ŞİİRLER – SEYRETMEYEN KAPTANIN SEYİR DEFTERİ – 12 – GÜNNUR BAŞAR
ÖPÜŞEREK GİDİLİYORDU
‘Öpüşerek gidiliyordu’
Gizlerin kol kola gülümsediği yere
Öpüşmek sınır dışı edildi bu yüzden
Öpüşmek, hiç tanınmayan toprakları eşeler gibi
Suları, en göbekten geceye damlatır gibi
Saatler geçiyor, akrep yelkovana alışık
Bir öncekinden daha yanlış
Bir ötekinden daha yalnız
Zamanlar zamanların peşi sıra
Belki’li, acaba’lı, herhalde’li bir alışılmışlığı
Yürütüyorlar…
Dudaklarda öfkenin, sevincin, birini,
Bir şeyleri bulmuşluğun izleri
Ve kaybetmek korkusu
Ellerimi dolduruyordu ellerin
‘Elime en yakışan takı, senin ellerin’
Ve benim bildiğim sıcak şiirimsi
Bilek kıvrımların
Belki de en belli olacak yalan benim söylediğim
Yalnızlığın geniş zamanında
Sevdanın di’li geçmişinde
Sarıl bana, son bir kez belki
Ama n’olursun sarıl
Öpüşelim yine…
Binlerce kez hükümran olduğum o doygunluklar
Neden ırak şimdi
Sevincimin dalgaların dövdüğü kıyılarına…
Neden iç kıyan heyecanlar
Yangınlar üretiyor bin akşam dayandığım
Duvarlar…
Öpüşelim.
Biri birine, gel beraber bir olalım demiş
Birbirleriyle bir olamayacaklarında
Birleşince birinin fikri…
Gitme, dur!
Yalnızım, içimin yanık aydınlığında
Ünlem işaretleri büyüyor
(Sevdamız, kör ampullerin karanlığında…)
Ellerim ve sözlerim senin sevda ateşini beslemekten yorgun
Keşke bir olaydık bir tanrıtanımazın hiçliğinde
XXX
DOĞRU
Kılıç kınından çıkar gibi
Dudakların ansızın birbirinden ayrılır gibi
Dağların arasından sıyrıldı güneş
İnsan ne zaman kendiyle hesaplaşır ki
Evrenin bilinmezliğinde
Bedenin hapishanesinde
Neyin doğru neyin yanlış olduğuna
Kendi onuncu köyüne
Nasıl karar verir ki
Ya da bir yığın yalan içinde tek bir doğruya…
Hep tek doğrum oldun benim
Bir dolunaydan ötekine…
Yalanlar ağaçların arkasına saklanmışlardı
Uzun siyah gölgeleriyle beklediler
Üstümüze, atılmaya
Sıyrıldı güneş dağların arkasından
Şıp diye geçen o aşk ikliminde
Yalanlar çil yavrusu gibi dağıldılar
O güzel yüzünün etrafında.
Hep tek doğrum oldun benim
O yüzden bilemedim
Ne doğru ne yanlış…
Dünyanın Bütün Masalları
Sabah akşam günaydın diyorum
Aynı heceleri kekeliyorum
Her gece aynı Ay’da yıkanmak gibi
Seni seviyorummm
Nasılsınız bu akşam
İyi misiniz? İyimser misiniz?
Devleri yener, alevleri öper misiniz?
Bana baştan anlatır mısın martıları
Suyun tersinden akışlarını
Merdivenin m’sini doğurur musun benim için?
Nefes almadan soluk vermeden
En basit cümlenle sevişir misin benimle?
Bütün masallarını baştan anlatır mısın
Bana dünyanın…
Cüceler ülkesinde yenilen devleri
Prensesleri iblisleri gözlüklü tavşanları
Dost fareleri
En insan yanınla kurar mısın dünyayı
Yeniden elimden tutar mısın?
Bildiğin bütün salıncakları
Bildiğin bütün dallara kurar mısın
Sahiden..
Aslında demek istediğim
basit bir cümle sevgilim
Zeytin tadından daha dayanıklı olsun
Aşkımız
Bütün acılara rağmen duralım
Memesine dünyanın
XXX
EŞKİYA
Birinden mülhem
Seni düşünme hakkımı kullanıyorum
Nerde yanlış nerde doğru sormuyorum
Daha kaç dize düşürürsün kalbime bilmiyorum
Her şiirde saklanacak bir köşen var
Kutsal bir ayet gibi sinmişsin her yerine gönlümün
Yazmışım silmişim seni
Yeniden, yeniden yazmışım yetmemiş
Kafirin olmuşum, isyanın olmuşum
Sonunda teslim tevekkül, iman etmişim
Ne kadar tapsam, az.
“İçime ayaz düşmüş
Tenimde sensizlik var
Kalbim eşkıya olmuş aklıma
İçimde baştan sona ihtilal var
Hafızamda öpüşlerinin serinliği
Nefesinin ılık kokusu var
Bakışlarında masallar saklanıyor
Sen ki düşlerimde gerçek,
Gerçeğimde düş gibisin
Su gibi ezberimdesin hala “
Hasar tespiti mevsim normallerinin çok üstünde
Yekpare acılarım var benim
İçine Miço da sığar, biz de
Okluk da mülteciler de
Dil kilitlenir, önümü iliklerim…
Acıdan imtihanım, tarih niyetine hatıralarım, mantık dersinden sınıfta kalan yaşanmışlıklarım var
Gülüşünle yok olan dünyanın derdini, kalbimde biriktirmişim
‘Bu; benim’ diye gelip kapına yüz sürmüşüm
Eşiğinde beklemek kabulüm
Son dersimi almaya gelmişliğim var
Geçmişten nakli yekûn
Deşildi deşilecek yaralarım var
Yalnızlık hayatımızın en uzun cümlesi
Aşk en kısası, ikisini birbirine eklemişliğim var
Kalbim, sensiz de iki kişilik çarpar
Ondandır ritminin bozukluğu.
Rehin vermişim hüznümü sonsuzluğa
Bir anlık esişi için karayelin
Aklım şartlı tahliye,
Ben ki, koynunda mümin, sokaklarda serseri,
Ben sana müebbet mahkumum,
İki dudağının arasında infazım var…
Saatler sonsuza yaklaşıyor
Ben seni, yeni anlamaya başlıyorum
Sarsılıyor gerçek diye bildiğim her şey,
İçimde depreminin merkez üssü var…




