NELER ÇEKTİM NELER (BOSNA HERSEK – SARAY BOSNA – BUTMİR – TÜNEL MÜZESİ) -METİN DENİZMEN

İnsanlık tarihinin utanç sayfalarından Srebrenitsa Katliamının 30. yılındayız. Saray Bosna’da, Mostar’da mezarlıklarla dolu meydanlarda, delik deşik olmuş binaların arasında, çay içtiğim bahçelerde, ağır silâhlarla parçalanmış insan öykülerini, akıllara zarar Sırp zulmünü görüyor dinliyorum günlerdir.
Bugün, Boşnak halkının direnişinin, umudunun ve sabrının eseri olan Butmir’e, o mucize Tünel’e, Şita Nine’nin evine gidiyorum.

Otobüs durağında, yaşlı bir çifte Butmir semtine giden otobüsü soruyorum. Heyecanla tarif etmeye başlıyorlar, bir şey anlamadığımı hissedince koluma girerek, kavşağın ötesinde başka bir durağa götürüp geri dönüyorlar.

Tünel’e daha doğrusu şimdilerde Bosna İç Savaşı’nın kanlı günlerini anımsatan Tünel Müzesi’ne gidiyorum. Havaalanının tel örgülerini görünce otobüsten inerek, tarlaların arasında neredeyse yarım saatlik bir sıkı yürüyüşle mermilerle cephesi delik olmuş bir evin önüne geliyorum.
Site Nine açıyor ağır ahşap kapıyı. Tünelin başlangıç noktası olan bodrum kata iniyoruz. Videoyu açıyor, Bosna İç Savaşı’nı ve Tünel’in önemini anlatan yirmi dakikalık bir belgesel izleyeceğimi söylüyor. Yürürken kan ter içinde kalmışım. Ortamın serinliği iyi geliyor, benden başka kimsenin olmadığı odada dikkatle izliyorum İç Savaş katliamlarını.

Önce, Sırp avcıların Boşnakları nasıl, uzun menzilli silahlarla vurduklarını, Saraybosna’nın nasıl ablukaya alındığını, Tünelin ne güçlüklerle açıldığını, bu sayede Butmir-Dobrinje arasında insan, gıda, yakıt geçiş hattının oluşturulduğunu izliyorum. Sonra, tünelin ilk 20 m. lik kısmına giriyor, yere döşenen raylar üzerinde ağır malzemelerin, biriken sular içinde ne zorluklarla taşındığını düşünüyorum
Birleşmiş Milletlerin UNPROFOR komutanlığınca kullanılan Saraybosna Havaalanının altından dik olarak geçecek şekilde kazılan, 1 m genişliğinde, 1,5 m yüksekliğinde, 800 m uzunluğundaki tünelden günde 4.000 kişi geçerek Butmir ve Donji Kotorak çıkışı arasında, genellikle Hırvatistan’dan gelen yiyeceklerden satın alıyorlardı.

Daha sonra elektrik enerjisi, yakıt, silah nakli hep bu tünelden yapıldı. Tünelin kazılışına, Kolar ailesinin evinin bodrum katından başlandı. Bunu hisseden Sırp nişancılar, evi ağır silahlarla tarayarak, kısmen yanmasına neden oldular.
Ev sahibesi Şita nine, oğlu Bajro ile bahçedeki çardağın altında sohbet ediyorlar. Şita hâlâ öylesine dinç ve hayat dolu ki; kimse, bunca badire atlattığına inanamaz. Bajro nereli olduğumu soruyor, Türk olduğumu anlayınca kahve eşliğinde, vücut dili aracılığı ile sohbet koyulaşıyor.

Dede Alija, dut ağaçlarının gölgesinde, elinde bastonu, uzaklara dalıp gitmiş. Verdiğim selâma, elini kaldırıp, gülümseyerek cevap veriyor.
Çıkışta, anı defterine; acılı Bosna Hersek’in Sırp zulmünden sonra, İslâmi gericilerin baskısına maruz kalmamalarını temenni ettiğimi yazıyorum.