FELSEFE TARİHİ ÜZERİNE 3 – UFUK SAKA
İDEALİZM, MANTIK VE EPİSTEMOLOJİ – YANİ PLATON, ARİSTO VE SOFİSTLER
“Felsefe Tarihi Üzerine” üst başlığına sahip olan bu seri yazı dizisini, ikinci üniversite olarak tamamladığım İstanbul Üniversitesi, Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi ders notlarımı esas alarak, felsefe üzerine yaptığım tüm okumaların bir sentezi halinde yazıyorum. İçinde subjektif yorumları ve/veya hataları barındırabilir. Amacım felsefeye merak uyandırarak okuyucunun burada sunulanlarla yetinmemesi ve felsefe üzerine daha çok eğilip filozofların yazdıkları başta olmak üzere felsefi eserleri okuyabilecekleri bir zeminin oluşmasına katkı sunmaktır.
Çünkü felsefe hayattır, hayatı yorumlama sanatıdır.
Ufuk SAKA
**
Antik Yunan’da felsefe denilince akla onlarca değerli filozof gelir ama içlerinden üçü diğerlerinden bir adım öndedir: Sokrates, Platon (Ona Eflatun da deniyor) ve Aristotales… Sokrat Platon’un, Platon Aristo’nun, Aristo ise Makedonya Kralı, Dünyayı fethettiğine inanan Büyük İskender’in hocasıdır.

Soru: “Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez!” sözüne katılıyor musunuz? Katılıyorsanız siz hayatınızı hiç sorguladınız mı?
NEDİR DİYE SORMAK
Sokrat, yazmak yerine konuşmayı seven, insanları “doğru-yerinde” sorularla doğruya ve iyiye sevk etmek isteyen biriydi. Onun bugüne ulaşan veya ulaşmayan kendisinin kaleme aldığı hiç bir eseri yoktur. Sokrates’in insanın işlevi sorununu kurcaladığı sonucuna da öğrencileri Platon ile Ksenephon’un notlarından, eserlerinden anlayabiliyoruz.
Sokrates, Atina sokaklarında dolaşırken, farklı sosyal gruplardan insanlarla konuşurken ve döneminin en bilge insanı olduğu halde bilginin sonsuzluğuna işaret etmek için hiç bir şey bilmediğini söylerken bilgiyi öğretilerden, bildiklerinden ibaret gören sofistlerden farklı olarak, o bilgiyi (Episteme) aramaktaydı. Bu nedenle Sokrates hep “Nedir?” diye sordu. Sofistlerle birlikte “Bilgi Felsefesinin” kurucuları arasında gösterilen Sokrat’ın sofistlerden diğer bir farkı, bilgilendirdiği kişilerden herhangi bir bedel almaması ve tümel bilgiyi savunmasıyıdı.
Soru: “Erdem öğrenilebilir mi?” sorusu, “Erdem nedir?” sorusunun cevabı bilinmeden verilebilir mi? Günümüzde erdemi bilen tanıdığınız bir tek siyasi aktör ismi söyleyebilir misiniz?

Sokrates uzun yıllar Atina sokaklarında, insanların arasında felsefe yaptıktan sonra 70 yaşına geldiğinde, gençliği görüşleriyle baştan çıkarmak ve Atina’ya yeni Tanrılar getirmeye kalkmaktan suçlandı. Platon, Sokrates’in “Savunma”sında bu suçlamaya karşı yılmadan, korkmadan kendisini nasıl savunduğunu aktarır (Apología Sokrátus) . Sonuçta Sokrates ölüme mahkum edildi (M.Ö. 469-399) Onun döneminde şifa bulan insanların Asklepion denilen şifahanelere bir horoz bağışlaması geleneği vardı. Sokrates ölmeden önce arkadaşından horozu unutmaması ve Asklepion’a bağışlaması gerektiğini hatırlattı. Nietzsche, yıllar sonra bunu şöyle bir yorumlamıştı: “Sokrates hayatı hastalıklı olarak görüyordu. Ölünce hastalıktan kurtuldu, kurtulacağını düşünüyordu. Onun içinde horoz verdi.” İtibar edilen bu yoruma Prof. Dr. Cengiz Çakmak itiraz etmektedir. Ona göre Sokrates, “Arkadaşlar ben hayatı sağlıklı bir şekilde yaşadım. Yapabileceklerimi yaptım ve sağlıklı bir şekilde gidiyorum.” demektedir. Çakmak, düiüncelerini “Sokrates açısından sağlıklı yaşam, iyi düşünülmüş, iyi yaşanmış bir hayattır. Bilgece bir yaşam sürmektir. Bu anlamda, bizim yorumumuz açısında, ‘horoz’ sağlıklı bir hayatın bağışı olarak düşünülmektedir.” diye açıklamaktadır.
ÖNERİ: Sokrates’in son anlarını anlatan Phaidon diyaloğunun da içinde yer aldığı Platon’un “Diyaloglar” adlı eserini okumanızı öneririm.
TÜM FELSEFE PLATON’A DÜŞÜLMÜŞ BİR DİP NOTTUR
Platon (M.Ö. 427-347), Atina’nın geçiş döneminde yaşamış, Sokrates’in öğrencisi olan bir filozoftur Bir yandan Yunan’da, polis içerisinde yaşanılan politik çekişmeler, Polis’in çökmeye başlaması, öte yandan Polis devletine karşı “güçlü” devlet ve imparatorluk fikri gelişmekteydi. Ayrıca aristokratlar ile demokratlar arasındaki kavga, sonrasında veba salgını Yunan demokrasisini iyice zora sokmaktaydı. Nitekim Platon’un zamanında Atina demokrasisi diktatörlüğe doğru evrildi. Platon’un felsefesini belirleyen de Atina’daki şartlar oldu. Sokrates ve onun dönemindeki sofistlerin arasında geçen tartışmalar felsefe tarihinde önemli bir yere sahipken Platon’un dönemindeki sofistler bu akımın kurucusu olan Protagoras ve Gorgias ile aynı değerde olmadıklarından aralarındaki çatışma ve uzlaşma zemini kaybolmuştu. Platon da hocasından gördüğü gibi insanları tartışmaya davet etmek suretiyle kendi felsefesini oluşturmaya başladı. İlk dizgeci (sistematik) filozof olarak kabul edilen Platon, Atina için doğacı filozofları, gizemci (mistik) filozofları ve Sofistleri tehdit olarak görüyordu. Sokrates’in “el kaldırıp indirme demokrasisi” sonucunda idam edilmesi nedeniyle demokrasi karşıtıydı. Devletin başına filozofların geçmesini istiyordu.
Soru: Çoğunluğun verdiği kararların her zaman isabetli olmadığını ve demokrasinin çoğunluk sultasına dönüşebildiğini söyleyen Platon ile “Çobanın oyu ile benim oyum aynı mı kabul edilmeli?” diyen Aysun Kayacı arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?
İngiliz matematikçi ve filozof Alfred Wnitehead’a göre “Tüm felsefe Platon’a düşülmüş bir dip nottur!” Hocası Sokrates, felsefede insanının işlevi sorununu öne çıkarırken Platon felsefeye idealar sorununu getirdi. Onun tarifiyle idealar, duyulabilir ve düşünülebilir her şeyin özünü oluşturan aşkın varlıklardır. Sokrates’in yanı sıra, Heraklitos ve Parmenides’in felsefi miraslarından yararlanan Platon’a göre bilgi, durağan gerçekliğin bilgisi olmalıdır. Ona göre değişenin bilgisi kesin olamaz. Var olan, değişmeyen nesneler zaman ve mekan dışındaysa ancak akıl yoluyla kavranabilir ve bunlara idealar denir. Platon ideaları; * Biçim, form (morphe) ve * Öz (Eidos,ousia) olarak tanımlar.
İDEALAR VE DİYALOGLAR
Platon’a göre idealar beş ana grupta ele alınır.
1. Doğal varlıkların ideası (İnsan, at, bitki)
2. İnsan elinden çıkanlar (Masa sandalye),
3. Matematiksel nesneler (Bir, üç, kare),
4. Genel niteliktekiler (Fark, benzerlik)
5. Değer ideaları (İyi, güzel, adil).
EN YÜKSEK İDEA İSE İYİ İDEASIDIR.
Sistematik bir filozof olan Platon, dünyayı görünüşler dünyası ve kavranır dünya olarak ikiye ayırır. Görünüşler dünyasında iki türlü bilgi olanaklıdır. İlki düşlerle, imgelerle ilgili olanlardır. İkinci bilgi türü, duyusal nesnelerin bilgisidir. İnanç ve düş bilgisini birlikte sanı (doxa) olarak değerlendirir. Kavranır dünyada ise matematiksel nesnelerin bilgisi, onun üzerinde ideaların bilgisi ve en üstte iyi ideasının bilgisi yer alır.
Yazının fikirleri boğacağını söyleyen Platon eserlerini diyalog tarzında yazdı. Onun diyaloglarını okuyanlar kendilerini tiyatroda ve tartışmanın içindeymiş gibi hisseder. Platon’un diyalogları, felsefe tarihinde genellikle, ilk-orta-son dönem diyalogları şeklinde tasnif edilir.
FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMI AŞK
İlkçağ Klasik Dönem Felsefesi Metinleri ders notlarında Prof. Dr. Cengiz Çakmak “Platon’da felsefeden söz edildiğinde temel kavram aşktır.” der. Çakmak, aynı ders notlarının devamında şu görüşlere yer verir: “Platon’da aşk, bir varlığın yokluğunu hissetmektir. Yokluğunu hissettiğiniz şey ise bilgeliktir. Gerçek aşk sahiplenmedir, tahakküm değildir. Platon’da Philon’un başındaki dostluk ve daha sonraki Symposium diyaloğunda anlatılan Eros muhteşem bir aşk olarak karşımızda durmaktadır. Sizi dönüştüren bir aşktır. Her şeye de tahammül etmenizi sağlamaktadır. Bu anlamda Platon aşktan bahsettiği anda güzel varlıklardan, dünyanın seyredilmesinden yanadır. Güzellikten nasip almamış biri, Platon’a göre, bilgelikten de nasip alamamaktadır. Hayvanlardaki, bitkilerdeki, insan yüzlerindeki güzelliği anlamadığınız sürece felsefe yapamazsınız. Platon’un önemli kavramlarından bir tanesi de anamnesis’tir. Platon’un diyaloglarının masallarla, oyunlarla, mesellerle,esprilerle, mitoslarla dolu olduğu söylenmelidir. Platon ile birlikte anılan ve onun felsefesinin en önemli ayağı olarak gösterilen idealar ise ulaşılmaz olandır. İdealar bir yönüyle tapınağın kapısında yazan yazıyı hatırlatmaktadır: Kendini tanı/bil! Kendini tanımanın, bilmenin anlamı haddini bilmek’tir ve Platon’un insanlara hatırlattığı da budur: ‘Sen insansın, haddini bil.”
ESERLERİ:
Sokratik Dönem: Savunma, Kriton, İon, Lakhes, Kharmides, Euthyphron, Lysis , Devlet,
Geçiş dönemi: Protagoras, Gorgias, Menon, Euthydemos, Kratylos,
Olgunluk dönemi: Symposium, Phaidon, Devlet,Phaedrus,
Yaşlılık dönemi: Theaetetos, Parmenides, Sophist, Devlet Adamı,Timaios, Yasalar.
Soru: Düşünüp araştırdığınızda,Sokrates’in tanımları ile Platon’un ideaları arasında ne türden bir ilgi kurabiliyorsunuz?
HAKİKATİ ARAYIŞ
Platon sürekli bir arayış içerisindedir. Aradığı şey hakikattir. Ona göre mutlak bir “gerçeklik” vardır ve aranmalıdır. Hakikate fikirlerimizin doğruluğunu gösterebilmek için ihtiyacımız vardır. Öte yandan öne sürülen fikirlerin geniş kitleler tarafından kabul edilmesinin de doğrunun kanıtı olamayacağının savunur. Bilimsel önermeler kolayca doğrulanabilir. Ama yaşama, insana, inançlara ilişkin fikirlerimiz ne kadar hakiki olabilir? Bu konudaki endişesini dile getirirken diğer yandan da gerçekliğin her zaman çok yakınımızda olduğunu düşünmemiz gerektiğinin altını çizer. Hakikati ararken her zaman ‘Bunun hakikat olduğunu nereden biliyorsun?’ sorusunu sormamız gerekir. Hepimiz benimsediğimiz, severek inandığımız şeyleri doğru sanmaktayız. Platon, bu sanının tersine bizi durmadan hakikati aramaya, ve onu tartışmaya çağırmaktadır. Platon’un “çıkmaz sokak felsefesi”nin anlamı; girilmesi yasaklanan bir sokağa inatla girilmesi, o sokağı keşfederek hakikate ulaşılamasa bile belki yaklaşılması ama esas olarak arayışların sürüdürülmeisidir.
Öneri: Platon’un diyaloglarını okumaya başlamadan evvel öncelikle belki de kulağınıza çalınmış olan “Mağara Alegorisini” Google’dan ve değişik birkaç kaynaktan araştırıp okumanızı öneriyorum. Biliyorsanız hadi o zaman diğer diyaloglara…
YÜRÜRKEN ÖĞRENMEK
Aristoteles (MÖ. 384 -322) iki bin yıl boyunca düşünce tarihine egemen olan, hem Hristiyan hem İslam aleminde etkili olmuş bir filozoftur. Platon’un Academia’sındaki öğrencisidir. Hocasının aksine o, bilinen dünyada gerçekçi bir zeminde felsefe yaptı.

Aristoteles’in babası Madedonya kralı II. Philip’in özel hekimidir. Aristotales, bu ilişki sayesinde kral Philip’in on altı yaşındaki oğlu İskender’i uzun yıllar eğitti. Ülkesinin sınırlarını Hindistan’a kadar genişleten Büyük İskender, hocası Aristoteles’e fethettiği yerlerden objeler ve bilgiler gönderdi. Onun derin bilgi birikimine büyük katkılar sundu.
Aristoteles, İskender’in ölümünden sonra Atina’ya dönerek bugün lise olarak anılan ‘Lykeion’ adını verdiği kendi felsefe okulunu kurdu. Derslerini okulunda bulunan ağaçlıklı yürüyüş yolunda (peripatos) gezinerek verdiği için bu okula gezinenler (peripatetikler) okulu denildi.
Soru: Fethiye yollarında (veya herhangi bir yerde) yürüyüşe çıkıyorsanız, yürüyüş esnasında dedikodu yapmayı mı, yoksa bilgi alışverişinde bulunmayı tercih ediyorsunuz? (Hani hakikati arayacaktık ya onun için sordum.)
DEĞİŞİM SORUNU VE ARİSTOTALES
Aristotales, Antik Yunan’ın temel sorunu olan “Değişim”e kapsamlı bir açıklama getirdi. Ona göre her tür var olan, bir nedenden dolayı değişim ya da değişmeme durumu içerisindedir. Parmenides’in değişim fikrini yanlış çıkarımda bulunduğu için eleştirerek ve yerine varlığın değişmez yanı olarak gördüğü töz kavramını koyarak yeni bir değişim önerisinde bulundu. Tözü, birincil (Tek tek bireyler) ve ikincil töz (Cins ve türler) olarak ikiye ayıran Aristotales, varlığın değişen yanlarının ilenekler olduğunu söyledi. Değişimden söz etmek için her şeyin madde ve formdan meydana geldiğini belirterek maddenin yalın ve bulunmaz bir forma sahip olduğuna vurgu yaptı. Ona gore değişim için; özne-form, etkinlik, erek gerekir.
“Tek tek şeyler bir kavram altında bir araya getirildiğinde ancak bilgi olur!” diyen Aristotales, felsefe tarihinde dizgeci ve sistematik bir filozof olarak tanındı.
EUDAİMONİA: EN YÜKSEK AMAÇ
Aristoteles, ‘İnsanın en yüksek amacı nedir?’ sorusunu sordu. Bu soruya cevap niteliğinde üç eser kaleme aldı. Aristoteles de en yüksek iyiye ya da en yüksek amaca eudaimonia dedi. Eudaimonia, genel olarak ‘iyi olmak, mutluluk’ demektir. Ne tür bir yaşamın eudaimonia olduğu sorusnun yanıtını araştıran Aristoteles kendi toplumunda gözlemlediği dört tür yaşama dikkat çekti:
- Hazzı amaçlayan yaşam. Köleler ve hayvanlar böyle bir yaşam sürer.
- Politik şöhret ve onuru hedefleyen yaşam.
- Mal, mülk peşinde yaşam.
- Felsefi yaşam.
Aristoteles’i bu dört tarz yaşamdan dördüncüsü eudaimoniaya ulaştıracaktır.
Soru: Siz mutluluğu Aristo’nun yukarıda sıraladığı şıklardan hangisinde bulacağınızı düşünüyorsunuz?
ARİSTO MANTIĞI
Mantığa ve özellikle de Aristotales’in ilk kez sistematik olarak inceleyip ortaya koyduğu mantığa kara çalmak isteyenler, “Hayat acıdır. Biber de acıdır. O halde hayat biberdir.” şeklindeki önerme ve çıkarımlarla güya onunla dalga geçtiklerini sanırlar. Oysa Aristotales, mantığın kurucusudur ve modern mantık da Aristotales’in mantığını temel alarak gelişip güçlenmiştir. Aristoteles, “Organon” adlı eserinde, mantığın herhangi bir bilimle uğraşmadan önce kazanılması gereken bilgi olduğuna dikkat çeker. Bu bakımdan mantık, konusu ne olursa olsun her bilim için bir alet olarak iş görür. Organon, Birinci. Analitikler, İkinci Analitikler, Topikler, Sofistik Delillerin Çürütülmesi, Kategoriler ve Önerme Üzerine adlı bölümlerden oluşur. Bu eserler yoluyla Aristoteles akıl yürütmenin yapısı olarak gördüğü tasımları/kıyasları, terimleri, önermeleri konu eder.” (Prof. Dr. Cengiz Çakmak Felsefe Tarihi Sorunları ders notları)
Prof. Dr. Çakmak, aynı ders notlarında Aristotales’in mantığı hakkında şu bilgileri de verir: “Varlıkların bilgisi düşünceler yoluyla, düşünceler de önermeler yoluyla açığa çıktığına göre dilsel öğelerin sınıflandırması aynı zamanda varlıklara ilişkin bir sınıflandırma olarak da görülebilir. İşte Aristoteles var olanlar hakkında söyleyebileceklerimizin biçimleri olarak kategorileri ortaya koyar. Kategoriler, varlıklara yüklemlenebilir olan yüklemlerin listesidir. Kategoriler listesi bir önerme kurulduğunda, birleştirilen sözcükler ya da sözcük kümelerinin farklı türlerini belirlenerek oluşturulur.”
Öneri: Mantığa meraklıysanız ve öğrenmeye “a”sından başlamak ve dahi burada yazdığım giriş bilgilerini genişletmek istiyorsanız size Aristotales’in Organon adlı eserini okumanızı öneririm.
ÖNE ÇIKAN ESERLERİ:
Nikomakhos’a Etik, Metafizik, Fizik, Poetika, Organon.