MEMLEKETE AVDET ETTİK – ARİF TECAHÜL
Fethiye’deyiz mecmuamızın pek muhterem okurları,
Bir vakit ayrılık nasipmiş. Şahsımın bazı hususi ameliyeler münasebetiyle İzmir vilayetimize gitmesi vacipti, biz de gittik efendim. Filhakika, tehir edilmiş bir zaruriyetti. Vazifelerimizi icra edip, memlekete avdet edebildik.
Her ne kadar Evliya Çelebi muhterem, seyahatnamesinde bizim buralarla alakalı olarak “hevası hoş, suyu latif” mealinde bahiste bulunsa da, Fethiye’miz pek müstesna bir kaza olarak gönüllerimizi fethetmiş. Memlekete avdetten sonra bunu daha fevkalade olarak izan etmekteyim.
İlk evvela şunu ifade etmeliyim ki, o kocaman vilayette mütekaitlerin herhangi bir nümayişini göremedim. Zannedersiniz, İzmir vilayetinin mümtaz mütekaitlerinin her bir tarafı diğer taraflarına denk ki ne iktisadi buhranlardan ne de mütekaitlere reva görülen ulufelerden mağduriyete uğramamışlar. Bu tenkitimi hoş görsünler efendim…

İzmir’de yukarıdaki tenkitim yönünde merakıma mani olamayıp çarşı – pazar fiyatlarını kolaçan edeyim dedim. Bizim Cuma pazarındaki güya müstahsil elinden pazarlandığı söylenen zerzevatın nerdeyse üçte ikisi veyahut ta yarısı fiyatına satıldığına şahit olunca, birazcık keyfim kaçtı. Hele, mandıralardaki peynir, tereyağı vesaire fiyatları iyice canımı sıktı. Şeytan dürttü, “al şuradan üç beş kilo peynir, tereyağı, tulum; götür memlekete, aylarca ye!”
Fikir muazzam ama hakikate mutabık değil. Bendeniz BAĞKUR mütekaidi olaraktan bu yatırıma müsait bütçeye malik değilim. Anca tadımlık miktarlara yatırıma müsaidim, onun da pek bir ehemmiyeti olmuyor. Zaten kolesterol, tansiyon falan gibi mazeretlerimizden naşi, nefsimizi bastırıp lor peyniri ile idare ediyoruz. Tulum dedim de fi tarihinde “İzmir Tulumu, Bergama Tulumu” nam peynirler pek ucuzdu. Her fakirhanede bulunurdu, hatta ayıptır söylemesi anasonlu içeceklerin yanında pek de leziz meze oluyordu. Sahi kuzum, bir vakitler fukara maişetimizle geçinip giderdik, arada sırada üç otuz paraya anasonlu içeceklerden, öküz öldüren şaraplarından rahatça alırdık. Güzelim Marmara şarabı, zamanın meşrubatları fiyatına satılırdı ve sofra şarabı niyetine fukarayı sevindirirdi…
Bu peynir muhabbetinin nasıl aklıma geldiğini bilmiyorum ama iyi oldu. Mazi ile şimdiki zamanın nafakalarının biz mütekaitlere nasıl tesir ettiğini işaret etmiş olduk.
Ah! Birdenbire bestesi Şükrü Tunar, güftesi Osman Nihat Akın üstatlara ait olan hüzzâm makamında ve curcuna usûlündeki şarkıyı hatırladım;

Bir zamanlar maziye bak
Ne kadar şendik
İkimizin mesut olma emeli vardı
Gören bilen nazarında ah
Sevdalı dendik
Göze gelen böyle aşkın eceli vardı
Efendim, yokluğumda “Fethiye Mütekaitler Tesanütünün 63. Hak Mücadelesi Nümayişi” kadim dostlarım tarafından başarıyla icra edildi. Şahsen, yaşım icabı akılı telefon cihazı ve bilgisayar makinası kullanamadığımdan, kızım bana nümayişin fotoğraflarını kendi makinasından gösterdi. Pek hazzeyledim.
“Cumartesi Valideleri” nümayişinin mütemadiyen ısrarla devamı gibi oldu bizim kadim dostların “Çarşamba Mütekaitleri” nümayişi.
Şanımız yürüsün, kalplerimiz bir olsun…