Ergalatax junionae
Ergalatax junionae

Fethiye’nin uzun yürüyüş rotaları hem şehri süsleyen antik yapılarla hem de doğanın bize sunduğu güzelliklerle muhteşem yolları zevkle kat etmemize yardımcı olacak. Kulaklığımızı takmış, hoş bir şarkının ritmine kendimizi kaptırmış bir halde Çalış Sahili’nde o güzel yürüyüşe başlamış ve tabii her türlü melanetten uzak olmayı aklımıza koymuşuz. Kuma ayağımızı bastık. Artık başka bir evrendeyiz. Kıyıya ağır ağır vuran dalgalar her seferinde yeni bir oyuna davet ediyor bizi. Kıyıya vuran her dalga ile birlikte doğa, yürüyüşümüze muzip bir engel koyuyor. İnsan her dalgadan bu kadar mı keyif alır?

Artık yorulduğumuzu hissedip, milyarlarca kum tanesinin oluşturduğu göz alıcı halıya oturup dinlenme vakti gelmiş olabilir. Oturur oturmaz hemen herkesin içgüdüsel olarak yapageldiği hareketi gerçekleştirmemize az kaldı. Bir ya da iki dakika sonra elimizi kuma daldırıp bir avuç alacağız. (Bunu herkes yapar değil mi?).

Avucunuzda güneşin ısıttığı binlerce kum tanesi, parmaklarınızı açar açmaz zemine doğru akmaya başlayacak. İşte o an kumların arasında; farklı renkte, farklı desende, farklı yapıda bir şey gözünüze çarpacak. “O şey” kumsalın sadece bize ait olmadığını hatırlatan doğanın mucizelerinden biridir. Eğer Çalış’taysanız, kumlar parmaklarınız arasından kayarken geriye kalan şey çok yüksek ihtimal Şeytan Minaresi (Cerithium sp.) ya da Kum Şırlanı’dır (Donax sp.). Gezdiğiniz sahil karşıki yarımadanın koyları ise; belki Nuhun Gemisi (Arca noae) veya İstiridye (Ostrea edulis)’dir. Bir avuç kumu eğer Karaot’ta elinize almışsanız; Kidonya (Venus verrucosa ) ve yahut Kaya Salyangozu (Ergalatax junionae) parmaklarınızın arasında kalmış olabilir.(3)

Ne yazık ki doğal zenginliklerini yıllar boyunca sadece güneş kum ve deniz ile sınırlamış durumdayız. Bu üçlü her ne kadar doğanın parçasıysa da “yaşamın” tastamam kendisi değil. Yaşam, adında gizlediği gibi yaşayanlarla birlikte bir bütün. Fethiye’de, hangi sahilde yürürseniz yürüyün ve tesadüfi olarak avucunuza hangi kum öbeğini alırsanız alın, elinizde hayatı birlikte paylaştıklarımız duruyor. Unutmayın, uzun bir yürüyüşün başlangıcında ayağınıza değen doğanın sesidir.

**

(1) Fethiye kordon boyu zevkli bir yürüyüş ihtimalini barındırsa da yakın yıllarda yapılan etaplarla bütün körfezin betonla kaplandığını gözden kaçırmamak gerekir. Bu açıdan iç körfezi yapay bir gölete çeviren yapay kıyı düzenlemeleri, körfez kirliliği sorunun ana faktörlerinden birisidir.

(2) 1966 yılında açılmış olan Fethiye Lisesi üzerine uzun uzun konuşmak gerekir diye düşünüyorum. Fethiye’nin kent kimliğine önemli katkılar sunmuş bu eğitim kurumu günümüzde kimliğinden çok uzaklaşmış durumda ve Fethiye’nin yakın dönemde kaybettiği değerlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. İyi ki bu konuda mücadele eden dostlarımız var. Fethiye Lisesi’nin geçmişini gözler önüne seren ve mücadele aracı olarak kullandıkları web sitelerine göz atmanızı dahası destek olmanızı isterim. https://www.fethiyelisesiniistiyor.org/

(3) Yazıda bahsi geçen deniz kabukluları hakkında Fethiye’de yapılmış derli toplu bir çalışma henüz yok. Başka yazılarda da ismini andığım Paul Hope’un Çalış Kuş Cenneti hakkında yazdığı kitapta yer verdiği deniz kabukluları ne yazık ki sadece Çalış bölgesini içeriyor. Benim uzunca süredir gözlediğim kadarıyla Fethiye kıyıları muhtemelen otuz üç bivalvia ve otuz kadar da gastropoda türü olmak üzere altmış üç kadar deniz kabuğu türünün yaşam alanı olmaya devam ediyor. Bu sayının yapılacak çalışmalarla daha yüksek olduğunu düşünüyorum.

(4) Spartaküs dergisini 1996 yılında ilk sayısını çıkaran ekipteki Fethiyeli Cihangir Toraman. Uzun süredir mesleğini İstanbul keşmekeşinde sürdürüyor ama yüreği burada, biliyorum…

Yorum, görüş ve önerileriniz