manda ile kereste nakli

KAMİL ORAL – KÜRŞAT KIRCA

Tanzimat fermanı ile devlet halkın refahını sağlayacak reformları yapacağına söz vermiştir. Bu cümleden olarak da Menteşe Sancağı’nın ekonomik, sosyal durumlarını gösterir raporlar hazırlatmak üzere bölgeye yetkili birisini göndermiş ve hazırlanan rapor merkeze gönderilmiştir. Bu 1850’li yıllara ait bu raporda Beşkaza ile Menteşe Sancağı’nın diğer kazalarının ekonomik ve sosyal durumu hakkında bilgiler vardır. Şimdi bu raporun sadeleştirmesini sunuyoruz.

MEKRİ KAZASI [1]

Mekri kazası yaklaşık on beş köyü içeren iki tarafı deniz olup Muğla’ya iki saat mesafededir ve bir tarafında Mekri İskelesi demekle meşhur iskelesi olup adı geçen iskelede Rodos ahalisi ve Sömbeki reayasından bazılarının birkaç tüccar mağazası ve bakkal dükkanları olup kış günleri gelip zikr olunan dükkan ve mağazalarda alışveriş ederler ve ahalisinin yarısı miktarı İslam ve diğer yarısı reayadır (Rum). Reayasından çoğunluğu papuççu (ayakkabıcı) ve kalaycı esnafı olup İslamı çiftçilik, iskeleye odun nakli ve kiracılık ile geçinirler. Mahsulleri buğday, arpa ve darı olup kendilerinden fazla olduğu sene satarlar ve bazı köylerinde kabaca kilim dokunur ve imal ederler ve ahalisinin üçte birinde keçi, koyun ve deve bulunur ve arazisi orta kuvvetde olup bir sene zarfında ziraat (ekili) ve bir sene boş bırakırlar. Mekri kazasının Hamid Sancağı (Isparta) sınırında on sekiz saat mesafe mahalde yaylalıkları vardır. Ruz-ı hızır (Mayıs) esnasında İslamdan üç beş köy ahalisi oraya yaylamağa çıkıp ruz-ı Kasım’da (Kasım ayı) yine yerlerine dönerler. Ve yaylalık olan mahallin arazisi dahî Mekri kazasına aittir. Buğday, arpa ve darı ekerler. Kazanın vergisi hal ve tahammüllerinden fazla ve İslam reayası ise pek perişan ve her şekilde padişahın rahmetine muhtaçtırlar. Ve fakat vergilerinden uygun miktarda indirim yapılarak refahları sağlanıp ekonomik gelişmeleri sağlanabilir. Bazı köylerinde dokunan ve imal olunan kilim ve seccade pek kaba olup yine bu havali halkından başka kimseye yaramaz ve sanatlarını inceltmek ve koyunların sayısını artırmak dahi mümkün değil gibidir.

EŞEN KAZASI [2]

İşbu Eşen kazası bir tarafı deniz sahili ve on dört kadar köyü olup Muğla’ya otuz altı saat mesafadedir. Eşen kazasında Pazar yeri ve sanayi üretimi olmayıp yarısı çiftçi ve birazı da keçi ve koyun çobanlığı ve odunculuk ile geçinirler. İşbu kazada bağday, arpa ve darı ve az miktarda susam olur çoğu senelerde üretimi kendilerine yeterli olup bazı seneler yetmeyince başka yerlerden getirtirler. Sahil köylerinin bir kaçında palamut (pelit) mahsulü olur ve bazı köylerinde az miktarda  zeytin ağacı bulunup kendi yiyecekleri için yeterlidir. Eşen kazasına on sekiz saat mesafede Hamid Sancağı sınırında yaylalıkları vardır. Köylü ahalisinin çoğu Ruz-ı Hızırda (Mayıs) yaylaya gidip Kasım’da geri dönerler. Yaylalık mahallinde bir iki köyleri dahî vardır. Yazın ve kışın orada eğlenirler. Arazisi taşlık ve nüfus az olduğundan bir sene beri tarafda ve gelecek sene ise diğer tarafında ziraat ederler. Kaza ahalisinin ekserisi palamutdan geçindikleri ve palamut ürünü zeytin mahsulü gibi her sene meram üzere olduğundan ve vergileri mevcut durumlarının üzerinde bulunduğundan bütün ahali selem usulü ile (köylünün üretmediği malı peşin para ile satması) borçlarını kapatmak için Rodos’dan gelen yabancı tüccarlara düşük para ile vermektedirler. Ve .ir tarafdan fırsat buldukça Teke Sancağı (Antalya) kazalarına firar etmektedirler. Kazaya devletin yardımı olsa imara ve gelişmeye yatkındır.

DÖĞER KAZASI [3]

İşbu Döğer kazası ufak-tefek on üç kadar köyü olup Muğla’ya otuz altı saat mesafedir. Kazada sanat ehli olmayıp ahalisinin ekserisi çiftçi, birazı çobanlık ve az bir kısmı da kovancılık ile geçinirler. Arazisinin çoğu yerleri kuvvetli ve birazı taşlıktır. Buğday, arpa, darı ve susam mahsulleri olur çoğu seneler kendilerinden fazlasını Mekri iskelesine indirip satarlar. Kazanın Teke Sancağı sınırlarında sahile on iki saat mesafe yaylalıkları vardır. Ruz-ı hızır (Mayıs) esnasında yaylalıklarına gidip Kasım’da avdet ederler. Nüfusları az olduğundan vergileri mevcut durumlarından fazlaca olup başka yerlere firar etmektedirler. Döğer kazası Teke Sancağı’yla sınır bulunduğundan ahalisinin kolaylıkla firar eder ve kendi yurtlarında konaklama yeri ve binalar az olup göçebeler gibi ocaklık ve sazlık örtülü binalarda kaldıklarından kendi yurtlarına yabancı göçebe kabile gibi olmuşlardır.

AĞRİDOS KAZASI [4]

İşbu Ağridos kazası altı aded köyü olup Muğla’ya otuz altı saat mesafededir. Kazada çarşı ve pazar ile sanat ehli olmayıp ahalisinin ekserisi çiftçi, bir miktarı çoban ve bazılarının birer mikdar kovanlarıyla geçinirler. Mahsulatları buğday, arpa, darı ve susam mahsulleri olup çoğu sene kendilerine yeter. Ekili yerleri az olduğu gibi nüfusları da az olduğundan vergileri bir miktarca fazladır. Fırsat buldukça Teke tarafına firar etmektedirler. Arazisi orta halli olup bazıları devecilik dahî ederler. Kazanın bulunduğu mevki itibarıyla ilerleyip gelişmeleri çiftçilikle pek mümkün gözükmemektedir.

ORMANLI (ÜZÜMLÜ) KAZASI [5]

İşbu Ormanlı kazası üç adet köyden ibaret olup Muğla’ya otuz iki saat mesafedir. Ahalisinin kendi hanelerinden ve bağlık-bahçelik, birazı çiftçilik, bağcılık ve kovancılık ile geçinirler. Buğday, arpa ve darı mahsulleri olur bazen kendilerine yeterli olurken bazı seneler dışarıdan getirirler. Arazisi taşlıktır. Üçte bir oranındaki arazisi Mihrişah Valide Sultan Evkafı’na aittir. Ve cümle ahalisi bir gelişmiş bir köy miktarı kadar olmadığı halde aralarında güzelce geçinip durumları etraflarında bulunan kazalardan iyicedir.

Raporda son not olarak “Yukarıdaki kazalar ahalisinden çoğu üzerine konan vergilere dayanamayıp civarlarında bulunan Teke ve Hamit sancaklarına kaçarak oralara yerleşmişlerdir. Bu firar hadisesi halen devam etmektedir. Her bir kazanın arazisinin verimliliği farklı olup Menteşe sancağı ahalisinin çoğu çiftçilikle geçinmekte olup fakir olduklarından zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak ve yıllık vergilerini ödemede haylice sıkıntı çekmektedirler. Adı geçen kazalardan vergileri fazla olduğundan halkı perişan ve borç altında girmişler ve vergisi az, vergisi çok kazalar diye aralarında rekabet olup yüksek vergi borcu olan kazalar halkının perişan olmaları kaçınılmazdı.

Tanzimatdan evvel sancak yöneticileri kaza vergi borçlarını tahsil için voyvodaları (vergi toplayıcısı) sıkıştırmakta olup ahaliden fazlaca vergi tahsil etmiş ve ahaliye zulmetmişlerdir. Bu durum ahalinin zor durumda kalmasına yol açmış bu vergilerin düşürülerek halkın refahının sağlaması elzemdir. Ve birikmiş borçlarına karşılık Hazine’den köylülere kredi verilip durumlarının iyileştirilmesi ve üretimin artırılması lazımdır. ” denilmiştir.

[1] Mekri’ye bağlı köyler: Köybend (Gölbent), Dondin (Esenköy), Eldelek (Eldirek), Günlükbaşı, Çatallar, Hastane, Yeni, Grança (Katranca), Ebuhora (Ebahora), Asar, Keçili (Keçiler), Patlangıç, Karaçulhalı, Belan, Kelemter (Manastır)

[2] Eşen’e bağlı köyler: Kestep, Yaka, Papas, Demirelli, Minareli, Gölümend (Gölbent), Çaykenarı, Ovacık, Çukur, Girdav (Alaçat), Dodurga, Ada, Boğsulu, Karaköy, Köşk, Faralya, Çobansa (Çobanisa), Bekçiler, Doğanlar, Çaltılar, Karadere cemaati

[3] Döğer’e bağlı köyler: Yaka (Yakabağ), Karabık (Karabağ), Kaya, Kayıncılar (Kancılar), Gerişburnu, Gebeler, Zikirciler, Bük, Zeyve, Çamur, Gölhan (Gülhane), Çatak (Çaltılar), Dere, Döğer, Çökek, Bayır, Çaylan (Çaykenarı), Gucak (Kuyucak), Kale

[4] Ağridos’a bağlı köyler: Seydiler, Yazı, Atlıdere (Adalıdere), Ören, Yarbaşı, Paşalı, Siyamlar, Bayat, Çayan

[5] Üzümlü’ye bağlı köyler: Üzümlü, İncirli, Boynuz

Yorum, görüş ve önerileriniz