Soğuk Kapının Altında - Metehan Akıncı
Soğuk Kapının Altında - Metehan Akıncı

bizim sevmelerimiz ürkek değil ki

ruhumuz ölmedi kuytularda

tutunduğumuz ağaç devrilmedi

yapraksız dallar kurumadı daha .

huzursuz toprak çatlasa da

hayat yeniden başlar derinlerde

senin çığlığını duyarım

gönülsüz karanlık gecelerde .

eski evin duvarlarını bilirim

sesine devrilen kapı eşiklerini

soğuk kış günlerini özleten

içindeki yangının izidir

sensiz kalan ahşap merdivenlerde .

*

sevdan , eksilir basamaklarda

geleceği çalınan sokaklarda

aralık kapılar açılmaz korkudan

maviden siyaha dönmeden geceler

gel dediğinde , kuytulara gelirim .

Pasvadidesler söndürmeden daha

Levissinin sokak lambalarını

gölgeler sokağı terk etmeden

duvarlara çığlıklar sarılmadan

sokağın yorgun basamaklarında

yarım kalan hikayemizi

birlikte tamamlamaya gelirim .

*

zamanıdır, uykulardan uyanmanın

zamanıdır saçlarını dağıtmanın

sararmış ekinler gibi hem de

ayrılığın sızısı savrulmadan

bulutların gölgesi inmeden yere

bu köyün  dar sokaklarını

içine çekmenin hasreti

avuçlarıma yayılan ateşin

darmadağın olma zamanıdır .

neler eksilir bilmediğimiz

soğuk Aralık sabahında

gölgeler geçmeden üzerimizden

yosun tutmuş basamakların günahını

omzuma koyup taşımaya gelirim .

*

kimse bilmez senin neden gittiğini

neden düştüğünü avuçlarımdan

bu göç , ne tarafa gider

bilmez nerede biter bu özlem .

hangi kuytuya sinmiştir sevdan

damı çökmüş , bacası kalmış

virane evin tekinsiz çatısı gibi

gölgesi bile soğuk eski evin

bacasına gizlenmiş çivit mavi

duvarına sarılan şeker pembe

bilir mi sorsam nereye gittiğini .

*

terk edilen yalnız sokağın

karanlık , kederli ıssızlığı

tenha bir özlem düşürüyor yollara .

taş döşeli patikanın bağrındaki

gönülsüz çıkan Notraşlar gibi

ağu olup acıtıyor yüreğimi .

kaç akşamdır bitmeyen hüznünden

ellerimde kalan yalnızlığımı

dipsiz taş kuyulara düşürürüm .

kokusu mu kaldı saçlarının

acısı mı kaldı tutmayan dizlerimin

yalnızlığım yorgun basamaklarda  .

*

penceredeki yorgun ışık

geçmiyor eskimiş dantel perdelerden

konuşmayan bitkin karanlık

acıları hapseden yalnızlık

akşamın anlamsız suskun yüzü .

tutup seni , öpülesi elinden

uzaklara götüren kahrolası hüzün

kendine çıkmaz sokaklar gibi

kapanmaz gönlümdeki aralık .

*

nasıl hain bir gece bu utanmaz

nasıl bir karanlık , sabahı olmayan

uçurum gibi karanlıkla kavgalı .

huzursuz olan kim bilemedim

sevda yoksunu ruhlar mı

yoksa , zindan karası geceler mi .

biliyor musun , geleceğimizi çalan kim

cesaretsiz , riyakar olan kim

bu karanlık ne zaman başladı

ne zaman bitecek , belli değil .

*

yerden yükselen şimşek

gökten düşen yağmur gibi

kattı önüne her şeyi zaman .

toprak denize düştü sahipsiz

şimdi , denizin gönlü sarı , bulanık .

duyuyor musun cama vuran sesimi

dudağım kurudu sensizlikten

gece desen oldukça soğuk

soğuk kapının altında .

*

Kasım yalnızlıktır bilirsin

eksilip giden mevsimler değil

hain zamanın koynunda

habersiz eskiyen gecelerimiz .

korku dolu , karanlığa dalmış

uçsuz bucaksız bakışların

gözlerin diyorum , anla işte .

dudakların , gönül yarası

suskunluğun is karası gibi

ortasından kırılan düşlerim

sanki kör bıçak yarası .

*

sebepsiz gidiş değil bu

Kasım da yaprak dökümü

duvarları yıkan hırçın poyraz

beyazı giyinmiş kış mevsimi

içimi yakan sebepsiz cam kırıkları

hesabını yapamadığım sevgi

anılar desen  , çıkmaz sokak

sokağın sonunda karanlık .

kendimi hazırlamıştım oysa

uzaklara dalmayacaktı gözlerim .

habersiz kaçışın sanki

Lodos un gönülsüzlüğü gibi asi .

ansızın , etrafını yıkan deprem

yerde açılan sonsuz çatlak

gözünün karası gibi

uçsuz bucaksız derinlik .

*

acıyla yorulan yaşam

sendeler düz yolda , bilirsin

kendini duvarlara vurur hırçın

sır , sokaklara dalar sebepsiz

kimse görmez korkularını ,

nedense herkes kör ,

kimse bilmez devrilen gövdenin sesini .

yalnız yaşadıysan acının izleriyle

kalbindeki çürümüşlüğü sökemediysen

şimdi , tedirgin umutlarınla birlikte

karanlık kaldırımlara yenik düşersin

yalnızlığın , aklındaki firarı tetikler

*

düşlerimden eksilen nedir

birlikte yürüdüğümüz sokaklar mı

kimsesiz gölgeler mi yoksa .

şimdi hangi kapıyı çalayım bilemem

kapının ötesi sonsuz uçurum .

kimdi bu sebepsiz ayrılığı isteyen

bu tenhalığı beynime kazıyan kim

hiç bir şey kırıklarımı onarmadı

gidişinin acısı sabahımı kanatıyor

acımı içime taşıyan dereler taşkın

yarama bastığım sigaramın tütünü bile

geçirmedi yorgun hüznümü inan .

*

gece , karanlığı aydınlığa bağladı

kelebek kanadının sesi gibiydi

omuzlarında uçuşan saçlarının

yorgun bedenime vuran sesi .

uykusuz geçen gecede

gözlerinin acı veren suskunluğu

yüreğime hançer gibi girdi .

ellerin , soğuk taşlar gibiydi

sessiz çığlık atıyorlar

korkular derinleşiyor beynimde .

*

kanayan geceler

sabahın aydınlığına perde

oysaki ne umutlar yüklemiştim .

kahreden sessizliğin içine

sahildeki ayak izini koydum

denizin mavisini , yeşile karıştırdım

kanayan sabahın

üşüyen kırmızısını

göğün sarısına buladım .

*

dün gece çok yağmur yağdı

şehre beyaz gölgeler düştü

Kasım’ın sarı çiçekleri

anılarıma uzak kaldı .

ayrılığı isteyen kimdi

gölgelere saklanan kimdi

lacivert gecenin sabahı

aydınlık olmuyormuş

bu gün anladım .

 

önümüz Aralık

darmadağın olma zamanı

birlikte yürüdüğümüz sokaklar

derin acılara açılacak .

tüm sular buz tutacak

kimsesiz ördekler inecek suya

kanatları kırık ve  yorgun

ömrüm , dar zamanlardan geçecek .

*

yüreğim kırıldı , yetmedi

bıçak kesiğinden farklıdır cam kesiği

gün batımında keder

yalnızlığıma pençe attı .

hicran yaktı içimi

yürüdüğüm yollar bozuktu

sensiz günler kısa .

gittiğim yer ise uzak

hain bir gece de kaldım

gölgelerin önünden geçtim

her yer alabildiğine tuzak .

*

kelebeğin aklındaki ayrılık telaşı

kanadındaki çırpınış gibi .

oysa , kozanın içinde

usulca yaşamak varken

dışarısı , keder dolu ıssızlık

kuyulara düşer aydınlıklar

dönüşü olmayan zamanlar ,

yolunu yitirmiş yalnızlık mevsimleri .

kim onaracak kırıklarımı

hangi şehre düşecek bedenim .

 

hiç şehrim olmadı ki benim

bildiğim tek yer senin gözlerin

oralarda da uzun bir suskunluk var .

benim kahrolası yüreğimde

sen öncesinin  ağrısı var .

hangi tarlanın tohumu

kabul olmayan  dileklerim .

hangi sayfada yazılı bilmediklerim .

takvimler hangi zamanda kaldı

şimdi ya yola devam etme

ya da yok olup gitme zamanı .

*

takvimlerde kalan

hangi çekip giden zamandır

halbuki bu zamanlar bizimdi

bizimdi bu yaşam

neden bırakıp gittin .

ben şimdi ne yazayım ardından

sen yine aynı zamanında mısın

yaşıyor musun belli değil .

ölüme meydan okur mu tek bir söz

yoksa , boyun eğmiş ağaçlar gibi

yapraksız mı dalların senin .

küllenmiş ateşler gönlümde

bir de , mühürlenmiş bakışlar

günlerimiz eskiyor habersiz .

bir yol daha var biliyorum

adına , anımsamak diyorlar

şimdi durmaksızın anılarda

birlikte yol alıyorum .

biliyorum , ölümü mağlup edemem

ama zamanın hakkından gelebilirim

yollar uzun, yollar engebeli

sen yine de , sıkı giyin , üşütme .

soğuk kapının altında.

M.A.

Yorum, görüş ve önerileriniz