sefer düzenleyerek dengeleri değiştirmeyi itiyordu. Napolyon Bonaparte komutasındaki büyük bir donanmayla Mısır’a ulaşan Fransız güçleri Osmanlı’nın direnişine rağmen bir dönem, Avrupa için keşfedilmemiş bu toprakları işgal etme olanağı buldu. Ama bizim konumuz tarihin bu kısmı değil.

Napolyon, Mısır Seferi’ne bazı kaynaklara göre 400 gemi ve 36.000 kişilik ordusu ile çıkar. Ancak planladığı seferi sadece askeri bir çıkarma olarak tasarlamaz. Yüzlerce bilim insanı, mühendis ve teknik insanı da bu sefere dâhil eder. Bu ekip içinde; hekim, inşaat mühendisi, antrolopog, kimyager, zoolog, botanikçi, matematikçi, tarihçi, ekonomist, dilbilimci ve müzikolog gibi çok farklı bilim dallarından uzmanlar da yer alır.

Ekipte yer alan bilim insanları arasında, genç bir zoolog ve botanikçi olan Marie Jules César Lelorgne de Savigny (1777-1851)’de bulunur. Savigny, sefere katıldığında henüz yirmili yaşlarında olmasına rağmen, bitkiler, böcekler, yumuşakçalar, algler üzerine yaptığı pek çok çalışması yayımlanmış bir bilim insanıdır. Mısır seferine katılan bilim insanları ve mühendislerden oluşan ekip binlerce örnek, eskiz ve kayıttan oluşan bilimsel hazine ile Fransa’ya geri dönerler. Bu örnekler arasında yer alan meşhur “Rosetta Taşı” Mısır tarihini anlamanın temel taşlarından birisi haline gelirken diğer envanter uzun yıllara yayılan bilimsel çalışmalara kaynak oluşturur. İşte bu örnekler arasında, Mısır kıyılarından toplanan deniz kabuğu örnekleri de vardır. Günümüzde Fransa Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nde saklanan örnekler arasında yer alan deniz kabuklarından biri olan ve gerçekleştirilen bu büyük sefer sonrası elde edilen verilerin kaleme alındığı “Description de L’Egypte” isimli kitapta tanımlaması yapılan “Gafrarium savignyi”, mallakolog Jonas tarafından seferden bir süre sonra, 1846 yılında, doğa bilimlerine katkısından ötürü sefere katılan genç bilim adamına ithafen “savignyi” olarak isimlendiriliyor.

Bana ilginç geldiği için peşine düştüğüm “Savignyi” ismi gerçekten bir hikâyeye sahipmiş. Bana sorarsanız bu hikâyeyi daha ilginç yapan, Fransız mühendis “Lesseps” tarafından inşa edilen ve 1869 yılında açılışı yapılan Süveyş Kanalı’nın deniz canlıları için Akdeniz’de yeni bir göç yolu haline gelmesi. Bu göç yolu; 1800’lerin başında koca bir donanmayla sefere gidilecek kadar uzak olan Mısır kıyılarında o gün için keşfedilmemiş deniz canlılarının, günümüzde neredeyse Fransa kıyılarına kadar ulaştığı yolu açmış olması hayret verici. Savignyi 300 yıl daha beklese, benim Çalış’ta karşılaştığım bu deniz kabuklusuyla, muhtemelen Saint Tropez kıyılarında karşılaşacakmış…

Yorum, görüş ve önerileriniz