DÜZEN – ARİF TECAHÜL
Fethiye’deyiz mecmuamızın pek muhterem okurları,
Hani, pek yazasım yok. Nasıl derler? “Fasit dairenin içinde dönüp durmaktan pek sıkıldım”. Hakkı hukuku geçtik, hayata dair küçük zevklerimizin ve keyiflerimizin bile gün geçtikçe elimizden alındığından mustaribim.
Güzide memleketimizin biçare iktisadi durumunun hayatımıza verdiği ziyan sadece zatıma mahsus değildir. Bu mesele, şair-i azam Mehmed Akif beyin dediği gibi; “Cihan artık değişmiş, infirâdın yoktur imkânı” mealinde ve cümle alemi alakadar etmektedir. Hakikaten infiradın imkânı yoktur ve bu iktisadi idarenin ifasının devamı, memleketin ezcümle emekçilerini ve de mütekaitlerini hep beraber dört kolluya bindirerek neticelenecektir.
Nazar-ı dikkatimi celb eden ise, merkezi idarenin taassubuna karşı siyasi fırkaların ne “hattı müdafaa”, ne de “sathı müdafaa” gayreti içinde mazlumun haklarını yeterince müdafaa edememesidir. Vaziyet böyle olunca, sivil cemiyetlerin tesanütüne ihtiyaç şart olmaktadır. Amma velakin, bu cemiyetlerin ve aralarında oluşturdukları fikr-i tesanüt zeminlerinin iradesi kuvvetli olsa da bir siyasi fırka kadar kemiyetleri yoktur. Bu sebeptendir ki, haklarını müdafaa etmek için verdikleri mücadele arzulanan zamanda ve miktarda neticeye ulaşamamaktadır.
Lakin, bıktık be birader! Memleket, uzun vakittir bedbaht ekseriyetinin umudunu da zayi ettiği bir mecraya tahavvül etti. Ne adalet kaldı ne de hukuka itibar! Gülümseyen suratlara, neşeli insanlara hasret kaldık. Bir avuç bezirgân kendilerine sağlanan menfaatlerle belki haline şükrediyordur amma, komşusu açken tok yatanın mesut olduğu nerede görülmüş?
Benim mütekait şeriklerim inatla her Salı akşamı aksülamele devam ediyorlar. Namüsait şartlarımdan naşi, son ikisine iştirak edemedim. İcapçıların miktarı azalsa da bir aksilik olmazsa her hafta aksülamele iştirak eden ruhu genç mütekaitlerle tesanüdiye iştahı ile buluşmanın zevkinden mahrum kalmak istemem.
Az kalsın unutuyordum: makalemin adını “Düzen” olarak işaret etmemin bir gayesi var. Güzel Fethiye’mizde “Sahiller Efkar-ı Umumiyenindir”, “Muğla Muhiti Ortamı”, “Fethiye Mütekaitler Tesanütü”, “Fethiye 1 Cumâde’l-ûla” gibi vücuda getirilen ve hükmü şahsiyeti olmayan sivil tesanüt zeminlerinin hepsinin var olma nedeni; lügatimizde “düzen”, “sistem”, “rejim” gibi kelimelerle ifade edilen ve iktidara kim gelirse gelsin memleketin idaresine esas olan ve değişmeyen kurallar silsilesine muhalif olmaktır. Yani, farz-ı misal: sahillerimizin işgali meselesi, mütekaitlerin geçim derdinden ayrı zikredilemez. Her ikisi de o malum düzenin iradesinin mevcuda getirdiği ve birbirine temas eden meselelerdir.
Hakkın, hukukun, adaletin ıskat edilmemesi için buna sebebiyet veren “düzen”e bir “çeki düzen vermek” ve onu mazlumların haklarını gasp etmeyecek bir şekle sokmak lazım değil midir?
Tahlilim odur ki, mazlumlar reylerini kullanırken boş vaatlerle yıllardır kendilerini aldatanlara değil, insanca ve hakça bir düzen vaat edenleri nazar-ı dikkate almalıdır. Yani mazlumlar ellerinde tuttukları güç ve kudretin bazen bir kâğıt parçasından ibaret olacağının idraki içinde olmadır.
Sözün özü: mazlumlar iradelerini süslü vaatlerle kendilerine hayal satanlardan yana değil, hakkı ve hukuku savunanlardan yana kullanmalıdırlar ki, bendeniz fakirin de yüzü gülsün…