ZORTANA ANILARI 12 – LONG PIER – 2 / MÜSTEAR EFSUNOĞLU

Uzun zamandır Zortana’da elektrikler kesik olduğu için (!) yazılarımı yollayamadığımdan, Fethiyedays blog dergisinin değerli okurları sanırım benim bu yurtdışı görevimden ayrıldığımı düşünmüşlerdir.

Oysa, durum tamamen duygusal…

Kaç yıldır Okyanusun dibindeki Zortana memleketinin Captain’s Town kentinde bir basın emekçisi olarak bulunuyorum. Size buradan haberler ulaştırıyorum. Önceleri değirmenin suyu sponsor desteği ile dönüyordu. Lakin aylardır “yok memlekette enflasyon büyük rakamlara ulaştı, yok dolar bilmem kaç lira oldu, yok emekli maaşları bile on iki bin beş yüz lira, yok asgari ücrete bile zam olmadı” bahaneleriyle patronlarım maaşımı kuşa çevirip, beni mağdur ettiler. Ben de Zortana’da birdenbire fırlayan kiraları ve masrafları karşılayabilmek için başka işlerden para kazanmaya çalıştım. Burasının da memleketten aşağı kalır yanı yok. Marketlerde fiyatlar her gün değişiyor. Elektrik, su ve internete gelen zamlardan sonra faturaları ödeyemeyince teknoloji fakiri mağara adamına döndüm. Eldeki avuçtakileri satıp, durumu idare etmeye çalıştım. Ne laptop kaldı ne de kamera. E, haliyle buradan haber maber de göndermem mümkün olmadı. Karnımı doyurmak için memleketten edindiğim yeteneklerime sarıldım. Sağ olsun; rehberim ve cankuşum Freed bana bir seyyar lahmacuncu tezgâhı ayarladı da aç kalmaktan kurtuldum. Gerçi lahmacunum Antep usulüne benzemiyor (içine az kıyma, bol soğan çakıyorum 😊) ama buradakiler çok sevdiler…

Neyse, bu ay patrondan destek geldi de normal hayatıma dönmeye başladım. Şimdi Zortana’dan haberlerle devam edelim.

Efendim, geçen ay kentin kruvaziyer islkelesi; Long Pier’in açılışı Zortana’nın her yerinden resmi ve sivil ziyaretçilerin katılımıyla ve görkemli bir törenle yapıldı. Görmeliydiniz; bandolar, geleneksel halk oyunları, konuşmacıların güzellemeleri, politikacıların böbürlenmeleri, havai fişeklerle nasıl renkli bir açılış töreni oldu. Tek eksik: acentelerin henüz bir kruvaziyer turunun rotasına Captain’s Town’ı koymadığı için iskelede bir geminin olmayışıydı. Olsun, o eksiklik iskeleye yanaştırılan dublörlerle; günübirlik tur tekneleriyle falan giderildi. Umutla beklediler. Bir gün nasıl olsa bir gemi yanaşacaktı…

O da oldu. Bir gün bir gemi geldi ve Long Pier’e zorlamayla da olsa yanaştırıldı. Gemi pek de öyle ahım şahım göz kamaştırıcı bir şey değildi. Ufak çaplı, bizim İstanbul’daki eski şehir hatları vapurlarını andıran bir hali vardı. Dibi balçıktan adeta bataklığa dönen limanın suyunda, çamurları yara yara defalarca ileri geri manevra yaparak ve çamura saplanmamayı başararak halatlarını babalara bağlatması heyecan vericiydi.

Captain’s Town halkı, Long Pier çevresinde gemiyi görebildikleri her yere yayılıp, merakla izliyordu. Belediyenin bandosu ve halk dansları ekipleri de gösteri yapmak ve konukları karşılamak için gelmişti. Ben de Freed’le beraber gelip, sahil bandındaki yerimi aldım. Zaten Freed, acentenin tur rehberi olarak görevliydi. En coşkulu izleyicilerse, projeye çaktırmadan sonradan ilave edilen ve Long Pier’in neredeyse yarısını kaplayan Shopping Mall’daki dükkanların sahipleri ve çalışanlarıydı.

Halatlar bağlanıp, iskeleler atıldıktan sonra yolcuların teneffüste okul kapısından fırlayan çocuklar gibi üstümüze geleceğini sanmıştık. Öyle olmadı. Yolcuların çoğunluğu dışarı çıkmayarak, güvertede uzun uzun etrafı seyrettiler. Buna önce pek anlam veremedik. Öğle saatleriydi, kampanaların tatlı tatlı çalmasıyla yolcular güverteyi terk ettiler, ortada kimse kalmadı. Bu işi bilenlerden öğrendiğimize göre, çalan kampanalar öğle yemeği servisini haber veriyormuş. Eee, haklılar tabi aç acına çıkıp, şehri gezecek halleri yok ya!

Geminin Captain’s Town’ın Long Pier’inde toplam kalış süresi 6 saat kadardı. Bir an hayale kapılıp, geride kalanların yemeğini yedikten sonra gemiden inip şehri gezmeye ve alışveriş yapmaya gideceğini sanmıştım. Ama, olmadı. Yalnızca küçük bir gurup yolcu, gemiden indi ve ellerindeki broşürlere bakarak 5 kilometrelik sahil yolunda, kent merkezine doğru yürümeye başladılar. Bir başka küçük gurup ise Long Pier üzerinde kurulan alışveriş merkezini keşfetmek için hareketlendi. 

Yemeğe katılmayan yolcular gerekli formaliteleri tamamlayıp, güvenli koridordan geçerek seyahat acentasının kendileri için hazırladığı otobüslere doğru yönlendiler. Sevgili rehberim, Zortana’daki can dostum Freed de benden müsaade isteyip, boynuna kokartını taktığı gibi otobüse; görev yerine gitti. Bir süre sonra otobüsler şehir merkezinden geçip, 1,5 saat uzaklıktaki doğal ve tarihsel güzellikleri turlamak üzere yola çıktı.

Ancak küçük bir aksilik oldu. Kruvaziyer gemisinin bağlandığı Long Pier’den 5 Km uzaklıktaki şehir merkezine trafiğin altyapısının yetersizliği nedeniyle otobüslerin ulaşması bir saati bulunca, yolcuların tepkisi nedeniyle turun geri kalan bölümü iptal edildi. Yarı yoldan gemiye geri döndüler. Herkes şaşkındı. Otobüslerden inen yolcular birer karış suratla tekrar gemiye çıktılar. Bir süre sonra ortalık sessizleşti…

Umutla, kentin nimetlerini gemi yolcularına sunmak için çırpınan Captain’s Town’ın bahtsız halkı birkaç saat sonra çalan kampanalarla daldıkları rüyalardan hayal kırıklıklarıyla ayıldılar. Beklenen an gelmişti ama teğet geçip gitmişti. Zorluklarla kruvaziyer iskelesine yanaştırılan gemi, yine zorlu bir manevra ile çamurları yara yara grimtırak mavi suyun köpüklerini ardında bırakarak gitti. 

Long Pier’in ilk deneyimi Captain’s Town halkı için büyük bir ders oldu. Long Pier hizmete girdiğinden beri henüz başka bir gemi limana girmedi. Üzerinde kurulan devasa alışveriş merkezi nedeniyle çevrede market filan kalmadığı gibi, turistler ve kentin gelir durumu iyi olan halkı da şehir merkezindeki marketlere, mağazalara gitmez oldular. O uzun kıyı, özel izinle açılan işletmelerle neredeyse tamamen işgal edilerek üzerinde adım atacak yer bırakılmadı. İnşaatın limana ve ekosisteme verdiği zararlarsa, her gün biraz daha ortaya çıkıyor. Önceki gün Zortana Balıkçılar Birliği (ZFU), denizde balık neslinin tükendiği gerekçesiyle, geçinebilmek için üyelerine başka meslekler bulmalarını duyurdu. Daha neler, neler…

Demem o ki, gidişat iyi değil. Ben pandemide buraya geldiğimde denize girdiğim o güzelim limanın masmavi suyu, mavimsi bir gri renge dönüştü. Artık burnumuzun ucundaki denizde yüzmek mümkün değil. Kentin en büyük geçim kaynağı olan turizm sektörünün üzerinde felaket bulutları dolaşıyor. Burada daha ne kadar dayanabilirim, bilemem. Ekonomik sıkıntılar da cabası. Bu arada sıcaktan da bunaldık. Kıyıdaki yapılaşma yoğunluğu nedeniyle kentin içinde rüzgârın “r” si bile yok! Tam olarak öğrenemedim ama, çevrede su sıkıntısı da başlamış. Hatta yakın zamanda bir kuraklık tehlikesi yaşanacağından söz ediliyor. Tam kâbus! Neyse, diğer havadislere sonraki yazılarda devam ederim. İyi bakın kendinize!

Ah şimdi Fethiye’de olmak vardı…

Yorum, görüş ve önerileriniz