Fethiye bir sahil kasabası. Ege ve Akdeniz kıyılarındaki yerleşim yerlerinin yaşadığı “yüzme havuzlu konut” çılgınlığı burada da aldı başını gidiyor. İnsanlar burunlarının ucundaki denize kolayca ulaşıp, giremediği için olsa gerek; kimyasallarla niteliği değiştirilmiş sularda serinlemek hayali ile neredeyse her evin bahçesinde bir havuz inşa ediyorlar. Ancak doğal değerlerin yok olmaya yüz tuttuğunu, çevre değerlerinin rant uğruna hunharca tüketildiğini ve bunun gelecekte büyük toplumsal sorunlara yol açacağını rant peşinde koşanlara ve destekçilerine anlatmak çok zor. Bu umutsuz ortamda insanları uyarmak ve bilinçlendirmek için çalışan   çevre savunucularının çabalarına hepimizin destek olması gerekiyor. Aksi taktirde çocuklarımıza yaşanabilir bir çevre bırakamamanın vicdan yükü çok ağır olacak.

 “Fethideyiz” blog dergimizin çevre köşesi yazarlarından Görkem Göktaş, dergimizin çevre yazılarının keyifli illüstrasyonlarının çizeri ve çevre gönüllüsü Yeşim Dursun’un örnek alınacak bir çabasını kendisiyle yaptığı bir söyleşi ile okurlarımıza duyuruyor: “BİR YÜZME HAVUZUNUN DOĞAL YAŞAM ALANINA DÖNÜŞÜMÜ”.

Keyifle okuyacağınızı umuyoruz…

Görkem Göktaş – Herkes havuzlu evde villada oturmak ister, çoğunluğun hayalidir. Zengin gösterir, evin maddi açıdan değeri artar. Hatta Fethiye’miz gibi bir yerde deniz kıyısında otursa dahi, senede 2 – 3 defa gireceğini bile bile evinin önüne havuz yaptırır. Siz ise var olan havuzunuzu ki çoğu yeni yapılan villaların küvet gibi küçük havuzuna istinaden daha büyük olan havuzunuzu toprakla doldurdunuz. Birileri mersine giderken acaba siz mi asıl Mersin’e gittiniz? Nedir bu fikrin çıkış noktası?

Yeşim Dursun – Havuz aslında hayatımıza girdiğinden beri bize yük oluyordu. Şöyle; bir yaz tatili boyunca çocuklarımız bile 3 – 4 defa girmişti. Zaten herkesin denizi için geldiği bir kentte yaşıyoruz. “Havuza ne gerek var?” dedik. Havuzu doldurmak için artezyenden 40 Ton su kullanıyor. Ayrıca havuzu temiz tutmak için zehirliyorsun. Klor, yosun öldürücü, asit gibi kimyasallar kullanıyorsun.  Onların hepsi derelere karışıyor. Temiz, kullanabilir suyu alıp, yerine kirlenmiş ve zehirlenmiş suyu derelere, denize bırakıyorsun.  Bu sebeplerle boş tutalım dedik ve 2 sene kadar doldurmadık. Bu sefer de yağmur suyu birikiyor, hayvanlar boğuluyor veya sinek oluşumunu önlemek için belediye gelip zehir sıkıyor. Biz bahçemizde ve evde mümkün olduğunca her şeyi doğal yapmaya ve kimyasal kullanmamaya özen gösteriyoruz. Bu durumda sürekli kuru ve kullanılmayan bir havuzu temiz tutmak için emek ve zaman harcar duruma geldik. Yaşamsal olarak hiçbir anlamı olmayan havuzun ve iş yükünün en kolay çözüm yolunu toprağa geri dönsün, ki bahçenin devamı olsun istedik.

Görkem Göktaş – Aslında bakılınca havuzunuz çok büyük değil ama 40 Ton su dediniz. Bu oldukça fazla bir hacim. Yeni yapılan evler havuzsuz yapılmıyor, mevcutları da düşünüce, harcanan temiz su miktarını hesaplarsak bu oldukça fazla bir zarar gibi aslında?

Yeşim Dursun – Bizimkisi aslında 3 kulaçlık bir havuz. Sadece serinlemek amaçlı girilebilir ki, Fethiye gibi güneşli bir yerde havuz suyunun sıcaklığı serinlemeye de yetmiyor. Sadece şekil olsun diye yapılıyor. Bizim havuz ortalama bir hacme sahipti ama 2 kamyon dolusu toprakla dolduruldu. Şimdi ise boşa su harcayan, sıcak buharla havayı ekstra ısıtan bir kütle halinden, bize yeşillik serinlik sağlayacak verimli bir alana dönüştü. En azından yaşayan bir yer oldu. Havuz içinde yaşam barındırmayan zehirli bir kütle sonuçta. Hem elektrik sarfiyatı hem doğadan aldığı ve verdiği ile sıkıntılar yaratan hem de insani emek ve zaman harcanması gereken bir olay oldu havuz sahibi olmak… Her ne kadar çocuklar için eğlence gibi olsa da şu an hepimiz için daha konforlu bir alan oldu

Görkem Göktaş – Peki, havuzu toprakla doldurma macerası nasıl oldu?

Yeşim Dursun – Kolay oldu diyemeyeceğim.  Kime sorsak havuzu toprakla doldurmak komik geldi, inanmadı. Herkesin yorumu, evin değeri düşer şeklindeydi. Tabii rant çok fazla olduğu için herkes evi para ve yatırım aracı olarak görüyor. Ama yaşadığınız yer için aslında ederini düşünmemelisiniz. Yaşam alanımız bizim için bir yuva, üstünden para kazanılacak bir hisse değil ki.

Havuzun kenarları sağlam bir beton. Çünkü ev kaymasın, su sızdırmasın derken oldukça sağlam yapılması gerekiyor.  Betonu kırdırmak gerekti, ancak çok masraflı ve fiziken olanaksızdı. Epeyce araştırdıktan sonra havuzu bir saksı gibi düşündük. Önce suyun tasfiyesi için drenaj delikleri açılması gerekti ki, kışın yağmurlardan bataklık olmasın. Arkadaş çevremizden karot deliği açan birileri bulunup drenaj için yeteri kadar delik açıldı. Ardından bahçe duvarının üstünden kepçe ile toprakla doldurduk.  Etrafta onca villa inşaatında havuz açılırken biz havuz doldurmuş olduk. Tabi bu anlattığımız kadar kolay olmadı, süreç 3 yıl kadar sürdü. İnşaat sektörü sürekli çalıştığı için kimse bu küçük iş için bize yardıma gelmek istemedi. Yine bir dost meclisinde neden bunu istediğimizi ve serzenişlerimizi anlatınca, sorunu halledebildik. Bir günlük iş 3 sene sürdü diyebiliriz. Gelen ustalar da doğal olarak garipsediler ama “siz burada 2. Kişisiniz” dediler. Bizden önce yabancı birileri de havuzu lüzumsuz görmüş ve bu şekilde toprakla doldurmuş.

Görkem Göktaş – Peki bahçede bunca yeşillik arasında şuan toprakla dolu bir yer var? Nedir planlarınız?

Yeşim Dursun – Önce biraz kendi haline bırakacağız. Verimli bir bölgeyiz, toprağa ne düşse kendisi de yeşeriyor. Zaten havuz kadar karşı olduğumuz bir şey varsa, o da çim! Asla çim yapmayı düşünmüyoruz.  Doğal çim olan ayrık otu gibi kendiliğinden çıkan otlar orayı yeşillendirecek. Zaten kendimize yeteri kadar bahçede ot, çiçek ve gıda ürettiğimiz alan var. Belki ileride ihtiyaç duyduğumuz bir şeyler yetiştirebiliriz.

Görkem Göktaş – Siz toprağı döktükten sonra neler yaptınız?

Yeşim Dursun – Havuzu doldurma işi yazın başına denk geldiği için bir ekim yapmadık. Ancak şakacıktan karpuz çekirdeği atmıştık. Onlar hemen yeşerdiler. Toprağı sulayıp canlandırmaya çalışıyoruz. Ayrıca bahçede yaptığımız kompostu da sonbaharda toprağa yayacağız. Sonbaharda toprağı torfla kaplayıp, canlandırmak gerekecek. İlkbaharda da çeşitli tohumlar ekeceğiz. Sadece ayrık otu yetmez. Çörekotu ve çeşitli kırsal bitkilerin tozları kompostun içindeki bazı tohumlar istediğimiz yeşilliği sağlayacaklardır.

İşte o zaman elimizdeki tohumlarla alanı yeşertmeyi, arıların sevdiği çiçeklere ev sahipliği yapmayı düşünüyoruz.

Görkem Göktaş – Artezyen suları aynı zamanda etraftaki tarım arazileri tarafından da kullanılıyor. Etrafta tarım üreticilerinin sulama ile ilgili bir sorun yaşadıklarını duymuş muydunuz? Sizi bu fikri gerçekleştirmekte başka tetikleyiciler de var mıydı?

Yeşim Dursun – Tarımla uğraşan arkadaşlarımız var elbette. Üretimde su ile ilgili sıkıntılar çektiklerini duyuyorduk. Su kaybı sebebiyle tarlarına su gelmediğini, elle sulama yapmak zorunda kaldıklarını, hatta ekim yasağı bile geldiğini duyuyorduk. Aslında su kıtlığını en çok tarımla uğraşanlar görüyor ancak, şehirde kentte yaşayanlar görmüyor. Havuzda yüzmek lüks ve konfor gibi gelse de şimdiden gördüğümüz üzere pazarda gıdaların azalışı buna bağlı fiyatlarda ki artışla, kentte yaşayanlarda su sıkıntısını dolaylı yoldan yaşamaya başladılar. Tarımla uğraşanlar bu sıkıntıyı kendi alanlarındaki yetersizliklerden ve zararlardan dolayı görüyorlar ve bu durumdan yakınıyorlar. Ancak, şehirdeki evlerde yaşayan insanlar bunu görmüyorlar ve havuzlarını bir değer olarak kabul ediyorlar. Ama yakında su sıkıntısının sonucu olarak gıda ve beslenme konusunda da sıkıntıları yaşamaya başladıklarında durumun vahametini anlayacaklar.

Görkem Göktaş – Çocukları zehrin içerisinde yüzdürmektense, oyun oynayacak bir alan açmak, boşa iş gücü yaratan masraf çıkaran bir alandansa bu hali daha mantıklı olmuş ve hatta daha korunaklı olmuş, tebrikler.

Yeşim Dursun – Sadece zehir ve konfor açısından değil aslında. Zaten yaşadığımız çağ bizi kuraklığa doğru hızla yaklaştıran bir çağ. Var olan içme suyumuz olan artezyen sularıyla havuzlar dolduruluyor. Suyu bu şekilde zehirlemek fikri de bize çok bencilce geldi. Kim bilir bu gidişle belki havuzlar yasaklanır, havuzsuz evler bile daha değerli hale gelebilir. Herkes havuzunu kapatmak zorunda olabilir. Bu fikir sadece bize değil; dünyaya verdiği zararlardan da ortaya çıktı. İçine kattığımız kimyasalları, zehirleri tekrar toprağa ve denize veriyoruz. Su döngüsüne verdiğimiz zarar da düşünülünce bu lüks gerekli midir? Düşünmek lazım…

Görkem Göktaş – Havuzlar aslında yüzme amaçlı da değil.

Yeşim Dursun – Evet yüzmek için değil, serinlemek için havuzlar kullanılıyor. Üç kulaçlık büyüklükte bir havuzda yüzmek mümkün mü? Biz havuzu kapatmak için iki koca kamyon dolusu toprak kullandık. Sadece serinlemek için 40 tonluk hacimde bir suyu harcamak, zehirlemek ve sonra doğaya bırakmaktan vaz geçip, o alanı doğal yaşam alanına geri dönüştürdük.

Görkem Göktaş – Harika bir düşünce ve uygulama. Umarım bu çalışmanızla herkese örnek olursunuz.

Keyifli sohbet için çok teşekkür ederim.

Yeşim Dursun – Düşüncemizi uygulamaya geçirdiğimiz için çok mutluyuz. Ben de size çok teşekkür ederim.

 

Yorum, görüş ve önerileriniz