BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİNDE FETHİYEDE EŞKİYALIK VE ASAYİŞ SORUNLARI – KAYNAKTAN DERLEYEN: TUNÇ TOKAY

Giriş:

Bu çalışma, Talha Hızal’ın Menteşe (Muğla) Sancağında Eşkıyalık (1914-1918) başlıklı yüksek lisans tezinde yer alan Fethiye kazasına ilişkin bölümleri inceleyerek, Birinci Dünya Savaşı yıllarında bölgedeki eşkıyalık faaliyetlerini, etnik-siyasi gerilimleri ve asayiş sorunlarını analiz etmeyi amaçlamaktadır. Menteşe Sancağı, Birinci Dünya Savaşı süresince eşkıyalık ve asayişsizliğin yoğun yaşandığı bir bölgedir. Bu sancak, Muğla kazası ile birlikte Mekri (Fethiye), Milas, Marmaris, Bodrum ve Köyceğiz kazalarından oluşmaktadır. Fethiye, coğrafi konumu, liman altyapısı, etnik dağılımı ve sosyo-ekonomik yapısıyla sancak içinde ayrı bir öneme sahiptir. Savaş döneminde Menteşe Sancağındaki eşkıyalık ve asayişsizlik, özellikle asker firarileri ve Rum eşkıyalar nedeniyle “savaş dönemi eşkıyalığı” şekline bürünmüştür.

Fethiye’nin Yapısı ve Ekonomisi:

Fethiye, 1907 sayımına göre Eşen nahiyesi ile birlikte 81 köyü bulunan bir kazadır. 1914’te sancaktaki toplam köy sayısı 431’e yükselmiştir. Menteşe Sancağı’nın, özellikle ticari ve ulaşım açısından Rodos adası ile ilişkileri gelişmiştir. Fethiye, bu liman ticaretinde önemli bir yere sahipti. Bölge; Rumlar, Yahudiler, Balkan muhacirleri, Rodos kökenliler, Giritliler, Fethiye Şirket-i Madeniyesi’nde çalışan Fransızlar ve denizaşırı ticaret yapan tüccarlar gibi çeşitli unsurlara sahip olup, bu sayede büyük bir ticari ve ekonomik canlılık göstermekteydi.

  • Kaya köyde yaşayan Rumlar genellikle kalaycılık, nalbantlık, marangozluk, sarraflık, manifaturacılık, ayakkabıcılık gibi işlerle uğraşıyordu.
  • Türkler ise tarım ve hayvancılık yapıyordu.
  • Bölgenin temel ekonomik faaliyetleri arasında meşe palamudu işletmeciliği, tütüncülük, krom madenciliği ve ormancılık yer alıyordu.
  • Hayvancılıkla uğraşan kesim yazın yaylaya, kışın sahile inmekteydi.
  • Denizaşırı ticarette mahir olan Rumlar, aynı zamanda ihracatta yapıyordu. Madenlerin yanında, incir, meşe palamudu, keçiboynuzu, canlı hayvan, yumurta, tavuk ve gübre gibi tarım ürünler ihraç edilirken; sigara kâğıdı, silah, tütün, barut, şeker, pirinç, kahve ve gaz gibi maddeler ithal edilirdi. Bu hareketlilik Fethiye’nin canlı bir durumda olmasına katkı sağlıyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın Etkisi ve Eşkıyalığın Niteliği:

Birinci Dünya Savaşı süresince Menteşe Sancağında yaşanan eşkıyalık, savaşın kendi koşulları çerçevesinde şekil değiştirmiş, değişimi ve asayişe etkisi ele alınmıştır. Savaş firarileri tarih boyunca bütün toplumlarda eşkıyalığa giden yolda doğal bir materyal olmuştur. Savaş dönemi eşkıyalığı olarak adlandırılan bu tür eşkıyalığın temel farkı: savaş firarilerinin varlığıdır. Savaştan kaçan bir kişinin memleketine dönerek hayatına devam etmesi genellikle mümkün olmayacağından eşkıyalığa başladıkları düşünülebilir. Asker firarileri yanlarına aldıkları bolca silah, tüfek ve mühimmat ile savaşta edindikleri tecrübeyi kullanarak diğer eşkıyalardan daha etkili olmuşlardır.

Fethiye, Menteşe Sancağı içerisinde asker firarisi ve bakaya sayısının en yüksek olduğu kazalardan biridir. 1916 Ekim’de 1323, 1917 Ocak’ta 1221, ve 1917 Mayıs’ta 1249 firari/bakaya sayısı ile Fethiye ilk sıralarda yer alıyordu. Gayrimüslim firari sayısının artması ve yakalananların azlığı, bunların bölgeyi tamamen terk ederek adalara kaçtığı şeklinde yorumlanmıştır. Firarilerin yakalanmasını sağlamak adına gece vakti ev aramaları önerilmiş, ancak ahaliyi sıkıntıya sokmaktan kaçınılmaya çalışılmıştır. Firari askerlerin ve eşkıyaların barınmasını engellemek için dağda bulunan eşkıyaların temel sığınak yerleri olan çadırlarda yaşayan tahtacılar aşiret mensuplarının sahil mıntıkalarındaki köylerde Rumlardan boşalan evlere iskân edilmeleri önerilmiştir.

Fethiye Özelindeki Asayiş Sorunları:

Fethiye, Menteşe Sancağı içinde coğrafi konumu, ticari önemi ve etnik çeşitliliği nedeniyle asayiş sorunlarının yoğun yaşandığı bölgelerden biriydi. Birinci Dünya Savaşı koşulları, bu sorunların niteliğini değiştirmiş ve derinleştirmiştir. Eşkıyalığın yanı sıra, savaş firarileri (özellikle Rumların adalara kaçışı), 1. Dünya Savaşı süresince düşman deniz kuvvetlerinin doğrudan saldırıları ve kaçakçılık/casusluk faaliyetleri Fethiye’yi diğer kazalardan farklı kılan önemli unsurlardı.

Adalara Yakınlık, Kaçakçılık ve Casusluk:

Fethiye’nin adalara yakınlığı hem eşkıyaların kaçış güzergahı hem de kaçakçılık ve potansiyel casusluk faaliyetleri için bir üs olmasına zemin hazırlamıştır. Tersane Adasının kaçakçılıkla meşhur olduğu ve Fethiye’ye bir saat mesafede bulunduğu belirtilmiştir. Ada, firarilerin ve kaçakçıların merkezi olarak tanımlanmış, ahalisinin Hristiyan olduğu ve uzun süredir vergi toplanamadığı, devlet otoritesinin zayıfladığı ifade edilmiştir. Bu durumun düzeltilmesi amacıyla adada bir karakol açılması ve adanın mülki açıdan Fethiye kazasına bağlanması teklif edilmiş ve adanın Fethiye’ye bağlanması kararlaştırılmıştır. İstihbarat raporlarında Rum eşkıyaların en çok yataklandığı yerlerden birinin Tersane Adası olduğu ve buradan Fethiye kazasına saldırı ihtimalinin yüksek olduğu belirtilmiştir. Bu, adanın sadece kaçakçılık değil, aynı zamanda eşkıyalık ve potansiyel tehdit için de bir üs olarak kullanıldığını göstermektedir. Fethiye’de kaçakçılık ve casusluk girişimlerine dair spesifik olaylar detaylandırılmıştır.

Tabanoğlu Abdullah isimli bir kişinin, Kaya nahiyesinden üç firari (Manolmina ve Kokoyani Mihail) ile birlikte bir Yahudi’den sipariş aldığı eşyaları Tersane Adası üzerinden getirip götürdüğü, bu faaliyetin kaçakçılığın ötesinde casusluk da içerdiği saptanmıştır. Uzun Kosti isimli bir Rum’un evinde dinamit bulunması da casusluk şüphesini güçlendirmiş, casuslukla ilgili davalar açılmıştır. Bu tür faaliyetler nedeniyle, Fethiye’de ikameti “mahzurlu görülen” 127 Rum vatandaşın uzaklaştırılmasına karar verilmiştir.

Rum Nüfusu ve Eşkıyalık:

Fethiye’nin, sancak dahilinde Rumların en çok meskûn olduğu yer olduğu ifade edilmiştir. Bu durum, özellikle savaş dönemi eşkıyalığının önemli bir bileşeni olan Rum eşkıyaların faaliyetlerinin Fethiye çevresinde yoğunlaşmasına zemin hazırlamıştır. Balkan Savaşları ile beraber Rum çetelerin faaliyetleri hızlanmış ve zamanla siyasi amaç gütmeye başlamışlardır. Savaşın ilerleyen dönemlerinde Fethiye gibi kıyı bölgelerde Rum eşkıyalar ve küçük çetelerin faaliyetleri artmıştır.

Yerel Yönetimdeki Sorunlar:

Fethiye Kaymakamlığında yönetimsel sıkıntılar yaşandığı kaynaklarda yer almıştır. Köyceğiz’e atanan Nedim Bey‘in idarecilik vasfının yetersiz olduğu ve yerine daha faal birinin atanması istenmiştir. Daha önce Fethiye’de görev yapmış ve kazayı daha iyi yönettiği belirtilen eski Kaymakam Şevket Bey‘in tekrar Fethiye’ye atanması talep edilmiştir. Bu durum, yerel yönetimde yaşanan istikrarsızlığın ve ehil olmayan yöneticilerin asayiş sorunlarını çözmedeki yetersizliğinin Fethiye’yi de etkilediğini göstermektedir.

Jandarma Yetersizliği ve Sorunları:

Sancak genelinde olduğu gibi Fethiye’de de jandarma sayısının yetersizliği ve mevcut jandarmaların bazılarının genç, tecrübesiz ve eğitimsiz olduğu görülmektedir. Jandarma askerlerinin üçte ikisinin seferberlik dolayısıyla ordu emrine alınması asayişi sağlamada büyük bir zorluk doğurmuştu. Jandarma ihtiyacı sık sık dile getirilmiş ancak talepler ya reddedilmiş ya da yetersiz asker gönderilmiştir. Jandarmaların elindeki silahlar firarilerin ve eşkıyaların elinde bulunan silahlardan daha kötü durumdadır. Bazı jandarma zabitlerinin ve çavuşlarının keyfi yönetimleri, takibata çıkmamaları, olay mahalline geç varmaları gibi durumlar da görülmüştür. Jandarma yetersizliği başıbozuk eşkıya çeteleriyle giderilmeye çalışılmış, ancak bu birlikler halka zulmetmiş ve yağmalama yapmışlardır. Çete efradının ortadan kaldırılması veya sabit kıtalara alınması talep edilmiştir.

Devlet Görevlilerinin Yolsuzluk ve Zulmü:

Kaynaklar, devletin kendi görevlilerinin (asker ve sivil) halka uyguladığı zulüm ve yolsuzlukları Fethiye özelinde bu tür yasa dışı faaliyetlerin artmasına sebep olduğunu göstermektedir. Çamur köyündeki askerlerin şiddeti ve Binbaşı Ahmed Bey ile Kaymakam Rasim hakkındaki ciddi iddialar devletin otoritesini temsil edenlerin bizzat asayişi bozucu ve halkın güvenini sarsıcı eylemlerde bulunduğunu ortaya koymaktadır. Binbaşı Ahmed Bey’in Çamur köyünde halka işkence edip mallarını gasp ettiği, bir kadını (Ahmed’in karısı Elif) dövdüğü, kolunu kırdığı, ziynet eşyalarını çaldığı bildirilmiştir. Ayrıca Fethiye Kaymakamı Rasim ve Mıntıka Kumandanının Fethiye’den uzaklaştırılan Rumların emlak ve arazilerine şahsi menfaat amacıyla el koyduğu belirtilmiştir. Bu durum, eşkıyalık ve asayişsizliğin sadece “kanun kaçakları” tarafından değil, aynı zamanda devlet yapısı içindeki bozulmalarla da beslendiğini göstermektedir.

Asayişi Sağlama Çabaları ve Halkın Tutumu:

Devletin eşkıyaya karşı bastırma ve pazarlık siyaseti uyguladığı, yakalayamadığı ya da bölgede hâkim güç haline gelen eşkıyalarla anlaşma yoluna gidebildiği ve onları kendi hizmetinde kullanabildiği belirtilmiştir. Savaş döneminde asker firarileri ve eşkıyaların sayılarının artmasıyla jandarmanın yetersiz kalması sonucu, affedilen eşkıyalarla birlikler kurma fikri ortaya atılmıştır. Başıbozuk çetelerinin eşkıya takip etmek bahanesiyle köylülere yaptıkları zorbalıklar da asayişi bozmuştur.

Köylüler bazen eşkıyaya erzak verme, jandarma hareketlerini bildirme gibi yollarla destek olurken, bazen de eşkıyadan bıkmış ve devletten çare bulmasını istemişlerdir. Özellikle yeni türeyen eşkıyaların sebepsiz yere adam öldürmesinden şikâyet etmişlerdir. Bazı durumlarda köylüler çeteye karşı mukavemette bulunmuşlardır.

1917 senesinin sonlarına doğru Menteşe’de eşkıya saldırılarının eskisine nispetle azalmaya başladığını söylemek mümkündür. Bu azalma, yöreyi tanıyan, tecrübeli ve nam salmış yerel eşkıyaların (Çakırcalı, sonrasında Hacı Mustafa gibi) teslim olmasına bağlanıyordu. Ancak Fethiye gibi kıyı bölgelerde Rum eşkıyalar ve küçük çetelerin faaliyetleri devam ediyordu.

Sonuç:

Fethiye, Birinci Dünya Savaşı sırasında Menteşe Sancağı içinde stratejik öneme sahip ancak aynı zamanda asayiş sorunlarının en yoğun yaşandığı bölgelerden biriydi. Bölgenin Rum nüfusunun yoğunluğu, adalara yakınlığı ve liman ticareti geçmişi onu Rum eşkıyalar, kaçakçılık ve casusluk faaliyetleri için cazip bir merkez haline getirmiştir. Savaşın getirdiği zorunluluklar (asker firarileri, Rumların adalara kaçışı), düşman donanmasının saldırıları ve yerel yönetimdeki sıkıntılar Fethiye’deki durumu daha da karmaşık hale getirmiştir. En önemlisi, devletin kendi görevlilerinin (asker ve sivil) halka uyguladığı zulüm ve yolsuzluklar, Fethiye özelinde yasa dışı faaliyetlerin artmasına ve halkın devlete olan güveninin zedelenmesine neden olmuştur.

Jandarma sayısının yetersizliği ve kalitesi ile firarilerden oluşturulan çetelerin kontrol dışı eylemleri de Fethiye’deki asayişin sağlanmasını güçleştiren faktörler arasındaydı. Fethiye’deki bu durum, incelenen savaş dönemi eşkıyalığı, firariler meselesi, Rum eşkıyaların siyasallaşması ve devletin asayişi sağlama çabalarının bir mikrokozmosu olarak görülebilir. Sağlanan kaynaklar, bu karmaşık durumu Fethiye üzerinden somut olaylar ve isimlerle aydınlatmaktadır. Bölgedeki eşkıyalığın insan kaynağını topraksız köylüler, asker / hapishane firarileri, siyasi amaçlı Rum eşkıyalar, kanun kaçakları, mülki / askeri idarecilerin zulmüne uğrayanlar oluşturuyordu. Birinci Dünya Savaşı döneminde eşkıyalık, niyet ve şekil değiştirerek kendini göstermişti. Özetle, Fethiye, Birinci Dünya Savaşı sırasında sadece geleneksel eşkıyalık ve savaşın getirdiği firari / bakaya sorunlarıyla değil, aynı zamanda stratejik konumunun getirdiği casusluk riskleri, düşman saldırıları ve devletin kendi aygıtı içindeki yolsuzluk ve zulüm gibi çok katmanlı asayiş problemleriyle karşı karşıya kalmıştır.

Not: Atıflar kaynak çalışmadaki referanslar üzerinden yapılmıştır.

Kaynak: Talha Hızal

T. C. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı

Tarih Programı Yüksek Lisans Tezi

Menteşe (Muğla) Sancağında Eşkıyalık (1914-1918)

Tez Danışmanı: Doç. Dr. Hasip Saygılı

İstanbul 2018

Yorum, görüş ve önerileriniz