ENİS BATUR ’dan “BASİT BİR ES” – ÖNDER ATAY
Diyelim ki bir yazar, dilini bilmediği uzak bir ülke coğrafyasında trenle seyahat etsin. Aynı trene, taşra istasyonundan binen bir yolcu da yazarın tam karşısına oturup onun kitabını okumaya başlasın. Sizce bu olasılığın gerçekleşme şansı var mıdır? Enis Batur’un Basit Bir Es kitabında bu mümkün.

Vagonda onca boş yer varken, trene binen yolcunun gelip karşısındaki koltuğu seçmesi ve kendi kitabını çıkarması, yazarda düş gördüğü izlenimi uyandırır. Oysa böyle bir sahnenin, daha önce başka bir yazar tarafından yazıldığını bilmez. Acaba yazarımız o kitabı okumuş olsaydı, ne yapacağı konusunda daha rahat bir karar verebilir miydi? İşte, kitap boyunca okuyucuyu diri tutacak bir merak konusu: O kitabın yazarı kimdir? Böyle bir kitap gerçekten yazılmış mıdır? Her kitabıyla okuyucusunu hep öteye taşıyan Enis Batur, yeni okumalara yönelmek ve yeni izler sürmek için bir neden daha sunar okura.
Batur, kitabına Italo Calvino’nun “Kitaplarımdan Birini Nasıl Yazdım” adlı yapıtından bir alıntı ile başlar: Kitabın içindeki okur, buradaki okur olduğunu iddia etmekte; buradaki kitap, kitabın içindeki kitap olmayı istemekte. Batur’un kitabında, bu alıntının izleri karşımıza sürekli çıkacaktır.
Böyle bir rastlaşmayı aklından hiç geçirmemiş bir yazarın, hayal gücünün kısıtlı kaldığını söyler Enis Batur. Buradan yola çıkarak yazarın tedirginliğini, beklentisini ve onun da okur karşısında heyecanlanıp zayıf düşebileceğini dile getirir. Tren ilerlerken, kendini tanıtmakla tanıtmamak arasında bocalar durur.
Şimdi aynı mekânda hem yazar hem okur farklı zaman algısı içindedir. Okur bulunduğu ortamdan kendini kitapla soyutlamışken, yazar düşünür: Yazar ve okur arasındaki ilişki, tanışmayı ve ayrı bir samimiyeti gerektirir mi? Belki yazarla okurun birbirlerine katacağı çok şey vardır; belki de düş kırıklığı beklemektedir onları. Enis Batur, böylece yazar ile okur arasındaki ilişkinin boyutlarını da tartışmaya açar. Okur, yazarın mı yoksa yazdıklarının mı dostudur? İşte kitabı değerli kılan bir tartışma konusu daha.
Ona göre kuşağının çoğu yazarı, bir erişilmezlik efsanesinin ardına sığınıp, gizliden gizliye de okur nasıl biri acaba diye heyecanlanırdı. Belki kendisi de hem okurunu hem de onun kafasındaki yazar imgesini merak ediyordu. Peki, bu imgenin oluşmasında yazarın sorumluluğu neydi? Enis Batur, yazarın sorumluluğunu kitapta şu cümlelerle kaleme alır: İmgenin oluşmasında küçük ya da büyük oranda pay sahibisin doğal olarak, ama üslubun, ama yaklaşımların, belki toplumsal varlığın, belki duruşun imgeni yoğurmuştur, kuşku yok ki tümü.
Bütün bunları düşünürken, belki de yolcuyu kendi haline bırakıp karşısına çıkmamak gerekir. Suskunluğunun ileride bir hayıflanmaya dönüşeceği endişesiyle yazarımız, tren gibi makas değiştirdiğini hisseder. Bir başlangıç cümlesi yakalayabilse konuşacaktır. İçindeki iki kişilikten biri herhangi bir hamleden kaçınırken, diğeri ne yapacaksan yap artık der. Belki iki seçenekte de içindeki ukde kataloğuna bir yenisi eklenecektir. Oysa hayat şimdiki zamanlardan oluşmuştur ve bu kitap, yazar için bir çeşitlemenin ürünüdür. Çeşitlemenin tohumunu merak mı ettiniz? İşte onu kitapta bulacaksınız!
Enis Batur kitabına Calvino’dan bir alıntı ile başlamıştı. Biz de yazımızı Calvino’nun aynı kitabından bir başka alıntıyla bitirelim:
Her okur tarafından okunmuş kitap, her zaman bir başka kitaptır. Okur, okuduğu her kitapta bir başka okurdur.
Basit Bir Es
Yazar: Enis Batur – Roman, 84 Sayfa, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2015