Fethiye nostalji 1933

Eskiyen, biten, tükenen, geçip giden yıllar mı?

Aslında, biz geçip gidiyoruz dünyadan.

Bir yıl daha biterken kaçtığınız, ertelediğiniz içsel hesaplaşmaları da yapmanın tam zamanıdır.

Kısmetimizde var olan kadarını yaşayacağız ve sonra yan yana dizilmiş hemşerilerimizin yanına uzanıp bu şehrin toprağına karışacağız.

Geride bıraktığım hayatımın her anında, bu şehrin toprağında yatmayı hak etmek için çabaladım. Nefes aldığım sürece de bunun için uğraşacağım.

Bitmeyen hırsların, sonu gelmeyen zenginleşme oyunlarının içinde unuttuğumuz bir şey var;

Hiç kimse üzerinde adı yazılı tapu senetlerine rağmen yaşadıkları şehirlerin sahipleri değildir. Sadece bir süreliğine bir kiracı gibi, bir misafir gibi konaklama belgesidir tapularınız.

Bundan yüz yıl sonra; Fethiye’nin kaderini parasıyla satın alarak belirlediğini küstah bir kibirle dillendiren kaç kişiyi Fethiye “iyi insandı“ diye hatırlar acaba?

Para ve gücün kibri ile gözü dönmüş baronları; Keşke bu şehrin anılarının en naif kahramanı olan Deli Ali kadar Fethiye’de iz bırakabilseydiniz.

Her şey bitiyor. Her şey.

Yıllar ömürlerin üstünden hoyrat bir telaşla akıp gidiyor, yıllar yorgun dünya ile birlikte dönmeye devam ediyor ama biz eksiliyoruz, eksildikçe yalnız ve korunaksız kalıyoruz, galiba her gelen kış bir öncekinden daha çok bu nedenle üşüyoruz.

Bu şehrin ortak anıları en büyük zenginliğidir ve nesilden nesile kutsal bir miras olarak aktarılması gereken de bu zenginliktir.

Fethiye’nin yaşayarak bugüne ulaşmış son mekanlarını hikayeleri ile birlikte korumak sadece pazarlanacak özgün bir turizm değeri değil Fethiye de yaşayan ya da yaşamayı seçen herkesi hemşerilik bağı ile yakınlaştıracak olan aidiyet duygusudur.

Dostlukların, arkadaşlıkların, ideolojilerin bile parayla alınıp satıldığı zamanlarda bütün bu eski zaman duyarlılıkları “ Karın doyurmaz ıvır zıvır nostaljik takıntılar “ olarak yaftalansa da aslında klasörler dolusu tapu senetleri ve bol sıfırlı servetlere rağmen ruhu hep aç kalacak olanların keşke Buğdaycı Osman Efendi’nin gösterişli evinin gölgesine boylu boyunca uzanan Deli Ali’ye takılmak için;

– “Ali…Bu konak senin mi?” Diye soranlara Ali’nin;

– “Iıııh Konak Konağın içi Osman Efendi’nin gölgesi benim” diye cevap veren Ali’nin gönül zenginliği ile bu dünyadan ayrılma kısmetiniz olsaydı ve Fethiye’de keşke Deli Ali kadar iz bırakabilseydiniz…

Yorum, görüş ve önerileriniz