FETHİYE, LİKYALI TANRI APOLLON’UN “ÜZERİNDEN GÜNEŞ EKSİLMEYEN” IŞIKLAR KENTİDİR…
Şair Ovidius’un anlattığı öyküye göre; Tanrılar Tanrısı Zeus, Titanlardan Kios ile Phoibe’nin, güzel saçlı kızı Leto‘ya gönlünü kaptırır. Diğer sevdikleri gibi Leto’ya sahip olur ve Leto hamile kalır. Çapkın Zeus’un kıskanç karısı Tanrıça Hera, Leto’yu adım adım izler ve onun ikiz çocuklarını doğurmasını engellemek ister. Leto, Hera’dan korkar ve kurtulmak için Anadolu’ya, Likya’ya kaçar. İkiz çocukları Artemis ve Apollon‘u Patara‘da doğurur. Bir gün çocuklarını yıkamak ve onlara su içirmek için bir çeşmenin başında durur. Ancak orada bulunan çobanlar çeşmenin suyunu kullanmasına izin vermezler. Çok kızan Leto, üstün güçlerini kullanarak çobanları cezalandırır ve hepsini birer kurbağaya dönüştürür. Likyalılar kendilerine baş tanrı Apollon ve Ana Tanrıça Artemis’i veren Leto’yu bir başka Ana Tanrıça olarak benimserler. Adını verdikleri bir kent kurarlar ve bu kenti Likya’nın dinsel merkezi, tapınaklar kenti yaparlar.

Likyalı Tanrı olarak bilinen Apollon, mitolojide Olympos’un her şeye egemen tanrısı Zeus’un Leto’dan olma oğlu ve Artemis’in ikiz kardeşidir. Müziğin, güzel sanatların ve şiirin tanrısıdır. Ayrıca kehanet yapan, bilici tanrıdır. Altın bir lir çalar. Gümüş yayıyla oku en uzağa o atabilir; okların tanrısıdır. Tıbbı insanlara o öğretmiştir; hekimliğin de tanrısıdır. Asla yalan söylemez; ışığın ve gerçeğin tanrısıdır. Kutsal ağacı defne, hayvanları yunus, atmaca, kuğu ve kargadır. Işığın Tanrısı Apollon’un, “Işıklar Ülkesi” Likya’nın en önemli Tanrısı olması şaşırtıcı değildir. Anadolu mitolojisi antik dönemin insanları için Zeus’a önemli bir rol biçmez ama Apollon’u, onun ikiz kız kardeşi Artemis’i ve anneleri Leto’yu yüceltir. Artemis Anadolu halklarının ana tanrıçası Kibele ile özdeşleşir ve Efes’te bir ana tanrıça olarak ortaya çıkar.
Fethiye, Antik Likya’nın Telmessos Kentinin kalıntıları üzerinde kurulduğu dönemden günümüze dek yaşamın kesintisiz olarak sürdüğü ender merkezlerden birisidir. Bu nedenle antik dönemlerden bugüne ulaşan farklı kültür çağlarına ait kalıntılar, ilçe merkezinde benzersiz bir görsel çekicilik oluşturuyor.

Plinius’un, Telmisium isimli bir Leleg şehri olarak adlandırdığı Telmessos, Likya ile Karia’nın arasında bir sınır oluşturur. Livius da, Telmessos körfezinin bir yanının Karia’ya öteki yanının Likya’ya ait olduğunu yazar. M.Ö. V.yüzyıla ait sikkelerde ise kentin adı Telebehi olarak geçer. Kentin uzun bir geçmişi olduğu bilinirse de kurucularının kimler olduğu açıklık kazanamamıştır. Kimi kaynaklarda Telmessos isminin Likya dilinde Işıklar Kenti anlamı taşıdığı belirtilir.
Antik dönem yazarı Suidas’ın anlattığı bir mitolojik öyküye göre; Likyalı tanrı Apollon Truva Savaşının başladığı dönemde Odyseus ve Menelaos’u evine kabul eden Antenor’un kızına sevdalanır. Çekingen ve utangaç kıza yaklaşmak için küçük ve sevimli bir köpek kılığına bürünür. Kız kendisine alışınca da kimliğini belli eder. Bir süre sonra bir oğulları olur, adını Telmessos koyarlar. Bu çocuğun adına Likya sınırında bir kent kurulur ve Apollon, oğlunu bu kente kâhin olarak tayin eder.
Apollon, yılın 300 günü gökyüzünde güneşin eksik olmadığı Telmessos’a sanki bu kenti kendisi yaratmışçasına çok yaraşır. Telmessos’lular da ona olan bağlılıklarını “Işıklar Kenti” adına Likya’nın “Kehanet Merkezi” işlevini de katarak gösterirler.