LİKYA’DAN KURMACA ÖYKÜLER – PONÇİKLES’E MEKTUP – MÜSTEAR EFSUNOĞLU
Sevgili Poncikles,
Bu mektubu sana Işıklar Ülkesinin “kahinler kenti” Telmessos’tan yazıyorum. Sen buralara hiç gelmedin. Bu kadim kenti henüz görmedin. Sana Telmessos’u dedikodularıyla birlikte yazarak anlatayım diyorum. İyi ki okuma – yazma öğrenmişim. İyi ki parşömen kâğıdı var. Bu arada bilmen gereken bir durum var: benim zaman kavramım yok! Umarım kafan karışmaz.
Ponçikles, yaz aylarında Güneş bir başka yakıcıdır Telmessos’ta. Pek öyle sert bir kış olmaz buralarda. Şerbet gibi geçen bahar aylarından sonra, sıcaklar hızla artar. Serinlemenin bir yolu; eskiden beri Toros’ların üzerindeki yaylalara kaçmaktır. Deniz suyu ise hoşaf gibidir ama, psikolojik olarak serinletir yüzmek isteyenleri.
Biz Telmessoslular tarihin derinliklerinden bu yana denizci bir kentin çocukları olarak biliniriz. Eskiden ticaretimizin atardamarını deniz taşımacılığı oluştururdu. Ahşaptan yapılan teknelerimizle Akdeniz’de yelken açıp eser, gürlerdik Likçe “heyamola” çığırışlarımızla. Karayolu, çevreyolu falan hep sonradan yapıldı. Patara’ya, Antifellos’a, Halikarnassos’a, Rodos’a ve hatta Ephesos’a eskiden amforaları nakletmek için nasıl gidilirdi sanıyorsun?

Aklıma gelmişken; “Zeytinyağı ve şarap saklanan amforaların bazılarının altları neden düz değil de sivri?” diye sorma sakın. Yanıtını ancak ben ve denizciler verebilir. Biz bu yağları ve şarapları satıyoruz, ekonomiye katkı sağlıyoruz. Onları ancak amforaların içine koyarak, gemilerle bir yerlere taşıyabiliriz. Amforaları gemiye rasgele yüklersek, dalgada sallanan ve sağa sola savrulan amforalardan eser kalmaz. Onları devrilmekten ve çarpışmaktan kurtarmanın yolu: tabanlarını sivri yapmak. Ticaret gemilerinin güvertelerinde ve ambarlarında, üst yüzeyine daire şeklinde delikler açılan uzun – yüksek ahşap kutular vardır. Amforalar sivri tabanlarından yarı bellerine kadar o deliklere yerleştirilir, böylece sallantıdan devrilmeleri ve birbirlerine çarpıp kırılmaları önlenir. Nasıl mühendislik ama?
Yaylalara çıkamayan halkımız yaz aylarında kenti çevreleyen sahillerde denize girer, serinler Ponçikles. Yalnızca onlar mı? Karya’nın, Pamphilia’nın kentlerinden tatil için gelen turistlerin de en sevdiği şey Symbola’nın ya da Telmessos’un kumlu sahillerinde vakit geçirmektir. Kimileri ahşap teknelerde yelken açıp, Sinus Telmessicus’da koy koy, ada ada gezerler. Kimi aman günübirlik, kimi zaman haftalık tekne gezileri “masmavi bir yolcuk” keyfi sunar katılımcılarına. Son zamanlarda o güzelim koylara ve adalara başka yerlerden gelen teknelerin para karşılığı demir atıp kalmaları için çalışmalar yapılıyormuş. Güya çok para kazanacakmış Likya Devleti bu işten. İyi de bu proje gerçekleşirse oraları gezip görmek isteyenler, turistler, yöre halkı ne yapacak? Ne denizden ne de karadan o koylara ulaşmaktan mahrum kalmayacaklar mı? Sinus Telmessicus’u tekne parkına çevirmenin alemi var mı? O saçma proje gerçekleşene kadar bir gün buraya gelirsen, birlikte bir masmavi tur yaparız Ponçikles, eminim sen de seveceksin ve bana hak vereceksin…

Yaz aylarında tarım ve ticaret dışındaki geçim kaynağımızın tatilciler olduğunu söylemeliyim. Telmessos’ta Halikarnassos gibi büyük bir turistik yatak kapasitesi yok. Zaten olmaması daha iyi. “Düşük yoğunluklu ve yüksek nitelikli turizm” dedikleri şey bizim için daha uygun. Öyle, kitlesel yığınlar şeklinde gelen turistler bizim tabiat ve kültür varlıklarımızı hoyratça kullanıyorlar. O değerleri korumak çok zorlaşıyor. Yitip gitmelerini de istemeyiz tabii, neticede onlar bizim çekim ve cazibe noktalarımız. Altın yumurtlayan tavuk kesilir mi hiç?
Bölgede her yüzyılda bir deprem oluyor. Çok korkuyorum Ponçikles. Bu yüzden Telmessos’ta yatay mimari zorunluluğu var. Öyle, Roma’daki gibi üst üste yığılmış çok katlı evler yok. Çiftlikler akropollerin hayli uzağında kurulmuş. Tarımsal faaliyetlere uygun, bereketli bir toprak yapısı en büyük şansımız. Acayip derecede çok sebze ve meyve yetişebilecek potansiyel var. Lakin turistlere kiralayıp, yolumuzu buluruz diye o verimli topraklara bir sürü ev inşa ettiler. Korkarım bir süre sonra ekilip, biçilecek toprak kalmayacak. Turistler de üç öğün taş yerler artık. Komiklik yapmıyorum Ponçikles, gidişatın sonu bu olacak!
Akropoldeki yapılarımızın en önemlisi Apollon’a adadığımız tapınak. Eee, olsun o kadar. Ne de olsa kendisi baş Tanrımız. Üstelik kentimizin kuruluş öyküsünün de kahramanı. O öyküyü tarihçi Heredotos’un Akropoldeki Odeonda verdiği bir konferans sırasında dinlemiştim. Aklımda kaldığı kadarıyla şöyleydi:

“…. Likyalı tanrı Apollon Truva Savaşı başladığı dönemde Odyseus ve Menelaos’u evine kabul eden Antenor’un kızına sevdalanır. Çekingen ve utangaç kıza yaklaşmak için küçük ve sevimli bir köpek kılığına bürünür. Kız kendisine alışınca da kimliğini belli eder ve sevişirler. Bir süre sonra bir oğulları olur, adını Telmessos koyarlar. Bu çocuğun adına Likya sınırında bir kent kurulur ve Apollon, oğlunu bu kente bilici tayin eder”.
Herodotos hocamız o konferans sırasında Telmessos’un “biliciler kenti” ve “kehanet merkezi” olarak anılmasını bu kuruluş öyküsüne bağlamıştı. O gün – bu gündür yavru köpekleri ve kedileri çok seviyorum.
Coğrafyacı Strabon hocamız ise “Telmessos kahinleri, Apollon’un en bilge yorumcularıydı” diye anlatıyor kitabında. Bizim kahinler, rüyaları yorumlama, tanrıların işaretlerini çözme ve doğal olaylardan anlam çıkarma konularında gerçekten çok ünlendiler. Ponçikles, inanmayacaksın! Ben bile bazen kahve falı baktırıyorum…
Babamdan duymuştum; Büyük İskender, Pers hâkimiyetine son vermek üzere Anadolu’ya geçtiğinde, Likya bölgesine yönelmiş. O sırada Telmessos Persler tarafından kontrol edilmekteymiş ama Likya’nın yerli inançları ve kâhin kültürü çok güçlüymüş. Büyük İskender ordusuyla Telmessos yakınlarına geldiğinde, şehri doğrudan kuşatmak istememiş, önce kahinlere danışmış. Kahinler ona sembolik bir rüya yorumu yapmışlar;
“Likya’nın kalbine ancak rüzgârla ve ışıkla gireceksin — kılıçla değil.”
İskender bu sözlerden, zora başvurmadan, stratejiyle şehri alması gerektiği anlamını çıkarmış. Gerçekten de zor kullanmadan kenti ele geçirmiş. Gece vakti, bir tiyatro gösterisi bahanesiyle şehre giren birlikler, kapıları içeriden açmışlar. Ardından koca ordu hoop diye kente dalmış. Gülmemek için kendimi zor tutuyorum.
Bazen içimden kahinlere “ne olacak bu Telmessos’un hali?” diye sorasım geliyor. Alacağım yanıt belli! Görünen köy kılavuz istemez. Her geçen gün öncekinden daha kötü. Sorunlar giderek büyüyor. Başka ülkelerden ve kentlerden buraya müthiş bir göç yaşandı son yıllarda. Nüfus neredeyse her yıl katlana katlana büyüyor. Altyapı bu yoğunluğu kaldıramaz halde. Geçen gün öyle şiddetli bir yağmur yağdı ki, her yer sel oldu aktı. Ben de yağmur altında kalınca biraz hastalandım Ponçikles. Ama şimdi daha iyiyim, merak etme.
Nüfus deyince bak aklıma ne geldi?
Bizim limanın karşısındaki tiyatro yapıldığı zaman –Roma’nın diğer tiyatrolarında olduğu gibi– Halk Meclisi üyelerinin sayısı esas alınarak kapasitesi belirlenmişti: 6.000 kişi. Biliyorsun, Halk Meclisi sağlıklı yetişkin erkeklerden oluşuyor. Onların karılarının, çocuklarının , kölelerinin, sağlıksız insanların ve kentin yabancılarının mecliste yeri yok. Hepsinin toplamını aşağı yukarı tahmin edebilirsen, kentin nüfusunu da tahmin edebilirsin.

Likya’daki bazı tiyatrolarda olduğu gibi, bizim tiyatro da gladyatör dövüşleri için kullanılıyor. Caveasındaki sıra başlarında aslan pençeleri olan toplam 10 ışınsal yol (kerkides) var. Birinci kademesinde 17 basamak, ikinci kademesinde ise 15 basamak, toplam 32basamak bulunuyor. Ama bu yapının kapasitesi bugünkü nüfusa yetmiyor. Düşünsene, burası en etkili sosyal, kültürel ve politik iletişim alanımız. Filozoflar, politikacılar, müzisyenler, sanatçılar, tapınak rahipleri halka bir şeyler anlatmak için tiyatroyu kullanıyorlar. Taşlara kazınan yazıları okuyabilenlerin sayısı o kadar az ki!
Geçtiğimiz yıl memleketin en ünlü müzisyeni bir festival için gelip tiyatroda bir resital verdi. Ponçikles görmeliydin…
Bütün cavea tıklım tıklım doluydu, içeri girmeyen ahali de haklı olarak epey sorun çıkarttı. Böyle sanatçılar her zaman gelmiyor ki! Gelince de herkes tiyatroya gelip izlemek istiyor.
Sevgili Ponçikles, fırsat buldukça sana Telmessos dedikodularını anlatmaya devam edeceğim. Şimdilik sağlıcakla kal. Apollon sana liri ile güzel şarkılar çalsın, Güneşin ışıklarıyla seni aydınlatsın …




