Teke yarımadasının kültürü ve folklorik öğeleri Akdeniz ve Ege’nin diğer bölgelerinden çok farklı, özgün ve ilginç renkler taşıyor. Fethiye’de Toroslar’ın Yörük kültürü adeta Akdeniz’in denizci kültürüyle bütünleşmiş. Seyirlik halk oyunları, halk müziği ezgileri, halk edebiyatı ürünleri ve özellikle yayla göçlerini ve göçerlerin yaşantısını yansıtan etkinlikler ve folklor ürünleri, yerli yabancı herkesin ilgisini çekiyor ve keyifle izleniyor.
Toroslar’daki Seki -Temel – Ceylan Köylerinde sergilenen orta oyunu gösterileri ve özellikle “Arap Oyunu”, ”Tilki Oyunu”, “Deve Oyunu” seyirlik köy oyunlarının en çok beğenilenleri…
Kökeni Orta Asya’ya uzanan Üçtelli sazın ve curanın gelmiş geçmiş en büyük ustası; Fethiyeli Ramazan Güngör’ün şelpeleri ve ezgileri, şimdi onun yetiştirdiği ustaların elinde ve dilinde Türk Halk Müziğine gönül verenleri coşturuyor.
Yöre müziğinin ve halk danslarının ustası Köçek Mustafa COŞKUN’ un gösterileri ve derlediği türküler izleyenlerin hafızalarından kolayca silinmiyor.
Türk Dil Kurumunun 1942 yılında düzenlediği öykü yarışmasının birincilik ödülü sahibi Cahit Beğenç de Fethiyeli… Onun ve Fethiyeli diğer yazar ve ozanların eserlerinde yöre insanı ve kültürü bütün yönleriyle tanıtılıyor.
Yörük Kültürü günümüzde de küçük müzeler ve etkinliklerle yaşatılıyor. Boğalar Köyündeki ve Yanıklar Köyündeki Yörük Kültürü Müzeleri ile Çalış Plajı’ndaki Yörük Çadırında yöre kültüründen günümüze uzanan eserler, folklorik – etnografik değerler sergileniyor. Daha da ötesi, Toroslar’da yaşamını hala yarı göçer olarak sürdüren, kıl çadırları ile bir yayladan diğerine göçüp konan güncel Yörükleri görmek, obalarına konuk olmak için, Fethiye’den yaklaşık 1,5 saat yolculuk yapmanız yeterli…
“… Ramazan Güngör’ün tamamen kendisine özgü bir şekilde çaldığı ezgiler, tek sesliliğin ötesinde çok sesliliğe de temel teşkil edecek türdedir. Muğla ve civarında “Bağlama” veya“ Üç Telli Bağlama” adı ile bilinen çalgıya Ramazan Güngör kopuz adını kullanmayı tercih etmiştir. Bu çalgının gerek perde yapısı gerek tel sayısı ve gerekse çalış biçimi göz önüne alındığında bu adlandırmanın yerinde olduğu görülmektedir. Zira bu çalgı yukarıda sayılan nedenlerden dolayı günümüzdeki bağlama ailesinin evrimleşmemiş şekli ve çalış biçimi gibidir.
Ramazan Güngör için gerek çalgısı gerekse yaptığı müzik çok önemlidir. Çünkü zamanı bile, “Boğaz Devri”, “Hırtlak Boğazı Zamanı” veya “Zeybeklerin Devri” v.b. gibi adlarla ifade etmekte ve çaldığı ezgiler aynı zamanda kendi takvimini de oluşturmaktadır.
Ramazan Güngör’ün kopuzuna benzer çalgıların Anadolu’da eskiden de kullanıldığını çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz. Bela BARTOK’un Turkish Folk Music From Asia Minor adlı kitabının 57. sayfasında, Osmaniye’de Kır İsmail adlı kaynak kişinin fotoğrafında Ramazan Güngör’ün üç telli kopuzuna benzer bir çalgı görülmektedir. Fakat bu çalgı form olarak daha büyüktür. Nasıl çalındığı ve akortlandığı konusunda da detaylı bir bilgi verilmemiştir. Yine Malatya’nın Arguvan ilçesi ve köylerinde bu çalgıya benzer çalgıların yakın bir geçmişe kadar kullanıldığı da saptanmıştır…”
Yıllar önce kaleme aldığım ve çeşitli alanlarda yayınlanan bu yazının yaşadığımız ilçe için olumlu duygular yaratmasını istemiştim. Yukarda anlatılanları; yöre kültürünün ve folklorunun iyi bir turistik çekim gücüne sahip olduğunu ve bölgemizin tanıtımı için çok kıymetli ve etkili bir malzeme olacağını düşünerek yazmıştım. Hala da aynı düşüncedeyim. Ama geldiğimiz noktada “her şey dahil” ve “deniz – kum – güneş” sığlığına sıkışan kitle turizmi anlayışı için çok şey ifade etmediğini anlıyorum.
Düşük yoğunluklu , yüksek nitelikli bir turizm anlayışını hâkim kılmadıkça, bizi biz yapan değerlerimiz de yok olmaya mahkum kalacaklar. Yazık…