ZEYTİN ZAMANI – ZEYTİN KANUNLARI – GÖKHAN KORKMAZGİL

Kapak fotoğrafı: © Gökhan Korkmazgil

© Gökhan Korkmazgil

Zeytin, Akdeniz havzasında var olmuş tüm uygarlıkların tarihinde yer alır ve kültürlerinde önemli bir etkiye sahiptir. Yurdumuzda özellikle Akdeniz ve Ege topraklarında kendi kendine bitmiş yabani zeytin ağaçları, bu coğrafyanın zeytinin anayurtlarından biri olduğunu kolaylıkla kanıtlar.

Yapılan araştırmalarda İspanya, İtalya, Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve Kuzey Afrika’da ortaya çıkarılan fosil ve çekirdek kalıntıları, günümüzden bir milyon yıl önce, üçüncü jeolojik zamanda Akdeniz’de zeytin ağacının bulunduğunu gösterir. Zeytinin atası olarak kabul edilen yabani zeytin ağacı, ilk olarak Anadolu’da ortaya çıkmıştır. Anadolu’nun güney, güneybatı ve batı bölgelerinde yabani zeytin ormanlarının varlığının bilinmesi, zeytinin anayurdunun Anadolu olduğu düşüncesini güçlendirir.

Kökeni tarih öncesine dayanan zeytin ağacının, ne zamandır yeryüzünde olduğu kesin olarak bilinmez. Mitolojik anlatılar zeytin ağacının yeryüzündeki ilk ağaç olduğunu söyler, kesin olan şudur ki zeytin insandan çok daha eskidir. Zeytinin günümüzden 6000 yıl önce Mezopotamya’da ıslah edilmeye başladığını, Anadolu’da yetiştiriciliğinin yapıldığını, Fenikeli gemiciler tarafından tüm Akdeniz havzasına dağıldığını söylemek yanlış olmaz.

Zeytin bir ağaç olmanın yanında, önemli bir kültür sembolüdür. Akdeniz insanı her işine yarayan, hep yanı başında olan zeytini kutsal bilmiştir. Zeytini korumuş, sosyal yaşamı ve kültürü içinde kurallar geliştirmiştir. Hatta zeytin için kanunlar koymuştur. Antik çağlardan beri bu ağaçlar yasal güvence altına alınmıştır. Uygarlık tarihinin hayat ağacı olan, tüm inançlarda Tanrı’nın kutsadığı zeytin ağacına yapılan saygısızlık tarih boyunca hiç affedilmemiştir.

© Temmuz Korkmazgil

Hammurabi Kanunları tarihte bilinen en eski yasa metni olarak kabul edilir. Günümüzden dört bin yıl kadar önce Mezopotamya’nın Babil ülkesinde zeytin, borç verilen değerli mallar arasında sayılırken; ağacını usulsüz budayanlara da ölüm cezası öngörülmüştür. Antik Yunan devrinde yedi bilgeden biri sayılan Solon (M.Ö 639-559) ilk zeytin yasasını çıkarmıştır; zeytin ağacına zarar verenlere ağır cezalar kesilir. Bu yasaya göre, her zeytinlikte, yılda ikiden fazla ağaç kesilmesine izin verilmez. Hiç kimse komşusuyla arasındaki sınırın 1,5 metre yakınına ağaç dikemez, zeytin ağacı söz konusu olduğunda bu mesafe 3 metreden az olamaz.

Antik Yunan filozofu Aristoteles’in, “devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın, zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanacaktır. Eğer suçlu bulunurlarsa, idam edilmek suretiyle cezalandırılacaklardır” sözü, zeytin ağacıyla ilgili korumacı tutumu belli eder. Antik çağda zeytinin istisna tutulduğu ilgi çekici bir diğer yasa ise Sparta’lı Lykurgos’a aitir: Lykurgos Yasaları’nda ölülerin eşya ile gömülmesi yasaklanırken, mezara zeytin dalları konulmasına izin verilmiştir. Hipokrat’ın, özellikle cilt sağlığına faydalarıyla bilinen zeytinyağı içeren 50’den fazla reçetesi olduğu bilinir.

Romalılar, Yunanlıların zeytin ve zeytinyağı kültürünü devralıp, geliştirmişlerdir. Roma İmparatorluğu’nun Afrika’nın kuzeyindeki topraklarında, zeytinlik kuranlar, askerlikten muaf tutulur, on yıl vergi vermezdi. Delice zeytinlerini aşılayıp, ıslah edenlerden ise, beş yıl vergi alınmazdı. Romalılar, egemenlikleri altındaki bölgelerde yaşayan köylülere, zeytin ağacı yetiştirme koşuluyla, toprak dağıtma politikası sürdürmüştür.

© Şükrü Mehmet Ömür

Ünlü devlet adamı Yaşlı Cato, agricultura adlı kitabında, zeytin ağacı tarımının nasıl yapılacağını anlatmış, zeytinyağı elde edebilmek için kullanılacak araç ve gereçler hakkında ayrıntılı bilgi vermiştir. Cato, kuraklıktan sıkça etkilenen diğer tarım ürünlerinin yerine, zeytin ve üzümün tercih edilmesi gerektiğini belirtir. Zeytin dünyasına önemli katkıları olan Cato, Romalı zeytincilere önemli öğütler verir. Romalılar, Akdeniz’de barış, tarıma yönelme ve zeytin politikası yürütmüşlerdir.

Eski Yunan’da sadece iyi ve dürüst insanlar zeytincilik yapabiliyordu. Romalılar yalnızca namuslu insanların zeytin toplamalarına izin veriyordu. Doğruluktan sapmış kişilerin zeytinliklere ayak basma hakkı bulunmuyordu.

Osmanlı’da Tanzimat Fermanı’ndan sonra 1850 yılında, zeytinlik kuranlara, 25 yıl vergi muafiyeti getirilmiştir. 1927 yılında Cumhuriyet yönetimi, zeytincilik kanunu çıkarmış, zeytinciliğin geliştirilmesi ve zeytin ağacı dikilmesi ile ilgili alınması gereken önlemler belirlenmiştir. Bu kanunla devlet politikası olarak zeytinciliğe sahip çıkılmış olduğu bellidir.

© Gökhan Korkmazgil

Ağacı kanun korumaz, kültür ve bilinç korur. Bu nedenle zeytine dair “yazılı olmayan kanunlar” daha fazla önem taşır. Yazılmamış kanun mu dersiniz, söylence mi, Trilye’de eski bir adet varmış: Evlenebilmek için bir erkeğin 40 zeytin fidanını boyu kadarken alıp ağaç haline getirmesi istenirmiş. Orası neresi derseniz şimdi Bursa – Mudanya’ya bağlı bir mahalle, mübadele öncesi Rumların yoğun olarak yaşadığı bir yermiş. Kafamız biraz karışık: Trilye’nin adı suikasta kurban giden Osmanlı devlet adamının anısına “MahmutŞevketPaşa” olarak değiştirilmiş ama halk Trilye demeye devam etmiş.1963’te beldenin Trilye resmi adı kaldırılarak yerine Zeytinbağı adı verilmiş. 2012’de ise Zeytinbağı adı kaldırılıp belde tekrar Trilye olmuş. 2014’te belediye tümden feshedilerek mahalle haline getirilmiş. Zaten Ege’nin çoğu yerinde zeytinine iyi bakmayanı sevmezler, zeytinliği olmayana kız vermezlermiş.

Zeytin ağacı ne kadar eskidir, dünyada ilk kez nerede yeşermiştir, bu sorular kesin olarak bilinmez, Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler hep zeytini sahiplenir. 2018’de, başından beri zeytinin Anadolulu olduğunu söyleyenleri haklı çıkaran bir gelişme yaşanır: Yatağan ilçesinin Eskihisar Mahallesi’ndeki kömür yataklarında araştırmalar gerçekleştiren İsveçli ve Avusturyalı bilim insanları bölgeden fosil örnekleri alır. Bu örnekler üzerinde yapılan incelemede, en geç 11,5 en erken ise 14,3 milyon yıllık olduğu tahmin edilen zeytin polen fosili bulunur. Böylece şimdilik dünyadaki en eski zeytin buluntusunun Yatağan ilçesinde olduğu belgelenir.

© Gökhan Korkmazgil

Buranın eskiliği ve hisarlığı nereden gelir? Antik Karya kenti Stratonikea’nın üzerine ve yanına kurulmuştur, ondan. Bin yıllık taş yapı kalıntıları ve terk edilmiş köy evleri yan yanadır. Burada bir de 700 yıllık Selçuklu hamamı ve Osmanlı dönemine ait Şaban Ağa Camisi vardır. Antik kent üzerindeki Eskihisar Köyü 1957 yılında deprem nedeniyle Stratonikea’nın kuzeyindeki ayrı bir alana taşınmıştır.  Daha sonra burada kömür çıkarılmaya başlanınca yeni köy şimdi bulunduğu 3. yerine taşınmıştır.  Tüm bunlara rağmen eski köy ilk kurulduğu yerde hep devam etmiştir. Köy halkının tamamına yakını taşınmış olmakla birlikte halen daha antik kent üzerindeki “eski” Eskihisar Köyünde yaşayan aileler vardır. Zaman içinde bölge Türkiye’nin en büyük açık kömür ocaklarından biri haline gelmiştir.

Kömür, geçmiş zamanlarda yaşamış olan ağaçların, çalıların, kısaca bütün bitkilerin, doğanın ve zamanın etkisi ile fosile dönüşmesiyle oluşan bir kaya türüdür. Yani kömür aslında bitkilerin fosilidir. Belli ki zeytinin de fosilidir.

© Gökhan Korkmazgil

Düz mantık şöyle işler; zeytin karadır, kömür de karadır, öyleyse zeytin kömürdür! Zeytin fosilinin Yatağan’da bulunmuş olması öyle anlamlı ki! Termik santral gece ve gündüz, hiç durmadan duman püskürtüp zehir salıyor. Sadece buradaki insanlar değil, var olan zeytin ağaçları da duman soluyor. Zeytin ağacını mezarından çıkarıp yakmak gibi, ölülerinin küllerini dirilerinin üzerine boca etmek gibi.

Zeytin Kanunları mı diyorduk? Biz bugün, mücevher gibi ışıldayan kıyıların bahşedildiği bir ülkede yasa filan tanımayıp, zeytinlikleri kesip, yerine oteller, villalar yapmakta hiçbir sakınca görmedik. Ama zeytin arazilerinin maden sahası yapılacağı yasalar çıkarmayı gerekli gördük.

İnsanların bahtı mı daha karadır, ülkenin geleceği mi? Zeytin mi daha karadır, kömür mü? Yağmayla, talanla geçen biraz zaman mıdır, koca bir ömür mü?

Yorum, görüş ve önerileriniz