Fethiye’den bir tiyatro insanı geçti:
Fotoğraflar: Gökhan Korkmazgil
2023 yılının ilk günlerinde aklımdaki en önemli konu, kaybettiklerimiz. Yaşasalardı, bu yıla birlikte girecektik; belki uzaklarda, belki aynı şehirde, belki ayrı masalarda, ama birlikte…
Bir burukluk vardı içimde, bu yıla girerken. Ve hatırladıklarımın en başında, Fethiye Huzurevi’nde yaşayan sevgili Saip Şengel Hocamız vardı, zamansız ölümüyle beni hep eksik hissettiren.
Tam bir İstanbul beyefendisiydi. Her daim yakasında renkli mendili ve kravatıyla çok şık giyinirdi. Güzel Türkçesiyle tane tane anlatır, insana umut verirdi hep. Bazen ben mi yaşlıyım, o mu diye düşünürdüm. Her zaman umut doluydu.
Yirmi yıl önce Fethiye Huzurevi’ne yerleşmişti. İstanbul’da Aziz Basmacı Tiyatrosu ile başlamıştı sahne hayatı. Birçok oyunda oynamış, turnelerle ülkeyi dolaşmış, sahne tozuna doymuştu.
Fethiye’ye yerleşince “Benim Güzel Pabuçlarım” adlı çocuk oyunuyla yönetmenlik hayatına başlamış, sonrasında “Kart Horoz”, “Alo… Biz Komşumuzu Öldürdük”, “Kabzımal Cemile” gibi oyunlarla adını duyurmuştu. Öyle ki, “Kabzımal Cemile” oyunuyla Ankara Tiyatro Festivali’ne katılmış, Fethiye Belediyesi Tiyatro Topluluğu olarak, orada da bizleri gururlandırmıştı. Bizlere amatör tiyatroyu öğreten, sevdiren insandı o. Her provaya saatinden çok önce gelir, gelenleri bütün nezaketiyle karşılardı. O keyifli provalar, en çok özlediğim!
Espriler yapar, eski tiyatro anılarından, canlandırdığı rollerden bahsederdi. Derdi ki, “için kan ağlasa da o sahnede gülümseyeceksin, rolünü oynayacaksın. Seyirci her zaman saygıyı hak eder. Ben böyle şık giyiniyorum, karşımdakine saygımdan.”
Çok seveni vardı, başta önceki dönem Belediye Başkanımız Behçet Saatcı ve sevgili eşi Nesrin Hanım, Nejat Basmacı ve eşi, o zamanlar Fethiye Kültür Merkezi Müdürümüz olan Muammer Şahin, Kültür Merkezi oyuncuları ve gönül aldığı daha nice insan var oldu, onu seven, gözeten, kollayan… Her fırsatta onu ziyaret etmeye çalışırdık, doğum günlerini hatırlar, onu mutlu etmeye çabalardık.
Birçok anımız oldu Saip Hocamızla. Hiç dertlenmeyen, yakınmayan, sıkıntılarını bize belli etmeyen bir insandı, yoksa yalnızlık ne zorludur ne yamandır… “Allah çoluğunla, çocuğunla mutlu, huzurlu, dirlik düzen versin” diyen duaları hep kulaklarımda. Bir keresinde, rahatsızlanıp hastaneye yattığında, eşim, hemşireye “sakın onu böyle görüp de yalnız sanmayın, onun arkasında dağ gibi duran bir ordu insan var” demişti. Bu söz onu o kadar mutlu etmişti ki, sürekli bunu hatırlar, tekrar tekrar anlatırdı.
En büyük hayali bir müzikal oyun sahnelemekti. Her daim umutluydu, pandemi sürecinde iki yıl çok ayrı kalmıştı sahneden. Hep çok özlediğinden, yeni oyunları, yeni projeleri olduğundan söz ederdi. Ömrü vefa etmedi. O naif İstanbul beyefendisi sessizce ayrıldı aramızdan. Cenazesinde sevenleri vardı yanında, onu uğurladık ebedi yolculuğuna, sanki bu bir tiyatro sahnesiymiş gibi, inanamayarak, sanki birazdan perdeyi açıp sahneye girecekmiş gibi…
Fethiye Kültür Merkezi’nin o kırmızı perdeleri yine açılacak, yine oyunlar sergilenecek, yine seyirciler olacak ve yine alkışlar… Ama onun hayali, o kırmızı perdeli salonda hep aramızda olacak. Sesi hep kulaklarımızda ve göz kırpacak bize o muzip, gülümseyen yaşlı gözleriyle, perdenin arasından…
Rahat uyu güzel insan. Her zaman kalbimde olacaksın, her zaman dualarımda.
Sonsuz özlemle…