BÖLÜK PÖRÇÜK ANILARDA EDEBİYAT TARİHİMİZE IŞIK TUTACAK BİR AÇIKLAMA

Bölük Pörçük Anılar dizisine eklemek için anılarımı eşelerken karşıma çıkan bir gerçeği siz okurlarımızla paylaşmak istiyorum.

CELAL SILAY – Son derece coşkulu ve hareketli bir ozan, denemeci ve öykü yazarı olan bu dostumuz 1914 yılında Bursa’da doğdu.  Bursa Işıklar Askeri Lisesi,  İstanbul Kuleli Askerî Lisesi, Hayriye ve İstiklal Liselerinde okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde eğitimini sürdürdü. Ahmet Selami Sel, Mehmet Celal ve M. Celal Sılay imzalarıyla 1940-51 yılları arasında Vatan, Tasvir-i Efkâr, Her Hafta, Her Gün ve Ticaret Postası gazetelerinde çalıştı. 1952-55 yıllarında Yeni Memleket Gazetesi yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1963-71 yıllarında 105 sayı olarak Yeni İnsan dergisini çıkardı. Ayrıca Yeni İnsan yayınlarını kurdu.7 Eylül 1974’te İstanbul’da hayata veda etti.

Yeni İnsan Dergisini çıkarırken ona Japonların Haiku olarak isimlendirdikleri kısa şiirlerinden çeviriler yapıyor, arada gerçek yaşamımdan öyküler yazıyordum. Dediğim gibi Celal son derece coşkulu, heyecanlı ve hassas bir insandı. Ressam Ercüment Kalmık’ın kızına deli gibi aşıktı.  Ercüment aradaki büyük yaş farkı nedeniyle bu tutkuyu görmezden geliyor, genç kız ise onu ciddiye almıyor; arada umut verir gibi yapıp gönül eğlendiriyordu.

Celal’in kendisinden dinlediğim bir olayı buraya aktarmak istiyorum: Birgün Bursa cezaevindeki Nazım Hikmet’i ziyaret etmeye karar verir. Dostları oradan dönerken mutlaka Nazım’dan bir şiir getirmesini isterler. Nazım’la koyu bir sohbete dalar, bu arada Nazım ona üzerinde çalıştığı Memleketimden İnsan Manzaralarından şu bölümü okur: (Zülfü Livaneli daha sonra bunu besteledi)

Hat boyları yanmış odun kokusu,
Askeri de hat boyunun tapusu.
Dört cephe içinde koptu kıyamet,
Memetçik Memet, Memetçik Memet.

Vagonların kırk kişilikse de yapısı
Seksen Memet, yüz Memet dolu hepisi
Kitli vagonlarda yok mu merhamet,
Memetçik Memet, Memetçik Memet

Dağ taş Memet dolu, dağ taş sevkiyat,
Gidenler aç susuz, dönenler sakat.
Bölük emininde de yoktur merhamet,
Memetçik Memet, Memetçik Memet

Bir deri bir kemik, düşmüş bıyıklar,
Memet’in ayağında yarım çarıklar,
Memet’ten Memet’e yok mu merhamet
Memetçik Memet, Memetçik Memet.

Celal, Yalova’dan vapura binip İstanbul’a dönerken dostlarının isteğini anımsar. Vapurun bir köşesine ilişip hala etkisi altında olduğu şiirden ilhamlar şunları karalar:

895 numrolu katarın üçüncü mevki vagonunda üç yolcu var:

Sefalet, felaket ve Memet.
Tren düdükleri öter Memetçiğin üzerinden
Medeeet, medet.
Yok bu raylarda merhamet,
Memetçik Memet, Memetçik Memet.

Bu uzun rayların sonu varır kışlasına Selimiye’nin
Memetçiğin dirseğine kadar sıvalı kolu
Memetçiğin kolu bit dolu, pire dolu,
Bit Memetçiği yer, Memetçik biti.
Tren düdükleri öter Memetçiğin üzerinden
Medeeet ,medet.
Yok bu raylarda merhamet,
Memetçik Memet, Memetçik Memet.

Ve dostlarına bu şiiri Nazım’dan aldım diye okur. Bu yüzden de şiir uzun yıllar Nazım Hikmet’in olarak bilinir. Oysa Celal’in Sonra şiirinde de görüleceği üzere, tarzı Nazım’dan çok Celal’i çağrıştırmaktadır:

Bakamam, acırım müthiştir,
Doksan dokuz yıl geçmiştir
Çocuk yüzlü ihtiyarlara bakamam.

Bakamam, acırım, müthiştir,
Doksan dokuz çizgiyle çizilmiştir,
İhtiyar yüzlü çocuklara bakamam.

Çekerim yorganı burnuma kadar, her gece yatarım.
Sonra…
Açarım yorganı güneşe karşı, her sabah kalkarım,
Sonra…

Yorum, görüş ve önerileriniz