OKURYAZAR GÜNCESİ – GÖKHAN KORKMAZGİL / “NAZIM HİKMET’İN BİSİKLETİ – AYDAN ÇELİK”


Kapak fotoğrafı: © Gökhan Korkmazgil
Aydan Çelik 1966 yılında, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in doğduğu, Ece Ayhan’ın kaymakamlık yaptığı, Attila İlhan’ın aile köklerinin olduğu Gürün’de dünyaya geldi. Aziz Nesin’in deyimiyle “her üç kişiden dördünün şair olduğu” bir memlekette, nasıl becerdiyse şair olamadı. Düzyazı ve eğri çizginin yolundan gitti. Nazım Hikmet’in Bisikleti, onun bisiklet temalı dördüncü kitabı. Beşincisi tamamlanmayı bekliyor. O ise halen çiziyor, yazıyor, arıyor. (www.aydancelik.com)

Kitabın çıktığını dostum Zihni haber verdi, yetinmedi, bulup, alıp, okumam için bana getirdi. İnce bir adamdır, bedeni de ince, bir çınar fidanından hallice. Toplaştığımız kahveye iki teker üstünde geldi, bisikletinden indi, kitap benim bisikletin çantasına giriverdi. Bir bisikletli diğerine daha güzel ne verebilir, bisikletle kitap nasıl ayrı düşünülebilir? Üstelik bu kez kitabın içinde bisiklet var, insan daha ne isteyebilir? Zihni bunu zaman zaman yapıyor, bir kitabı tutup getiriyor, sanırım o, kimin neyi okumasının iyi olacağını biliyor.

Zihni’ye “sağol” deyip bisikletin selesine atlıyorum, sıcak yaz öğleden sonrasında on iki kilometre sürüp Yanıklar’a varıyorum. Çay kıyısına iniyorum, koyu gölgeli bir yer bulup ayaklarımı suya salıyorum. Kitabı bisikletin çantasından çıkarıp bakıyorum, bir çift çocuk gözü de doğrudan bana bakıyor. Tasarımını Erkal Tülek’in yaptığı kapakta, siyah beyaz bir fotoğrafta, Nazım Hikmet üç yaşında. Murat Germen – Cafer Türkmen arşivinden alınmış fotoğraf Halep’te çekilmiş. Nazım minik ellerini bir çocuk bisikletinin gidonuna koymuş, ciddi bir ifadeyle dosdoğru objektife bakmış. Fotoğrafta üç yaşında olduğuna göre yıl bin dokuz yüz beş, İngilizler hain, Araplar kalleş. Babası Hikmet Bey Halep valisi, Osmanlı’nın durumu içler acısı. Fotoğraf beni çocukluğumdan altmış yıl daha eskiye götürüyor. Nazım’ın üç tekerlekli bisikletinin lastikleri yok, tekerlekler birer demir çemberden ibaret, antika bir nesneye benziyor.

Kitabın kapağını çevirince şahane bir çizim ortaya çıkıyor. Siluet tarzı çizimde Nazım bir bisiklete binmiş, ön çamurluktaki bir güvercin de bisikleti adeta şaha kaldırmış. Nazım’ın boynundaki atkı uçuşuyor. Çizim Aydan Çelik imzalı, ne hoş ki kitabın sayfalarında bu çizimlerden daha çok var.
Aydan Çelik bir bisiklet insanı. Bisiklet insanları arabaya pek binmez, pedal basarak gitmek varken direksiyon çevirmez. Yollara arabanın içinden, ön camın gerisinden bakmaz. Hava soğuksa üşümez, yağmur yağdığında ıslanmaz, ıslansa da aldırmaz. Tekerlekler yolda ses çıkarmadan süzülür, bisikletliler gürültü yapmaz. Çevreyi kirletmez, benzin yakmaz, doğaya karbon ayak izi bırakmaz. Bisikletlinin acele işi olmaz, trafikte kimsenin yaşamını tehlikeye atmaz. Yolda giden bir bisikletliye rastlarsanız, aşağıda bacaklarının pedal çarkını çevirdiğini görürsünüz. Yukarıda, kafasının içinde başka çarklar döner durur, onu siz göremezsiniz. Bisikletli, doğanın içinde sessizce yol alır, sesi sonradan gelir. Kafasının içinden çıkardığı sesler şarkı olur, şiir olur, kitap olur. Bu, en azından benim için böyledir. Aydan Çelik için de böyle olmuş, iki sevdiğini bir araya getirmiş. Nazım Hikmet’in üç yaşında, üç tekerlekli bir bisiklet üstünde başlayan hikâyesinin izini sürüyor. “Bu kitabı niye yazdım?” başlıklı önsözde şunları söylüyor: “Kitap Nazım Hikmet’in hayatında, eserlerinde bisikletin yerini anlatıyor. Ona dokunan, onunla yolu kesişen insanların bisikletli hikâyelerini de ekledim. Yazarken bir kez daha öğrendim ki ömür biter, Nazım bitmezmiş.”

Aydan Çelik “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, dünya bisiklet günü ilan ettiği 3 Haziran’ın aynı zamanda büyük bir şairin bu dünyada geçirdiği son gün olduğunu muhtemelen bilmiyordu” diye yazmış. Aynı 3 Haziran, Hasan Hüseyin’in dizelerinde de yer bulur: “… yıllar var ter içinde taşıdım ben bu yükü / bıraktım acının alkışlarına üç haziran altmış üçü…”
Nazım sözcüğü bizim dile Arapçadan geçmiş, şiir demekmiş. Şiir yazan kişiye nâzım denirmiş, şair desek de olurmuş. Serbest nazımın ustası Nazım Hikmet’miş, şiir denince akla ilk o gelirmiş. Halep o zamanlar Osmanlı toprağıymış, bugünlere kadar o ülkeye Suriye denirmiş, şimdiden sonra kim bilir ne isim verilirmiş?
Nazım Hikmet’in Bisikleti – Aydan Çelik, NotaBene Yayınları, İstanbul, Nisan 2024, 216 sayfa
