ZEYTİN ZAMANI / ZEYTİN, BARIŞ VE ÖLÜMSÜZLÜK – GÖKHAN KORKMAZGİL

© Gökhan Korkmazgil
© Gökhan Korkmazgil

Ben her sabah erken kalkıyorum, bahçemdeki zeytin ağaçlarına bakıyorum. Üç beş hafta, birkaç aydan beri değil, bunu hep yapıyorum. “Sen deli misin, zeytinin nesine bakıyorsun?” diyen çıkabilir, bunu pek takmıyorum. Zeytin benim Akdenizli kimliğime iyi geliyor, beni iyi biliyor, ben onu vatanım gibi seviyorum.  İnsan sevdiğine bakar, ailesinin yanında dururmuş, akrabasının yakınında rahat olurmuş. Ben zeytine aynaya bakar gibi bakıyorum.

Kutsal kitapların hepsinde adı geçen beş meyve varmış, bunlar zeytin, incir, hurma, üzüm ve narmış. Haliyle zeytin düpedüz kutsalmış. Göksel dinlerin hepsi Doğu Akdeniz’deki topraklardan çıkmış, zeytinin anavatanı da aynı topraklarmış. Nuh Peygamber’in soyundan gelen eski Sami ülkesinde, Fenike’de, yüksek dağlardaki Lübnan sedirleri alçak tepelerdeki zeytin ağaçlarına bakarmış. Şimdiye kadar Suriye diye bilinen, bundan sonra kim bilir ne isim verilecek olan ovalarda zeytin ağaçları varmış. Anadolu’nun güneyi, Ege’nin iki yakası sanki zeytine adanmış. Zeytin mi eskidir, insan mı derseniz, cevap pek aşikârmış. Kadına yaşı sorulmazmış, zeytinin yaşı bilinmezmiş.

© Gökhan Korkmazgil
© Gökhan Korkmazgil

Zeytine “ölmez ağaç” denirmiş. Herkes, her şey ölürmüş, zeytin neden ölmezmiş? Zeytini kökünden kesseniz, yakıp kurutsanız, ağaç beş – altı ay bekleyip dibinden yeni bir filiz fışkırtırmış. Ölümsüzlük böyle bir şey, kökünden yeni bir sürgün çıkıyor, yanı başında boy veriyor. Büyüdükçe senin gibi oluyor, şanslıysan boyu seninkini aşıyor.

Zeytinle barışın ne ilgisi var diyecekseniz, demeyin. Âdem’le Havva’nın hikâyesini dinleyin: Havva ile birlikte bir halt eden, yasak meyveyi yiyerek cennetten kovulan Âdem, bin yaşına yaklaşınca öleceğini hissetmiş. Tanrı’dan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını dilemeye karar vermiş. Bu konuda oğlu Şit’i görevlendirip onu cennet bahçesine göndermiş. Bahçenin bekçiliğini yapan melek, Şit’in duası üzerine İyi – Kötü Ağacı’ndan aldığı üç tohumu ona vermiş ve babasını gömmeden önce tohumları onun ağzına koyması gerektiğini söylemiş. Âdem kısa bir süre sonra ölmüş, Tabor Dağı yakınlarına gömülmüş. Âdem’in gömüldüğü yerde yeşeren üç ağaç zeytin, sedir ve servi imiş. Böylelikle Tanrı ve insan arasında barış sağlanmış.

© Temmuz Korkmazgil
© Gökhan Korkmazgil

Ölümsüzlük konusuna gelince, insan tarih boyu hep bunu dilemiş, öleceğini bilmek insanoğluna ağır gelmiş. Nuh’un gemisini duymayan yoktur, söylencesini belki bilmeyen vardır: Âdem’den sonra, Nuh’un zamanına dek bin yıl geçmiş. İnsanlar doğru yoldan eğri yola sapmış, düzen bozulmuş, Tanrı’ya iman etmez olmuş. Yarattığı âdemoğlunun yeryüzüne kötülük tohumları saçtığını gören Tanrı, onu bir tufanla cezalandırmaya karar vermiş. Hazret-i Nuh’a bir gemi yapmasını, gemiye her canlıdan bir erkek bir dişi almasını buyurmuş. Ardından büyük tufan başlamış, gemideki canlılar hariç, yeryüzü üzerinde yaşayan her şey silinmiş. Tufan durulduğu zaman Hazret-i Nuh, suların çekilip çekilmediğini anlamak için geminin penceresinden bir güvercini güneşin battığı yere doğru salmış. Güvercin uçmuş, dolanmış, sular çekilmediği için gemiye boş dönmüş. Nuh yedi gün sonra güvercini tekrar salmış. Güvercin bu sefer, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağıyla gelmiş. O zaman Nuh, suların yeryüzünden çekildiğini anlamış. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin, bolluğun, esenliğin ve barışın simgesi olmuş. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün. Ve insanlık zeytinle yeniden doğmuş.

© Veysel Gençten

Bu yüzden zeytin bütün ağaçların ilkidir, Latince bilge bir sözde “olea prima omnium arborum est” diye söylenir. Bugün Anadolu’nun Ege kıyılarında dolanırsanız, Homeros’un gölgesinde oturduğu zeytin ağaçlarının altında durup soluklanırsanız, iyi kulak verirseniz, belki bu yaşlı bilge ağacın şöyle fısıldadığını duyarsınız: “Herkese aitim ve kimseye ait değilim, siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım”.

İncir dalında ballanır, hurma yüksek hevenklerde olgunlaşır, nar yeşil yaprakların arasında kırmızılaşır. Üzüm için söylenmiştir, zeytin de zeytine baka baka kararır mı bilmem, barış içinde geçmeyecekse ölümsüzlüğü hiç istemem.

Yorum, görüş ve önerileriniz