RADYO GÜNLERİ – DİLEK PINARI / MÜSTEAR EFSUNOĞLU
Editörüm Naci Bey, Zortana serüvenimi ekonomik nedenlerle bitirince, “memlekete dönmenin huzurunu yaşarım” diye kendimi teselli ediyordum. Döndüm ve o tırnak içinde yazdıklarımı sadece uçak havalimanının pistine tekerleklerini kondurduğunda yaşayabildim.
Sonrası, özdeyişteki gibi oldu; “Hayaller Paris, gerçekler Bujumbura!”. Bujumbura’yı merak edenler Google Dayı’ya soruversinler. O her şeyi bildiği gibi, Bujumbura’nın Dünyanın ekonomik ve sosyal açıdan en sıkıntılı ülkelerinden biri olan Burundi’nin eski başkenti olduğunu da size söyler…
Zortana’da yalnız başıma geçirdiğim uzun yıllar boyunca hep çocukluğumu, gençliğimi düşündüm. Beni mutlu eden o güzel günlerin yaşamımızda iz bırakan özelliklerini hatırlamaya çalıştım. Hatta itiraf edeyim ki, küçük notlar da aldım. O güzel günleri diğer tanıklarıyla birlikte anmak en keyif aldığım şeylerden biridir. Bu nedenle “Zortana Tatili Anıları”nı bitirip, “Radyo Günleri” anılarımı dergimizin okurlarıyla paylaşmayı düşündüm. Dergimizdeki karşı köşe komşum Arif Tecahül muhterem üstadım da bana bazı şeyleri hatırlamama yardımcı olacağına söz verdi. Değerli Editörüm Naci Bey projemi beğendi. Umarım sizden de böyle bir destek alırım…
Çocukluğumda henüz televizyon diye bir kavramla tanışmadan önce, günün belirli saatlerinde ailece radyo başında otururduk. Benim çocukluğum babamın görevi nedeniyle Ankara’da geçti. Lisenin son sınıfında İstanbul’a geri döndük. İlk televizyonumuza o yıl sahip olduk. Ankara’daki evimizdeki şimdi markasını hatırlamadığım radyomuz; üzerinde ışıklı frekans göstergesi, açma – kapama, ses, dalga boyu ve frekans düğmeleri bulunan, hoparlörünün önünde delikli bir dokuması olan cilalı ahşap, kocaman bir mobilyaydı. Üzerinde annemin hazırladığı oyalı – işlemeli bir de örtüsü vardı. Frekans göstergesinde onlarca kentin isminin arasında benim ilgimi en çok Ankara, İstanbul ve nedense Lüxemburg çekerdi. Babamım evde olduğu saatlerde “Ajans Haberlerini” dinlemek için radyonun frekansı uzun dalga “Türkiye Radyoları Birinci Programı”na ayarlı kalırdı. Diğer zamanlarda ben illaki o Luxemburg radyosuna erişmek için düğmeleri kurcalar dururdum.
Radyo ile yıllar süren imtihanım boyunca ne uzun dalgadan ne orta ne de kısa dalgadan Luxemburg radyosunun yayınına hiç erişemedim. Hala merak ederim, Luxemburglular ne dinlerlerdi diye…
Haftanın her günü saat 19.00’daki “Ajans Haberleri, Yorum ve Hava Durumu”nu evde büyük bir sessizlikle ve ciddiyetle dinlerdik. Haberleri merakla dinlerdim ama yorumu dinlerken sıkılırdım. Hava ve yol durumuna ise “nihayet ajans bitiyor” diye sabır gösterirdim. Karayollarındaki yapım çalışmaları uzun sürdüğünden her akşam aynı bilgiler tekrarlanırdı: “… ile ….. arasında devlet karayolunun 15. Kilometresinde yol yapım çalışmaları nedeniyle trafik tek yönden …….”
Radyo günlerimin hiç unutamadığım saatlerini, ajans haberlerinden sonra yaşadım.
Ablamın ve ağabeyimin favori yayını Ankara İl Radyosundaki “Dilek Pınarı” programıydı. Adeta pop müziğin Dünyadaki serüvenini dinleyicilerle buluşturan bu programı ben de onlarla birlikte dinlerdim. Program boyunca dinleyicilerin radyoya posta ile gönderdiği mektup ya da kartpostallarda talep edilen, yabancı pop müziği şarkıları çalınırdı. İstek parça denilirdi bunlara. Ablam ya da ağabeyim bu istek postalarının müdavimiydi. Kendilerinin ve arkadaşlarının isimlerini sıralayarak yazdıkları istek mektuplarına bazen benim ismimi de ekleyip, bana sürpriz yaparlardı. Radyoda istek parçalar anons edilirken arada bir benim ismimin de okunmasından müthiş bir duyguya kapılır, içimi “yurt çapında tanınırlık” duygusu kaplardı.
Hala o anonslar aklımdadır; “… değerli dinleyenler, şimdi Yenimahalle’den …….., ………. ve Müstear Efsunoğlu kardeşler için çalıyoruz. Rita Pavone’den Chity Chity Bang Bang…”. Ablamın ve ağabeyimin isimlerini zikretmediğimi gördünüz. Ne olur ne olmaz. Yazımı beğenmezlerse “hayal mahsulü bir öykü” der, dillerinden kurtulurum. (İçimden şuraya bir gülme emojisi koymak geldi. Editörden fırça yememek için koymuyorum.)
Ablamın o yıllarda radyoya gönderdiği isteklerinin çoğunluğunu Cliff Richard’ın, abimin ise Rita Pavone’nin şarkıları oluştururdu. Chity Chity Bang Bang şarkısının yarattığı popülarite, başrolünü Dick Van Dyke’in oynadığı, uçan bir otomobili konu alan aynı adlı bir filmin de büyük ilgiyle karşılanmasını sağlamıştı. Emin değilim ama, kesinlikle o şarkıyı tekrar tekrar dinlemek için filme abimle birlikte gitmişimdir…
Dilek Pınarı hafta sonları geç saatlerde yayınlanırdı. Şimdi gözümün önüne ablamın ve ağabeyimin programın başlama saatinden önceki heyecanlı bekleyişleri geliyor. O günlerde değerlendiremediğim bir duyguyu analiz edeceğim: sanırım bu heyecanlı bekleyiş, dünya listelerindeki pop müzik parçalarını dinleme hevesi değildi. Hafta başında postaya verdikleri isteklerinin sıraya alınıp alınmayacağı, istek parçanın çalınıp çalınmayacağı ve o mektubun altında listelenen isimlerin okunup okunmayacağı yayınlanacak şarkılardan daha önemliydi. Bendeki heyecan ve sessiz bekleyiş ise, yeni bir sürprizin olup olmayacağıydı. İsmim okunsa da okunmasa da içimdeki sevinci ya da hüsranı bastırmam gerektiğini bilirdim. Okunursa yine “yurt çapında tanınırlık” sorumluluğunun ağırlığı üzerime çöker, okunmazsa “sevgili kardeşlerimi sorgulamamam gerektiği” duygusu beni esir alırdı. Netice itibarıyla sürpriz sorgulanmaz değil mi?
O günlerde düşünemediğim bir konu var.
İlkokulda öğrenci olduğuma göre, okuma yazma biliyordum. Postaya mektup vermesini de. Ama oturup da Dilek Pınarına iki satır yazıp, ablamla ağabeyime bir Cliff Richard ya da Rita Pavone şarkısı hediye etmek aklıma gelmedi. Ben çocuktum, onlarsa ergen gençlerdi. Onların benim için hazırladıkları sürprizleri seviyor, radyodan ismim anons edildiğinde kendimi onlar kadar büyümüş gibi hissediyordum. Belki de bu büyü bozulmasın diye radyoya istek mektubu göndermemişimdir…
Şimdi zamanı geldi. Ablam ve ağabeyimle 60 yıldır hiç Dilek Pınarının bendeki izlerini konuşmamıştık. Bu öykümü okuyunca “hoş bir duyguya kapılıp, Dilek Pınarını hatırlayacaklarını” düşünüyorum.
Bu da benim onlara sürprizim olsun; “……. şimdi de Fethiye’den Müstear Efsunoğlu’nun ablası ve ağabeyi için istek parçasını çalıyoruz. Cliff Richard’tan Chity Chity Bang Bang……..”
https://www.youtube.com/watch?v=8LtZTaouoCo Siz de tıklayın! Çokkeyifli bir şarkı…