ZEYTİN ZAMANI – ZEYTİNLE KARATAVUK / GÖKHAN KORKMAZGİL

Kapak fotoğrafı: © Gökhan Korkmazgil

© Cahit Ağçal

Zeytin ağacı, anavatanı Akdeniz havzası olan bir bitkidir, dünya genelinde birkaç istisnanın dışında asıl olarak Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde yetişir. Akdeniz toprağının neresine gidersek gidelim, bize hem geçmişi anlatan, hem günü kurtaran, hem geleceği güvencede tutan kutsal bir ağaçtır.

© Gökhan Korkmazgil

Tarihçi Herodot zeytine “kara altın” diyor, zeytinyağından bahsederken ise “sıvı altın” benzetmesini kullanıyor. Çünkü zeytin eski uygarlıkların kullandığı en önemli besinlerden biriydi, yağı ise her şeyde kullanılırdı. Yemeklerde, dini ayinlerde, sunaklarda, kurban törenlerinde, yakmak için lambalarda, saçın parlatılmasında ya da vücudun ovulmasında olduğu gibi birçok kullanım alanının varlığı bilinir. Akdenizlinin on çeşit yemeği varsa dokuzu zeytinyağı iledir.

© Gökhan Korkmazgil

Zeytinin adı nereden gelir? İbranice “zeyt” sözcüğü Arapçada “ez-zeyt”e dönüşmüş ve bu söz Türkçede zeytin olarak kullanılmıştır. Batı’da kullanılan “olive” sözcüğünün kökeni olan “ela” sözcüğünün temeli ise Anadolu’nun bilinen en eski halkı olan Luwilere dayanır, Luwiler zeytine “ela” diyorlardı. Yunanca “elaia”, Latince “olea” hep aynı köktendir. Zeytinin adının kutsal kitaplardan geldiği söylenir. Ya da kutsal kitaplar zeytine hep yer vermişlerdir. Belki de kutsal kitaplar zeytinden bahsetmiyor olsalar daha az kutsal olurlardı!

© Gökhan Korkmazgil

Çoğu bitkinin tohumu meyvesinin içindedir, zeytin de böyledir. Zeytinin içindeki sert çekirdek aslında zeytinin tohumudur. Olgunlaşmış zeytinin çekirdeğini toprağa ekersiniz, filizlenmesini beklersiniz. Belki çıkar, belki çıkmaz, dikkat etmelisiniz. Zeytin başka meyvelere benzemez, kolayca, arsızca yetişmez, çekirdeği toprağa gömünce hemen fırlayayım, fidan olayım demez. Zeytin ağacı sıcak – kuru iklimin çocuğudur, Akdeniz çevresinin susuz, boz tepelerinde çok olur. Az suya ihtiyaç duyar, dirençli olmak zorundadır. Ağaç bünyesine çok su alamaz, bu yüzden odunu sert ve kuru olur. Dalları da, çekirdeği de serttir, tohumu, odundan çekirdeğin içine sıkıca mühürlenmiştir. İşte bu nedenle çekirdekleri dikmeden önce beş – altı gün suda bekletmeli, yumuşatıp gevretmelisiniz. Yoksa tohum çekirdeğin içinden çıkamayabilir, çıkıp güneşi göremeyebilir.

© Gökhan Korkmazgil

İyi toprakta, bol sulu yerde kim olsa çimlenir, zeytini dağa bayıra kim dikecek? Dalından kuru toprağa düşen zeytin nasıl filizlenecek? Zeytini toprağa sadece insan dikmez, kanatlı bahçıvanlar da vardır. Hiç karatavuk gördünüz mü? Erkeğinin simsiyah tüyleri, sapsarı iri gagası, gözünü çevreleyen sarı göz halkası oluyor. Dişi karatavuk ise ne kara, ne de tavuğa benziyor, kırçıllı gri gövdesiyle zeytin ağacının dallarında geziyor. Hiç karatavuk ötüşü duydunuz mu? Duymadığınıza eminim, yoksa duyduğunuz anda olduğunuz yere mıhlanır kalırdınız, “böyle güzel şey duymadım” der, bir daha unutmazdınız. İşte bu karatavuk zeytine bayılır, kanatlı bahçıvanların en iyisi sayılır. Zeytin çekirdekleri kuşun kursağında yumuşayınca toprakta çimlenir. Önce ince çekingen bir filiz çıkar, boyunu uzatıp fidana döner, inatla direnip yaşama tutunur, o artık bir delice zeytin olur. İnsanın daha çok, daha yağlı, daha etli meyveler vermesi için terbiye ettiği zeytinlere benzemez. Sadece türünün devamı için meyve büyütüp toprağa düşürür, başka şey dinlemez.

Ardıç kuşu ile ardıcın hikâyesi de böyledir, o da ardıç tohumunun yumuşatılıp nemlenmesi için görevlidir. Ormandaki alakarga, kestanenin bahçıvanıdır, ağaçtan ağaca uçup kestane yer, bazen yemeyip sonraya saklar, toprağa gömer. Gömdüğü yerde unutup bulamazsa seneye oradan yeni bir kestane filizlenir, buna doğanın dengesi denir.

Doğada bir yerde böyle kimse dikmeden yetişen bitkilere “hüdayinabit” deniyor. Farsça ve Arapça sözcüklerden türetilmiş, zaman içinde kullanılmayıp eskimiş. “Allahverdi” gibi bir anlamı var, ben yeni bir sözcük uyduruyorum; ona “kendibiten” diyorum, karatavuğa da teşekkür ediyorum.

Zeytin barışın sembolüdür, dört kutsal kitapta da yer almıştır. Zeytin için Eski Ahit’te yer alan efsanelerden birinde; ağzında bir zeytin dalı ile Nuh’un gemisine dönen güvercin tufanın bittiğini haber vermiş ve o zamandan bu yana zeytin dalı barışın sembolü olmuştur. Zeytinle kuş, kuşla toprak, topraktan yeniden zeytin. Barış böyle bir şey olmalı, paydaşlarını esende tutup sürekli çoğaltmalı.

© Gökhan Korkmazgil
© Gökhan Korkmazgil

Yorum, görüş ve önerileriniz