FETHİYE TURİZMİN NERESİNDE? – NACİ DİNÇER
Konumuz: turizm.
Sorumuz: -her yıl olduğu gibi- “Bu sezon nasıl olacak? Turizmciler beklentilerini karşılayabilecekler mi?”
Yanıtımız: Allahtan umut kesilmez!
Gerçekçi olalım; insan tatilini geçireceği yerde ne arar? Önce, huzur ve güven. Sonra, beklentilerini karşılayacak kadar önemli ve çekici mekanlar, doğal – tarihsel – kültürel değerler, sportif – sanatsal etkinlikler. Ve elbette tatil için ayırdığı bütçeyle temel gereksinimlerini karşılayabileceği ekonomik seçenekler…
Fethiye 200.000’e yaklaşan kayıtlı ve 450.000 dolayında tahmin edilen kayıtlı – kayıtsız nüfusuyla Ege / Akdeniz kavşağında ekonomik gelirlerini ağırlıklı olarak turizme bağlamış bir ilçemiz. Gönül isterdi ki, bu kadar insanı besleyecek ve refah içinde yaşamasını sağlayacak turizm sektörünün, yukarıdaki soruya verilecek net bir yanıtı olsun…
Ülkemizde yaşanan ekonomik ve siyasal sorunlar ile özellikle Ortadoğu ülkelerinde giderek büyüyen krizler, “huzur ve güven” konusunda uluslararası turizm pazarlarında bizim şansımızı azaltan etkenler olarak düşünülmelidir. Yurdumun asgari ücretli çalışanlarının ve fitre ve zekât almaları vacip olan emeklilerinin aldıkları maaşlarla tatil hayali kurmalarının mümkün olmadığı da bir gerçek. Bu da “yerli müşteri” potansiyelini oldukça sınırlayan bir durum olarak değerlendirilmelidir. Bu da sezonun nasıl geçeceği konusunda bana pek umut vermiyor…
Büyük bir sorun daha var.
Doğal, tarihsel ve kültürel zenginlikleri düşman çatlatacak kadar zengin olan Fethiye’de yıllarca en ucuz pazarlama yöntemine teslim olundu. Ölüdeniz ve Çalış plajları ekseninde “yüksek yoğunluklu ve düşük nitelikli” turizm anlayışı baş tacı edildi. Konaklama tesislerinin yatakları yabancı tur operatörlerine nerdeyse maliyetinin altında satıldı. Yatak satışından kaybedilenlerin restoran ve bar satışlarından misliyle kazanılacağı konusunda tesis sahipleri ikna edildi. Turizmin konaklama tesisinden ibaret olduğu konusunda ısrarcı olununca, doğal – tarihsel ve kültürel değerlerimiz giderek korumasız bırakıldı. Rant amaçlı işgaller ve deformasyonlarla kalitelerini ve çekim güçlerini yitirdiler. “4 Mevsim turizm” sloganını dillerine dolayanlar, yaz mevsiminin dışında turizm hareketi için altyapı değerlerinin korunması ve onlara iyileştirme için yatırım yapılması gerektiğini, her biri için taşıma kapasitelerinin tayinini ve koruma – kullanma dengesi içinde turistlerin ziyaretine sunulması gerektiğini görmezden geldiler…
O güzelim kıyılar belirli çevrelere özel izinler ve imar planı değişiklikleriyle “tatil köyleri ve çok yıldızlı devasa oteller yapılsın diye” tahsis edildi. Gözleri para hırsıyla yanan yatırımcılar üzerine beton yığınlarını kondurdukları doğal güzellikleri yok etmekle kalmadılar, uyguladıkları “her şey dahil” sistemi ile, turistten geçinen ilçe esnafını da soluksuz bıraktılar.
Doğal – tarihsel ve kültürel değerlerimizin yitirdiği çekim gücüyle ilgili yukarıda belirtiler, bir destinasyon olarak Fethiye’yi tartışma konusu yapıyor. Çarpıcı bir örnek verelim: Güneybatı Anadolu’nun tek tescilli sulak alanı olan Çalış Kuş Cenneti’nin halihazırdaki durumuna bir bakın! Eğer Şat Burnu rant amaçlı kullanılmasaydı, çevrede bir kuş cenneti için elzem önlemler alınabilseydi, o alanda konup göçen 220 dolayında kuş türünü gözlemlemek için yılın her mevsiminde Çalış’a Dünyanın her yerinden turistler gelebilirdi.
Turizmcilere bir çağrıyı yinelemek istiyorum. Önümüz flu ve gri! Günü kurtarmaya çalışmanın bir faydası yok. Fethiye’nin cazip bir turizm destinasyonu olması için, altyapıyı oluşturan çekim merkezlerinin rant uğruna yağmalanmasına engel olalım. Bu merkezlerin kalite ve nitelik değerlerinin yükseltilmesi ve dikkatle kullanılması için çaba harcayalım. Fethiye halkının ekonomik ve sosyal refahı için gerekli olanlar budur.