Görsel: © Şükrü Mehmet Ömür
YAPAY ZEKÂ, YAPAY DÜNYA, YAPAY FOTOĞRAF – GÖKHAN KORKMAZGİL
Dünya değişti, insan yaşamı değişti. İnsanın kendisi değişti. İnsan doğal olandan uzaklaştı, kendine yapay bir dünya kurdu. Bu yeni dünyasının içinde oturdu, elindeki tablet/cep telefonunu kendine pencere yaptı, dışarıdaki dünyaya bu pencereden bakar oldu. Artık kendi küçük penceresinden gördüğüyle yetiniyor, daha fazlası onu ilgilendirmiyor.
Elli yıldır fotoğraf çekerim, dağ – tepe fotoğrafın peşinden giderim, fotoğraf neredeyse orada biterim. Yanımda makinem olmadan hiç yolculuğa çıktığımı hatırlamam, gittiğim yerlerde de fotoğraf çekmeden duramam. Fakat uzun zamandır, benim çektiklerime benzemeyen fotoğraflar ortada dolaşmaya başladı. Fotoğrafta olması gerekenler yok, bulunması mümkün olmayan şeyler var! Gerçek sonradan anlaşıldı, fotoğraf manipüle edilmişti, bu “şeyler” sonradan bilgisayar başında fotoğrafa eklenmişti! Daha yakın zamanlarda fotoğraf iyice rayından çıktı, fotoğrafa yapay zekâ bulaşmıştı!
Bir fotoğrafın, ısmarlama biçimde yapay zekâ tarafından mı üretildiği, yoksa gerçekten bir kamera kullanılarak mı çekildiği ayırt edilemez hale geldi. Bir zaman sonra fotoğrafın nasıl üretildiği kimseyi ilgilendirmeyecek. İnsanlar ortaya çıkan görüntüye bakacak, başka bir şey kimsenin umurunda olmayacak. Zaten yapay mıdır, gerçek midir, ayırmaya çalışmak anlamsız hale gelecek.
Bir şeyler yazarken kelime işlemcileri uzun zamandır kullanıyoruz. Örneğin, Word programında yazıyorsanız, program yazdıklarınızı anında denetliyor. Sözcüğü yazıp aralık koyduğunuzda hemen dağarcığındaki binlerce sözcüğe başvurup analiz ediyor. Hatta ben bu sözcükleri yazarken daha “aral” yazdığımda, sözcüğü “aralık” diye tamamlamaya fırsat kalmadan program burnunu sokup devreye giriyor. Yarısı yazılmış sözcüğün üzerinde ”Aralık (Eklemek için ENTER tuşuna basın)” ibaresi beliriyor. Basarsanız yarım sözcüğünüzü “Aralık” olarak tamamlıyor. Ona aldırmayıp yazmaya devam ederseniz beliren ibare kayboluyor. Yapay zekâ yazmışsanız hiç karışmıyor. Yapal zekâ yazmışsanız sözcüğe şerh koyuyor; ona göre “yapal” diye bir sözcük olmadığından sözcüğün altını dalgalı kırmızı bir çizgiyle çiziyor. İmleçle üzerine gelip sağ tıklarsanız (“ne var?” diye sormuş oluyorsunuz böylece) o da size soru sorup seçenek sunuyor: “Yapay mı demek istediniz?” Yani sözcüğün yanlış yazıldığını anlamakla kalmıyor, bir de öneri getiriyor. Yok, yanlışlıkla yatay zekâ yazmışsanız bir şey demiyor, çünkü o, yatay diye bir sözcük olduğunu biliyor. Buraya kadar, programın yazıya müdahalesi son derece sınırlı: Bir akıllı asistanınız, bir yazı yamağınız, yanı başınızda bir yardımcınız var. Sizin yerinize yazmıyor, yalnızca yazdıklarınızı düzeltip hata yapmanızı engelliyor. Ama yapay zekâlı bir programa, nasıl bir yazı istediğinizi birkaç sözcükle bildirip sipariş ederseniz, durum artık farklı. “Yaz” komutunu verdiğinizde program bir makale yazıveriyor. İsterseniz bittiğinde gözden geçirirsiniz. Fark önemli, program “yazan”, siz “denetleyen” olursunuz. Tıpkı fotoğrafı “çeken” mi, “yapan” mı olacağınız gibi.
Fotoğraf, uzun bir süre boyunca gerçeğin yüzey üzerindeki görüntüsü olarak nitelendirilmiştir. Hatta net bir biçimde belge olarak kabul görmüştür. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte işler karışmış, fotoğraf ve gerçeklik arasındaki ilişki sorgulanır hale gelmiştir. Artık bugün bu ilişki tamamen kurgulanabilir düzeydedir. Gerçeğin bir yüzeye kaydedildiğini söylemek yerine, yapay zekâ uygulamaları kullanılarak inşa edildiğinden bahsetmek daha doğrudur.
Yapay zekâ ile fotoğraf üretimi konuyu artık iyice başka bir boyuta taşıdı. Ortaya çıkan görüntülere “fotoğraf” demek doğru değil. “Yapay zekâ görseli”, ya da sadece “görsel” şeklinde adlandırmak daha doğru olacak. Gültekin Çizgen Usta şöyle diyor: “Ne marka olursa olsun, kamera nasıl ki bir araçsa, yapay zekâ da sadece bir araç ve eğer iyi kullanırsan değerli bir asistan, hepsi bundan ibaret.” Selman Vefa Yıldırım “yapay zekâya verilen komutlarla üretilmiş görseller fotoğrafın zaman boyutunu içermez. Yoktur, olmamıştır” diyor. İhsan Gerçelman “FIAP fotoğraf için ‘ışık, bilim, sanat’ tanımlarını kullanır. Yapay zekâ ile üretilen işlerin üretim sürecinde ışık fiilen yoktur” diyor.
Belki de dünya yapay olunca fotoğrafın da yapay olması daha uygundur, kim bilir? Yapay dünyaya yapay görsel çok bile. Hem, yapay olanın gerçek fotoğrafını çekeceksiniz de ne olacak? Çekseniz bile, yapay dünyada, sanal ortamda paylaşacaksınız, hangi gerçeklikte karşılık bulacak?