FETHİYE, GÖCEK KOYLARINDA UÇAN ADAM İKARUS’UN KANATLARIDIR – NACİ DİNÇER
Göcek ve çevresi antik dönemlerde Daidalos olarak adlandırılmış. Bu ismi mitolojide ilk uçan insan Ikarus’un yaratıcısı mimar Daidalos’dan aldığına inanılıyor. Strabo’nun ve Heredot‘un kitaplarında Daidalos’un Likya’nın bir liman kenti olduğundan söz ediliyor. Ne yazık ki, antik dönemlerdeki depremler sonucunda tamamen yıkılan bu kentten günümüze kalan pek bir şey yok. Göcek’in 5 kilometre güneyindeki İnlice Köyünün girişindeki tapınak tipli bir kaya mezarı, kentin ulaştığı sınırlar konusunda bir fikir veriyor. Ancak yaşamın sürekliliği içinde değişmeyen tek şey, Göcek’in geçmişte olduğu gibi bu gün de bölgenin en güzel, en korunaklı limanı olduğu…
Atina’nın efsanevi Kralı Aegeus’un oğlu Theseus Girit’e Minos Boğası‘nı öldürmeye geldiğinde, Pasiphae’nin kızı Ariadne kendisini görmüş ve âşık olmuş. Minos Boğası’nın bulunduğu bin bir dehlizli Labyrintos‘ta kaybolmaması için, Daidalos‘un önerisiyle Ariadne Theseus’un eline bir yumak iplik vermiş. Theseus da karışık ve karanlık dehlizlerde ilerledikçe yumağı açıp ipliği yere bırakıyormuş. Canavarı öldürdükten sonra çıkış yolunu ona bu iplik göstermiş. Sonra da Ariadne’yi kaçırıp, Naksos Adası‘na varmışlar. Daidalos’un Theseus’un başarısında parmağı olduğunu öğrenince, Kral Minos buna çok kızmış. Daidalos’u, oğlu İkaros ile birlikte kendi inşa ettikleri Labyrinthos’a kapatmış. Daidalos, oradan çıkmanın çaresini de bulmuş. Kuşların pencerelere bıraktıkları tüyleri ve arı peteklerindeki balı kullanıp, İkaros ile kendisine birer çift kanat yapmış. İkisi de böylece uçup gitmişler. İkaros, dünyada ilk uçan adam olarak ün bırakmış. Daidalos, uçmadan önce oğluna ne çok alçaktan uçmasını ne de fazla yükselip güneşin ışıklarına yaklaşmamasını söylemiş. Ancak, havalandıktan sonra İkaros babasının bu sözünü unutmuş, başarısından dolayı gurura kapılmış ya da hava sarhoşluğuna tutularak yükseldikçe yükselmiş, güneşin ışığına aldırmamış, giderek doğayı yenmek, özgürlüğe kavuşmak sevinci ile Helios‘u hor görme suçunu da işlemiş. Güneş tanrı, onun kanatlarını tutan balmumunu eritmiş, İkaros da denize düşmüş ve boğulmuş. Bu nedenle Ege’de Sisam Adası’nın çevresindeki denize İkaros Denizi denmiş.
Bundan 40 yıl öncesine kadar bir madenci ve balıkçı köyü olarak bilinirdi Göcek… Denizden gelen ziyaretçileri ise, bölgede çıkartılan krom ve manganez cevherini taşıyacak olan yük gemileri ile su ve kumanya ikmali ihtiyacı olan turistik yatlardı. Dalaman Havaalanının uluslararası hava trafiğine açılmasının ardından, Fethiye ve çevresi kitle turizmi ile tanıştı. Fethiye Körfezindeki bütün adalar ve koylar gibi, Göcek de yeniden keşfedildi, dönemin siyasetçilerinin gözdesi oldu. Havaalanına en yakın Liman ve Marina olma özelliği nedeni ile yatırımcıların ilgisini çekti. Kısa sürede yapılan butik oteller ve yazlık konutlarla konaklama kapasitesinde ciddi bir artış oluştu.
Korunaklı limanı, modern marinaları ve Dalaman Havalimanına yakınlığı ile Göcek, özellikle yatçıların ve mavi yolculuk yapanların gözbebeği. Fethiye’den yalnızca 30 Km. uzaklıktaki bu şirin belde son yıllarda gelişen ve değişen çehresi ve birbirinden ünlü konuklarıyla adeta Türkiye’nin St. Tropez’i…
Gelgelelim son yılarda memleketin her tarafında olduğu gibi Göcek’te de doğal değerlerimizin, o güzelim koyların ve adaların üzerine rant bulutları çöktü. Ne Anayasal haklar ne de Kıyı Kanunu, devlet eliyle yetkilendirilen kuruluşların “ben yaptım, oldu” mantığı ile gerçekleştirdiği ihalelerle yöre halkını kendi değerlerine yabancılaştırdı. Göcek koyları ve Fethiye Körfezinde deniz taşıtlarının kuralsız kullanımı hem ekolojik sisteme zarar verdi hem de ekonomisi turizm sektörünün çabalarına bağlı olan Fethiye ve Göcek’in halkının yaşamına zorluklar getirdi.
Turizm gibi neredeyse her olumsuzluktan etkilenen kırılgan bir sektörün sadece “yat turizmi” üzerinden bölge ekonomisine katkı sunmasının faturasının, ilerde yöre halkına çıkartılacağı gün gibi aşikâr. Çevre örgütlerinin ve duyarlı STK’ların Fethiye Körfezinin doğal değerlerinin korunması için çabalarını göz ardı edenler, yasalara rağmen kıyıları, ormanları, akarsuları ticarethaneye çevirenler, kıyıları betonlaştıranlar, ormanları kesip maden ocağı açanlar hukuka rağmen yarattıkları sorunların kendi ikbal ve istikballerine de zarar vereceğini iş işten geçtikten sonra anlayacaklar.
Ne demişti Kızılderili Şef?
Son ırmak kuruduğunda,
Son ağaç yok olduğunda,
Son balık öldüğünde;
Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak…