NELER ÇEKTİM NELER – BAŞKA TÜRLÜ BİR ADA PROCİDA – METİN DENİZMEN                                       

Bugün, Napoli’den fotoğraflarına bakarak âşık olduğum Procida Adası’na gidiyoruz. Procida, Ichia, Capri adalarına ve Amalfi kıyılarında bulunan Sorrento, Positano, Amalfi ve Salerno’ya hem hydrofil hem de feribotlar çalışıyor. Zaten bir saat olan Procida yolculuğu için feribotu tercih etmiştik, güvertede oturur etrafı seyrederiz düşüncesiyle.

Procida evleri

Porto di Massa’da rıhtımında tam bir kaos var. Kalabalık, çoğu valizlerle gelen İtalyanlar. Bir saat sürüyor, güverteden adım adım bitip tükenmeyen Napoli sahillerini, Pozzuali Körfezini izliyoruz. Derken Procida Adası netleşmeye başlıyor. Bir saat sonra Procida Porto Grande’ye yanaşıyoruz.

Procida’yı Terra Murata’dan aşağılarda uzanan Marina Corricella ve pastel renkli evlerini görür görmez sevmiş ve buraya gelmeyi kafama koymuştum.

Sahilde kısa bir kahvaltı sonrası, Procida’yı kendimizce keşfe çıkıyoruz. Özgün mimarisi, estetik nişleri ile fotoğraflardan âşina olduğum evlerin önünden geçiyor tek tek fotoğraflıyorum.

Procida’nın yokuşları kendini hissettirmeye başladı, derken karşımıza şirin Santa Maria della Grazia Kilisesi çıkıyor.  1679’dan beri Procida’nın nefes kesen manzarasını seyrediyor.  Her gün açık olduğu söylenen kilise, ne hikmetse kapalıydı öyle olunca da aşağıda Corricella’nın yukarıda Terra Murata’nın hârika manzarası için başka noktalar aramak zorunda kaldık. Yine de denizden 90 m. yüksekteki bu Orta Çağ evlerini dolaşıp hayranlıkla fotoğraflıyorum.

Procida, Terra Murata’dan Procida evleri

Terra Murata terasına geliyoruz. Procida evleri bir daha küçük gözüküyor buradan. Zaman zaman ara sokaklara giriyorum.  Denizin en az yüz metre yüksekliğinde patika boyunca uzanan duvarı takip ediyor, sonra sola mahalle aralarına saparak Punta dei Monaci’ye giriyorum. Yan yana dizilmiş özgüm mimarili evlerin çoğu bakımsız, elden geçmiş olanlar çok canlı görüntüler veriyor.

Kısa bir yürüyüş sonrası Palazzo d’Avalos’un yanındayım. Aradan geçen yıllara rağmen heybetinden hiçbir şey kaybetmemiş. Denizden fırlamış bir kaya parçasının üzerine monte edilmiş gibi Palazzo d’Avalos.

Procida, Palazzo d’Avalos

Palazzo d’Avalos’un öyküsü de uzun ve karışık. 1500 yılında kent egemenlerinden d’Avalos ailesi tarafından yapılmış. 1700/1830 yılları arasında hapishane olarak kullanılmış. Şimdi, harap olmuş yerleri dışındaki yerler müze olarak hizmet veriyor.

Casale Vascello sokakları Procida’nın namlı yerlerinden. Çoğu bakımsız da olsa, yan yana dizilmiş özgün ve pastel renkli evler güzel görüntüler veriyor.

Görmek istediğim Abbazia di San Michele Arcangelo Kilise ve Manastırı’nın’nin kapısında buluyorum kendimi. 1026 yılına uzanan zengin bir tarihî birikimin ardından, mevcut hâlini 16. Yüzyılda almış. Ada’nın dini ve kültürel merkezi.

Procida, Chiaolalla sokakları

Sıcağın bezdirdiği saatlerde bitmek bilmeyen merdivenlerden inerek Marina Corricella’ya iniyoruz. Procida’nın merkezi, iş hacminin en yoğun olduğu yer burası.

Şimdi, bam teline basmanın zamanı geldi. Yıllardır keyifle izlediğim, Şair Pablo Neruda’nın Procida Adası’nda sürgün yıllarını betimleyen Postacı filminin çekildiği mekân bu Marina Corricella sahilleri.

Procida, Postacı filminin çekildiği mekân, günümüzde

Marina Corricella’da volta atarken, Postacı filmini anmazsak haksızlık olur. 1950 yılında, Şili’li şair Pablo Neruda , siyasi nedenlerle İtalya’da küçük bir adaya sürgüne gönderilir. Eşi de ona eşlik eder. Adada yaşayan Mario Ruoppolo, babası gibi balıkçı olmaktan memnun değildir. Mario başka bir iş arar ve geçici postacı olarak işe alınır; tek müşterisi Neruda’dır. Neruda’nın postalarını bisikletiyle elden teslim eder. (Adada araba yok gibi görünmektedir.) Eğitimsiz olmasına rağmen postacı, sonunda Neruda ile arkadaş olur ve Neruda’nın siyasi görüşlerinden ve şiirlerinden daha da etkilenir.

Bu arada Mario, teyzesinin köy kafesinde çalışan güzel genç bir kız olan Beatrice Russo’ya aşık olur. Ona karşı utangaç olsa da Neruda’nın yardımını ister. Mario, kullandığı belirli metaforların şiirlerine uygun olup olmadığını sürekli olarak Neruda’ya sorar. Mario, Beatrice ile daha iyi iletişim kurabilir ve aşkını şiir yoluyla ifade edebilir. Teyzesi, Mario’nun şehvetli şiirleri (ki bunların büyük ölçüde Neruda’dan çalındığı ortaya çıkar) nedeniyle Mario’yu şiddetle onaylamasa da, Beatrice olumlu yanıt verir.

Procida, Postacı filminin çekildiği mekân

İkisi evlenir. Düğünde Neruda, Şili’de hakkında artık tutuklama emri olmadığı haberini alır ve Şili’ye döner.

Mario, Neruda’ya bir mektup yazar ama hiçbir cevap alamaz. Birkaç ay sonra Neruda’dan bir mektup alır. Ancak ne yazık ki, mektup aslında sekreterindendir ve Mario’dan Neruda’nın eski eşyalarını Şili’ye göndermesini ister. Orada eski bir pikap bulur ve Neruda ile tanıştığında ilk duyduğu şarkıyı dinler. Duygulanan Mario, adadaki tüm güzel sesleri, doğacak çocuğunun kalp atışları da dahil olmak üzere bir kasete kaydeder.

Beş yıl sonra Neruda, Beatrice ve oğlu Pablito’yu (Neruda’nın onuruna) aynı eski handa bulur. Beatrice’den, Mario’nun oğulları doğmadan önce öldürüldüğünü öğrenir. Mario, Napoli’deki büyük bir Sosyalist mitingte kendi yazdığı bir şiiri okuyacaktı; gösteri polis tarafından vahşice dağıtılır.

Film, Neruda’nın Mario ile konuştuğu sahilde yani burada Marina Corricella’da yürüyüşüyle sona erer.

Baştan başa yürüyoruz Corricella’da, deniz kenarına yığılmış balık ağlarının iyot kokularını hazla içime çekiyorum.

Procida, Ciraccio sahilleri

Bu kez, 3.5 km. ilerideki Ciraccio ve Chiaiolella plajlarına gitmek üzere adanın batısına doğru yürümeye başlıyorum. Hava sıcak, yollar dar, hayli araç trafiği var. Sakınarak ilerliyor, önce Ciroccio plajına geliyorum. Tüm bölge gibi, burası da volkanik lavlardan nasibini almış, siyah kumları ile hayli kalabalık.

İl Postino filminin geçtiği köy kafesi öyle meşhur olmuş ki, oturup Pablo Neruda’yı anmak için yer yok.

Yaklaşık yirmi dakikalık yürüyüşle Chiaolella plajına geliyorum bu kez, doku aynı, burası biraz daha geniş kumsala sahip.  Burada, Procida’nın en büyük ve yoğun marinası var, dolayısı ile çevresi restoran ve kafelerle dolu.

Chiaolella kumsalından devam edince Santa Margherita köprüsü, tamamen bakir Vivara doğa koruma alanına bağlıyor.

Tekrar aynı yolları yürüyor, neredeyse ayaklarımı sürükleyerek eşimin yanına geliyorum. Siesta saati, hemen her yer kapalı. Hattâ bazı restoranlar yarın açılacaklarını söylüyorlar.  Kapanmak üzere olan bir büfeden, take away kroket ve kola alıp bir gölgede karnımızı doyuruyor, sonra da bir barda yorgunluk gideriyoruz.

Procida, Coricella sahili

Ortalığın kızarıp, başka bir uhrevî güzelliğe büründüğü gün batımı saatlerinde, Caremar feribotuna binerek Napoli’ye yola ( denize yani ) çıkıyoruz.

Gözümüzü Procida’nın pastel renkli evlerinde, çok şeyler fısıldayan d’Avalos Kalesi ve Abbazia di San Michele Arcangelo Kilise ve Manastırı’ndan ayıramıyoruz.

Procida’nın güzellikleri arasında kaybolunca ada hakkında bilgilenmeyi bile unuttuk; Sadece 4.1 km2 alanı, 16 km. kıyı bandı olan engebeli bir ada. Pek çok fotoğrafı çektiğimiz Terra Murata denizden 91 m. yüksekliğinde. Bir volkanik patlamada fırlayan kara parçası Vezüv ve Etna gibi faal yanardağların tam da üzerinde oturuyor.

Procida’da, MÖ 16/15. Yüzyıllarına ait Miken eserlerine ve Santa Margherita köprüsünden geçip ayak bastığım Vivara minik adasında ilk Yunan yerleşimlerin izlerine rastlanmış.

Procida, Punta dei Monaci evleri

İtalya ve Napoli’de geçerli tarihsel kesit burada da devam ediyor. Batı Roma İmparatorluğunun çöküşü bir anda bölgeyi hedef haline getirmiş. Bizans tarafından atanan Napoli dükleri önceleri Bizans’a bağımlı, sonraları bağımsız olarak hüküm sürmüşler. İsveç’li Vikinglerden ve Batı Fransa yerlilerinden oluşmuş yeni bir güç ve enerji dalgası olan Normanlar, Napoli, ( bu adalar ) ve Sicilya’da egemen oldular. Norman feodallerinden aristokrat D’Procida ailesi iki yüz yıldan fazla adayı elinde tutmuş.

Barbaros Hayrettin de 1534 yılında 80 kadırgayla İstanbul’dan Ege Denizi’ne açıldı,  Yunan sahillerini İspanyollar’dan geri almış, Messina Boğazı’ndan geçerek Napoli sahillerini ve adaları top ateşine tutmuş ve bu arada Capri ve Procida Adalarını da yağmalayarak 8000’e yakın esirle dönmüş.

Napoli, Procida sokakları

Velhâsıl, dünyada bitmeyen hırgürden Procida da nasibini aldı. Ama, yıllardan damıtılmış bir kültür bırakmayı başardı. Lamartin’in Graziella’sı burada yazıldı, Postacı ( Il Postina )ve Yetenekli Bay Ripley gibi otuzdan fazla filmin mekânı oldu.

2013 yılından bu yana devam eden Procida Film Festivali var. Bu minicik adanın 2022 yılında İtalya Kültür Başkenti seçildiğini de ilâve edip bu tanışma faslını kapatayım.

* KAYNAK; İtalya ( Roma, Napoli, Sicilya Gezi Notlarım.

1

Yorum, görüş ve önerileriniz