Kaynak: Xenophanes, Küçük Asya Birliği “Anadolu”nun süreli yayını, [1896] 1904, cilt AD, s. 302-321. Achilles S. Diamantara, Likya’nın Xanthon’una Gezi [Odiop., Archaeol.]

Likya’nın kökeni ve varlığı, sadece Girit kolonilerinin M.Ö. 1399 civarında göç etmesine bağlı değil, aynı zamanda Likya’nın neredeyse tüm antik Yunan mitolojisini içermesi nedeniyledir. Bu ovada ” Leto, Hera’nın kıskançlığından” kaçtı ve orada Apollon’u, bazılarına göre onunla birlikte Artemis’i, Homeros’un dediği gibi “Diniantis Xanthos” un sularında yıkanan ikiz çocuklarını doğurdu. Leto ve Apollon, Likyalılar tarafından atalarının tanrıları olarak kabul edilmiş ve ibadet edilmiştir. Xanthianlar ayrıca, kalıntıları kentin yaklaşık dört kilometre güneybatısında bulunan ve kentlerinin yakınında Leto’nun adından Letoon adını verdikleri bir şehri ve Leto tapınağını inşa etmişlerdir (Strav. CHIO, 651).  Apollon’a genellikle Likios ve Likigyan olarak bilinen Likya’da ve Patara’da ibadet edilmiştir. (Delius et Patareus Apollo Horat. III, 4).

Herodot’un dediği gibi, Patara’daki hizmet, Delfi’nin inancından ve ihtişamından hiçbir şekilde eksik değildi.  Apollon kültü Likya’da o kadar yaygındı ki, sadece Likya sikkelerinde başını görmüyoruz, aynı zamanda her şehir tarafından da aynı adla onurlandırılmıştır. Bu yüzden küçük Megisti adasında, günümüze kadar ayakta kalan aşağıdaki yazıta göre “En Büyük” olarak adlandırıldı.
ΕΠΙΣΤΑΤΑΙ
ΑΙΣΧΙΝΑΣ
ΔΙΑΝΔΡΟΥ
ΤΙΜΟΣΤΡΑΤΟΣ
ΕΥΚΡΑΤΕΥΣ
ΑΠΟΛΛΩΝΙ
ΜΕΓΙΣΤΕΙ
Bu yazıt ilk olarak Ross (Hellenica I) tarafından yayınlanmıştır.

Bu tepeden Strabon’un da belirttiği gibi, eskiler tarafından Şirnin olarak adlandırılan Xanthos nehrinin yatağını da görebiliriz. Yerli Türkler sularının renginden dolayı Ak-Çay ( Beyaz nehir. Eski adı Xanthos) adını vermişler. Kimyra’nın yüksek yaylalarından doğar, birçok kıvrımdan sonra Yedi Burnun doğusuna ve bir zamanlar deniz yoluyla ulaşılabilen, limanı bugün kumlarla kaplı olan Patara şehrinin batısından Akdeniz’e dökülür.

Güneş çoktan gün batımına doğru yaklaşıyordu ve Xanthus’un kalıntılarına yakın Kınık adlı bir Türk köyüne geldik. Bir Türk evinin çatısında konakladık ve güneşin ateşli ışınlarından korunarak, dinlendik. Fakat tüm yorgunluğa rağmen Morpheus bizi kollarına almayı reddetti, çünkü kavrulmuş sıcak bir hava soluyorduk. Hiç bu kadar sıkıntılı bir gece geçirmemiştim.

Gün doğumundan sonra, saat beşte, aynı adı taşıyan nehrin doğu kıyısında, ağzından yaklaşık on kilometre içerde ve dikey olarak yükselen Xanthos akropolüne ulaştım. Her adımda eski ihtişamın kalıntılarına rastlıyoruz! Bu şanlı harabelerin önünde ortaya çıkan hürriyet sevgisi, büyük Likyalıları iki, hatta üç defa onurlandırmıştır.

Antik çağlarda tüm Likyalılar zorlu savaşçılar olduklarını kanıtladılar, Homeros tarafından neredeyse Troyalılarla bir tutuldular, onlarla yakından ilişkiliydiler, ama bu şehrin sakinlerinin esas olarak, kutsal özgürlüğün öfke ölçüsünde ateşli fanatikleri olduğundan söz eder.

Lidyalılar tüm Küçük Asya’yı boyunduruk altına aldıklarında, Likyalılar bağımsızlıklarını korudular. Ancak kendilerine karşı büyük bir orduyla Harpagon’u gönderen Cyrus’un saldırılarına direnemediler. Ancak Likyalılar, Perslerin köleliğine yenik düşmemek için kendilerini ve tüm yoldaşlarını bir soykırım kurbanı olarak sundular. Likya’lılara gelince, diyor Herodot, Harpagos’un ordusu Xanthos Ovası’na indiği zaman, onlar da karşı koydular, bitmez tükenmez kuvvetlere karşı az sayıdaydılar, yiğitlikle nam aldılar, ama yenildiler, kentlerine geri çekildiler, kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular, alttan ve yandan ateşe verdiler, öyle ki, yangın kaleyi bir anda sardı. Bundan sonra birbirlerine korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana saldırdılar. Xanthos’ta yaşayan erkeklerin tümü savaşarak öldü. Bugün bütün Likya’da kendilerini Xanthoslu diye tanıtanların, seksen ev dışında, hepsi de yabancıdır. Bu seksen aile, o zamanlar ülkenin dışında bulunuyordu; bu nedenle hayatta kalmışlardır. İşte Harpagos, Xanthos’u böyle aldı.(Rev. 1, 176)

nthos’un bu görkemli düşüşünden sonra Likya, onları özgürleştiren Büyük İskender zamanına kadar Persler tarafından işgal altında tutuldu. Xanthos’ta tanrılar, Plutarch’ın anlattığı gibi, İskender’in gelişiyle Yunanlıları boyunduruk altında tutan Pers otoritesinin devrildiğini ilan ettiler.

Ancak Appian (V, 176), Makedon prenslerinin Xantalıların şehirlerini tahrip ettiklerini, ancak bunun İskender’in tarihçileri tarafından doğrulanmadığını söylüyor. Arrianos ve Diodorus Siculus bu eylemi Lykioi’nin komşuları Marmarinos’a atfederler (Arrianos 1, 24, Diod. S. XVII 28). Aynı Diodorus, Mısır kralı Ptolemaios’un Antigonus döneminde Xanthos’u yönettiğinden bahseder (XX, 93, 3).

Kesin olan, Roma döneminde M. Brutus’un, Mithridatis ile yapılan savaştan sonra Likyalıları cezalandırmaya karar verdiği ve bağımsızlıklarına düşkün Xantalıların atalarını taklit etmeleridir (Strabo. XIV, 665). Marcus Brutus tarafından kuşatılan Xanthianlar, kuşatmacılara karşı daha iyi bir savunma kuramadıkları için banliyölerini boşalttılar ve şehrin duvarlarının dışına elli arşınlık derinlikte bir hendek kazdılar. Fakat Brutus ordusunu iki parçaya ayırdı, biri dinlenirken, diğerleri savaşıyordu ve gece gündüz çalışarak hendekleri doldurdular ve kalenin bir tarafını tutmayı başardı. (Appian. CİV IV, 76)

Kuşatılanlardan bazıları kendilerini kurtarmak için Xanthus nehrinin karşı kıyısına yüzmeye çalıştılar, ancak nehire ağ döşeyen Romalılar tarafından yakalandılar.(Plutarkhos, Brutus’un yaşamı). Xanthianlar daha sonra Roma kuşatmasını kırmak için gece baskınları yapmaya çalıştı. Bazı baskınlarda Roma kamplarını ateşe vermeyi başardılar, ancak bir baskında, yaklaşık iki bin düşmanın sızmasına izin veren duvarın kapılarından birine kadar takip edildiler ve Romalılar içeri girdi.  Büyük bir güçle çevrili öncüler, çok çaba sarf ettikten sonra bazı tapınaklarda tutunmayı başardı. Duvarın dışındaki Roma güçleri öfkeyle kapılara saldırdı ve öncü birliğin açtığı gedikten içeri girdiler. Surların içinde Roma askerlerini gören ve çaresizce çılgınlığa kapılan Xantoslular, eşlerini ve çocuklarını katlettiler, evleri ateşe verdiler ve kendilerini alevlerin ortasına attılar. Derin bir üzüntüye kapılan Brutus, askerlerine, bir Likyalıyı bile ölümden kurtaranların terhis edeceğini ilan etmesine rağmen tüm şehir alevler içinde kül oldu. (Plutarch Vrutos 31 Sayfa 312 )

Aşırı ve dayanılmaz sıcak nedeniyle maalesef sadece üç saat sonra Xanthos şehrinden ayrılmak zorunda kaldım. Bu araştırmayı daha uygun bir zamana erteledim.
Megisti (Kastellorizo) 25 Temmuz 1896
Achilles S. Diamantaras

 

 

 

 

 

Yorum, görüş ve önerileriniz