HAYALLER PARİS GERÇEKLER TURP – ARİF TECAHÜL

Efendim, muhterem okurlarım,

“Bekleyen derviş muradına erermiş” vecizesini uyduran insan evladı, ne hikmetse hayatın hakikatlerinden pek ırak bir zat-ı muhteremmiş.

Her hafta nümayişler yapan, avaz avaz “sadaka değil, hakkımızı isteriz” diye çığıran mütekait kardeşlerime, memleketin mümtaz idarecileri şöyle saadet içinde ömürlerini geçirebilecekleri bir meblağda zam vermek yerine, heybelerinden bir turp çıkartıp “yersen” dediler…

Hepi topu %15,75 zammı layık gördüler! Her geçen gün ihtiyaçları yaşa bağlı sebeplerle fazlalaşan mütekaitler ile dul ve yetimlerin Paris hayalleri turp gerçeğine dönüşüverdi.

Yüksek zevatın mütekait maaşıyla hayatını idame ettirmeye çalışan 16 milyon 154 bin 322 yurttaşa reva gördüğü ihsan bundan ibarettir. Enflasyon almış başını gitmiş, hayati nevalelerden diğer ihtiyaçlara kadar her şey bir sene içerinde iki kat artmış, ekmek ve simit bile 15 lira olmuş, mütekaitler maişetlerini tedarik edemez hale gelmişler, ne çare? Aşikâr ki, sandık zamanı dışında umurlarında bile değiliz. Aşikar ki, memleketin mütekaitine, duluna, yetimine hak ettiğini verecek maddi güçleri yok!

15 Ocak günü Fethiyeli mütekait dostlarım 78. Kez bir araya geldiler. Yine “gün gelecek, devran dönecek…” diye hayal kırıklıklarını haykırdılar. Sesinin desibeline kurban olduğum bir kıymetli kardeşim ”don lastiği olsaydık, daha çok zam alırdık” nidasıyla ortalığı avaza kesti. Bu avazın manasının ehemmiyetine vakıf olan hepimizin bir taraftan gözü yaşardı, diğer taraftan acı acı gülümsedik.  

Taaa 1930’larda henüz 28 yaşındayken “Kerem Gibi” manzumesinde ne demişti büyük üstat? Vesileyle Nazım Hikmet üstadın doğum gününü de kutlamış olayım…

Dert çok, hem dert yok
Yüreklerin kulakları sağır
Hava kurşun gibi ağır

Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım Kerem gibi yana yana.

Ben yanmasam sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa

Hava toprak gibi gebe
Hava kurşun gibi ağır
Bağır bağır bağır bağırıyorum.
Koşun kurşun eritmeğe çağırıyorum

95 senedir memlekette dert bitmiyor. Ya da biri bitiyor, diğeri başlıyor. Mütekaitlerin derdi ise 22 senedir sürüp gidiyor. 22 sene önce asgari ücretin üstünde olan en düşük mütekait maaşı, şimdilerde asgari ücretin yüzde altmış beşi (%65) seviyesinde. Demek ki, 22 senedir mütekait topluluğu ile dul ve yetim maaşı alanların hakları kendilerinden esirgenmiş.

Vardır bir çaresi elbet.

Hakkı için uğraş veren derviş muradına erermiş…

Yorum, görüş ve önerileriniz