HİNDİSTAN NOTLARI 6 – PEMBE ŞEHİR JAİPUR / YAZI VE FOTOĞRAFLAR: GÖKHAN KORKMAZGİL

Hindistan bir ülke olarak bütünlük içinde olmaktan çok farklı ırk, kültür ve dinlerin bir arada yaşadığı çok renkli bir mozaik görüntüsü veriyor. Hal böyleyken bir şehrin ya da bir bölgenin yalnız başına ülkeyi temsil etmesi olanaklı değil. Jaipur Hindistan’ın kuzeyinde, gezginlere “altın üçgen” olarak sunulan bölgede yer alıyor. Üçgenin batı köşesi Jaipur, diğerleri de Agra ve Delhi.

Batıya doğru, Agra’dan Jaipur’a uzanan bir tren yolu var. Trenler çok kalabalık, ama karayolu daha da kalabalık! 277 kilometrelik yol kamyonlar, traktörler, üç tekerlekli garip araçlar, motosikletler, başıboş hayvanlar arasında, neredeyse altı saat sürüyor. Hatta altı saatte gidebilen, “şükür, vardım” diyor. Yol boyu hiç bitmez gibi görünen onarım çalışmaları ve kural tanımayan sürücüler bu altı saatlik yolculuğu ciddi bir maceraya çevirmeye yetiyor. Sonunda Jaipur’a ulaştığımızda bu kadar sıkıntıya değdiğini görüyoruz.

Yerel olarak bol bulunan pembe taş tarih boyunca yapılaşmada yoğun bir şekilde kullanıldığından Pembe Şehir olarak anılan Jaipur büyük kalelere, gösterişli saraylara, önemli tapınaklara ev sahipliği yapıyor. Kalabalık caddeleri ve renkli pazarları Jaipur’un hareketliliğini gözler önüne seriyor, canlı büyüsünü ortaya çıkarıyor. Bu görüntüler bir araya gelerek günümüz gezginleri için inanılmaz çeşitlilikte bir şehir oluşturuyor.

Şehrin kuzeydoğusunda birbirine yakın üç önemli bölge yer alıyor: Hava Mahal, Şehir Sarayı ve Jantar Mantar Gözlemevi.

Hava Mahal

Bunlardan Hava Mahal, Jaipur’un imzası niteliğindeki bir bina. Ramganj Pazar bölgesinde tapınaklar ve dükkânlar arasında, her şeyin satıldığı dar sokaklarda dolaşırken pembe cephesiyle karşımıza çıkıyor. İsmi “rüzgârlar sarayı” anlamına gelen Hava Mahal bolca pencerenin ve taş ızgaranın olduğu çok katlı bir yapı. Aslında beş katlı görkemli bir ön yüzden ibaret olan saray hükümdar ailesindeki kadınların ve haremdekilerin, şehrin ana caddesini gözleyebilmeleri için yapılmış, yüzlerinin görünmesi ve halka kendilerini göstermeleri yasakmış. Bu yüzden, sosyal hayatı izleyebilmeleri ve bunu yaparken kendilerini saklamaları amacıyla Hawa Mahal 953 pencereli olarak inşa edilmiş, bir bal peteğini akla getiriyor. Önünde fotoğraflar çekiyor ve sokaklarda dolaşmaya devam ediyoruz.

Jantar Mantar

Hava Mahal’den batıya doğru yürüyüş mesafesinde Jantar Mantar Gözlemevi yer alıyor. Aslında burası çok ilginç büyük bir bahçe, ilk bakışta bir açık hava modern sanat müzesini andırıyor. Bahçe Mihrace 2. Jai Singh tarafından inşa edilmiş; belli ki Mihrace’nin savaş ve şehir planlamacılığı yanında astronomiye de büyük ilgisi varmış. Bahçedeki her bir taş yapının özel bir işlevi var, yıldızların konumu, ay ve güneşin hareketi, mevsimler ve ayların hesaplanması gibi konuların her birisi için ayrı bir yapı var. Jantar Mantar 2010 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girmiş.

Amber Sarayı

Jaipur’a gelip, görmeden dönmenin olanaksız olduğu bir yer olan Amber Sarayı Jaipur’un 10 kilometre dışında bir tepeye kurulu. Yol üzerinde Mihracenin yazlık sarayı ve ördek avı için kullandığı Jal Mahal’in (Su Sarayı) yanından geçiyoruz. Saray Man Sagar Gölcüğünde su üzerine kurulmuş.  Kıyıda sazlıkların arasındaki su kuşlarının bolluğu av için kullanılmasını doğrular nitelikte. Yola tekrar koyuluyoruz, Maotha Gölcüğünün kenarında durduğumuzda karşımızdaki tepenin üzerinde süslü surlarla çevrili Amber Kalesi ve Sarayı beliriyor. Saray içerideki büyük Shiva heykelinin amberden yapılmış olması nedeniyle bu ismi almış. Buraya bakan iki büyük kale daha var; Jaigarh ve Nahargarh, her iki kale de yukarlara kadar uzanan surlara sahip ve Rajasthan eyaletinin savaş tarihini gösteriyor.

Jantar Mantar’ın karşısında Şehir Sarayı var. Eski Jaipur’un tam ortasında bulunan saray birçok bahçe ve binalarla geniş bir araziyi kaplıyor. Sarayın bir bölümünde son Mihrace hala yaşamını sürdürüyor. Sarayın merkezi yedi katlı Chandra Mahal, yani Ay Mekânı. Sarayın giriş katı ve birinci kat Mihrace II. Sawai Man Singh’in Müzesi olarak düzenlenmiş, içerisi olağanüstü güzellikte halılar, minyatürler ve çeşitli sanat eserleriyle dolu. Bu minyatürler, Rajasthan, Moğol ve İran kültürüne ait. Müzeyi dolaşırken etkileyici bir silah koleksiyona rastlıyoruz, en eskisi 15. yüzyıla ait olan, Rajputların kullandığı zehirli ve kandırmacalı silahlar ilgi çekiyor. Diğer Moğol saraylarında olduğu gibi burada da bir Divan-ı Aam (Halk Salonu) var. Bu salonda bulunan Farsça ve Sanskrit dillerindeki el yazmaları dikkati çekiyor. Burası halktan insanların, hükümdarın huzuruna çıktığı, şikâyetlerinin dinlediği bir kabul salonuymuş. Divan-ı Has (Soylular Salonu) ise mermer kaplamaları ile ayrı bir güzellik içinde.

Amber Sarayı’na yürüyerek tırmanabilirsiniz, mahallelerin arasından geçen yol satıcılar ve dilencilerden geçilmez durumda. Başka bir yol seçerseniz, göl kenarında dolmuş usulü kalkan cipler, sarsılarak ama yorulmadan sizi yukarıya çıkarabilir. Ama üçüncü yol en keyifli olanı; göl kenarından fillere biniyoruz ve bu kocaman uysal hayvanların sırtındaki tahtlarda salına salına 20 dakikada tepeye ulaşıp kalenin büyük kapısından avluya giriyoruz. Fillerin koşumları ve tahtları rengârenk, yüzleri ve hortumları da kökboyasıyla süslenmiş. Avluda bir sekide filden inip keşfe başlıyoruz. Avlu Moğol ve Rajput mimari tarzında, kızıl kumtaşı ve mermerden süslü sütunlarla çevrili. Amber Sarayı çok büyük bir yapılar bütünü, zamanında avluyu çevreleyen binalarda 6 bin kişi yaşarmış.

Jaipur’daki pek çok dükkânda masa örtüsü, duvar panosu, heybe ve hatta etek ve elbise gibi giysilerin küçük aynalarla süslendiği geleneksel Rajasthan el sanatlarının değişik örneklerine rastladık. “Mul Mul” ismi verilen; üzerine kök boyalarla 4 ayrı renkte ve hatta yaldızla baskı yapılan, içinden sim bile geçirilebilen tülbent inceliğinde bir kumaşın boyama atölyesini görme fırsatımız oldu. Jaipur aynı zamanda bakmaya doyamadığımız işlemeli ahşap ürünlere, çok çeşitli dokumalara, her türden el sanatlarına, değerli ve yarı değerli taşlardan yapılmış takılara sık rastlanan geleneksel çarşılara sahip. Jaipur, bazı taşlar konusunda sadece Hindistan’ın değil tüm Dünyanın merkezi durumunda. Birçok değerli ve yarı değerli taşın çıkartıldığı yer Hindistan; bu taşların kesme, parlatma ve işlenme yeri de işçi ücretlerinin düşük olması nedeniyle gene Jaipur.

Jaipur. Rajasthan’ın başkenti, büyüleyici bir tarihi şehir, Hindistan’ın en gösterişli yüzlerinden birisi. Kentin en renkli, kaotik sokaklarında dolaşırken inanılmaz keyif aldık. Çarşıların zenginliği, insanların koşuşturması gözlem yeteneğimizi zorlayan boyutlara vardı. Bir bisikletli rikşanın arka koltuğunda kent etrafımızdan akarken zamanın farklı bir hızda geçtiğini hissettik, sakin ve huzurlu insanların koşuşturan insanlar arasında akıntıdaki adalar gibi kaldığını gördük. Jaipur bizi büyüledi.

Yorum, görüş ve önerileriniz