FETHİYE; KELEBEKLER VADİSİNDE KANAT ÇIRPAN BİR KAPLAN KELEBEĞİDİR – NACİ DİNÇER

Ölüdeniz’den demir alıp, teknenizle Antalya’ya doğru 4 mil kadar yol aldığınızda henüz Yediburunlar’a varmadan, önce Kıdırak Vadisi’nin daha sonra da Kelebekler Vadisi’nin görüntüsüyle büyülenirsiniz. Kıdırak Vadisinin önündeki koyda kurulu bulunan tatil köyünde dünyanın dört biryanından gelen konuklar tatilin keyfini çıkartırken, Kelebekler Vadisindeki tatilciler bambaşka bir ortamda farklı bir yaşam biçimi ile doğayı ve doğallığı keşfederler.   Kıdırak Vadisine Ölüdeniz’den Antik Dönemlerde Perdikia, günümüzde Uzunyurt olarak adlandırılan Faralya Köyü’ne giden Karayoluyla ulaşılabilir. Ancak aynı yol üzerinde Faralya Köyünün hemen girişinde yamaçtan aşağıya doğru uzanan Kelebekler Vadisine ulaşmak için, yaklaşık 1 saat sürecek –biraz da zahmetli- bir patika yürüyüşünü göze almak gerekir. Üstelik aynı patikadan Faralya’ya dönüşün, sarp bir tırmanış gerektirmesi nedeniyle daha da zahmetli olacağını hesaba katmalısınız…

Geçmişte çeşitli meyve ağaçları, özellikle de mandalinaları ve kocaman kavunlarıyla bu vadiyi yalnızca yöre halkı bilirdi. Hatta 1960’lı yıllara kadar pek ziyaretçisi de olmazdı. Bir de öykü anlatılırdı dilden dile.  Gizemli ve yaşlı bir Rum kadınının, Despina’nın öyküsü. Vadide hala kalıntıları görülen, bir köşesinde ocağı olan, küçük taş evin sahibi Despina’nın…

Rivayete göre, yakışıklı bir gemiciye âşık olan Despina onun hayaliyle yaşar, her gün kıyıdaki kayaların üzerine çıkar ve sevgilisinin yolunu gözlermiş. Bu umutsuz bekleyiş yıllarca sürmüş. Sevdiği geri dönmemiş. O da içine kapanmış, sessizliğe bürünmüş. Öyle ki, 1923 yılındaki büyük mübadele sırasında ailesi ve yakınları Despina’yı götürememişler. Onu burada yalnız bırakıp, hepsi Yunanistan’a göç etmişler.

Despina, her gün o zorlu patikayı tırmanarak çorabının içine topladığı taze meyve ve sebzeleri Faralya Köyüne götürür ve onları diğer ihtiyaçları için köylülerle takas edermiş. Böylece Vadide yalnız kaldığı uzun yıllar boyunca Faralya Köylüleri ona göz kulak olabilmişler. Yine rivayet o ki, gizemli Despina tam 120 yıl yaşamış ve öldüğü güne kadar sevdiğini beklemiş. Bir gün de aniden ortadan yok olmuş. Yaşlı bedeninden geriye bir eser kalmamış…

Yunanistan’ın Rodos Adasındaki Kelebek Vadisi ile aynı flora ve fauna kuşağında yer alan Fethiye’nin Kelebekler Vadisi, üzerindeki endemikleri ile korunmayı ve sonsuza kadar yaşatılmayı hak eden bir doğal güzellik. 1995 yılında Doğal SIT Alanı olarak tescillenmiş. Yaklaşık 10 Hektarlık bir alana yayılan Vadide, geç Bizans döneminden kalma Faralya Köyü ile bütünleşik birkaç konutun kalıntısı da var.

Vadiye adını veren yaklaşık 40 kadar kelebek türünü kış ayları dışında gözlemlemek mümkün. Latince Euplagia Quadripunctaria olarak isimlendirilen “Jersey Tiger” (Kaplan Kelebeği) Rodos’taki Kelebek Vadisinde de gözlemleniyor, Kaplan Kelebeği, Arctiidae ailesinin en güzel üyesi…

Vadinin batısındaki türkuaz renkli Güdürümsü Koyunda bulunan küçük kumlu plaj ve hemen arkasındaki kafeterya, restoran ve diğer hizmet üniteleri günübirlik ziyaretçilerin ve uzun süre konaklayan misafirlerin “tatil” algılarını farklılaştıracak özelliklere sahip. Üstelik, burası dünyada henüz teknolojiye tamamen teslim olmamış, geleneksel tarımın yapıldığı ve misafirlerinin üretime ve çeşitli etkinliklere katıldığı, doğal yaşamın gereklerine uygun biçimde tatil yapılan ender yerlerden birisi…

Ne yazık ki, bütün doğal güzelliklerimizde olduğu gibi, koruma – kullanma dengesi içinde ve taşıma kapasitesini belirleyerek Kelebekler Vadisinden yararlanamıyoruz. Doğal ve kültürel değerlerin ranta teslim edildiği bir siyaset anlayışının Fethiye’lilere getirdiği en büyük eziyetin; halkın kendi değerlerine yabancılaşması ve onlara dilediğince erişememesi olduğunu düşünüyorum.

Yorum, görüş ve önerileriniz