DOST MU? DÜŞMAN MI? – ARİF TECAHÜL
Muhterem okuyucularım,
Memleketimizin hal-i pür melali, cem-i cümlemizi derin bir yeise mecbur kılıyor. Şahsımın naçizane fikri odur ki, bize reva görülenlere mukabil pek de ehemmiyetli bir şekilde kendimizi müdafaa edememekteyiz. Hani, bir vakittir makalelerimde bu güzide memleketin 16 milyondan ziyade mütekait evladından bahisle, bize layık görülen mütekait maişetinin münasip kıymette olmamasından şikâyet eder dururum. Gayretim nafile gibi idrak edilse de bir gün avazımın vicdanlara temas edeceğinin hayaliyle teselli bulurum.
Evvelki hafta Fethiyeli mütekaitler Fethiye Belediyesi Özer Olgun Kültür Merkezinin önünde, her vakit olduğu üzere saat 17.00’de toplandılar. Nümayişin tesirini arttıran dövizlerini de merdiven basamaklarına bıraktılar. Sayıları bir avuçtu amma velakin her bir zat-ı muhterem adeta onlarca, yüzlerce mağdur mütekaidi ve onların aile efradını temsil ediyordu.

Tesadüfün böylesi hoştur. Ayni vakitlerde Muğla Vilayetimizin Belediye Reisi ve Fethiye kasabamızın Belediye Reisi de bir sohbet programına iştirak etmek maksadıyla Kültür Merkezine vasıl oldular. Bizim nümayişçi mütekaitleri fark edince nümayişe müdahil olup, mağdur efradın maneviyatını çoğaltmak için yan caniplerinde durdular. Filhakika, nümayişe katılmayı evvela planlamış değillerdi ama vaziyeti görünce lüzumunu yerine getirmek münasip olurdu, oldu da…
İrticalen söylenen nutuklar ve ellerinde arşa yükselen dövizlerle hazirundaki ceride mensuplarına da vazifelerini yapmaları için bir fırsat vermeleri pek hoştu doğrusu…
Efendim, bendeniz de içerdeki sohbet programını dinleyenlerdenim. Sayın Belediye Reisleri konuşmalarında merkezi idarenin mütekaitlere reva gördüğü maaşlarla yaşanan mağduriyeti bir nebze olsun telafi edebilmek maksadıyla, belediyelerin ihtiyaç sahibi mütekaitlere yardım ve destek faaliyetlerinden bahsettiler. Belli ki, dışarıda nümayiş yapan mütekaitlerin haklarını müdafaa etmek için her hafta aynı yer ve vakitte toplanmalarının tesiri altında kalmışlardı.
Yeri gelmişken belediyelerin faaliyetleri arasında biz mütekaitleri ziyadesi ile üzen bir hususu da beyan etme arzusundayım:
Efendim, malumunuz üzere belediye otobüsleri ve şehir içi dolmuşlarda, bencileyin 65 yaşını aşmış ve muhtemelen hepsi de mütekait vaziyetinde olanlara bedava yolculuk yapmaları maksadıyla bir kart veriliyor. Gelgelelim, kart sahibi yaşlıları kimi dolmuş şoförleri bedavacı diyerekten vasıtalarına almak istemiyorlar. Hatta bazı kaba davranışlarla rencide ediyorlar. İçlerindeki saygılı ve efendi davranışları olanları tenzih ederim; bu vaziyet bizi kahrediyor. Bu şahıslar bir gün kendilerinin de 65 yaş üstünde hayatlarını idame ettirmeye çalışacaklarını unutuyorlar. Dahası, kendi annelerinin babalarının da bu yaşlarda olacağını ve böyle bir muamelenin kendilerini nasıl tesellisi olmayan bir haleti ruhiyeye duhul edeceğini düşünmüyorlar.
Bana bıkkınlık geldi artık!
İnsanlar dostlarına düşman, düşmanlarına ise dost gibi davranıyorlar.
Kifayetsiz maaşlarla mağduriyet yaşayan mütekaitlerin dostları olan esnaf, emekçi, memur, dul, yetim, çiftçi; haklarının peşinde olan bu insanlarla tesanüt içinde olmaları lazımken, yanlarına bile yaklaşmıyorlar. Üstelik, bazı dolmuş şoförleri gibi düşmanmış gibi muamele ediyorlar. Nasıl bir kültür edindik biz böyle? Anlaşılır gibi değil!
Muhterem okurlarım,
Bana “ey Arif Tecahül, neden makalelerinde eski dil kullanıyorsun?” diye soruyorlar. Benim tahminlerime göre Fethiye’de 80.000’in üzerinde emekli var. (Gayrı resmi nüfusumuzun 450.000 kişi olduğu söyleniyor. Resmiyette ise nüfusumuz 190.000 dolayında. Ben emekli sayısını, gayrı resmi nüfusu esas alarak hesapladım) ) Her hafta Emekli Direnişine katılan dostlarımızın sayısı ise 25’i geçmiyor. Çoğu zaman 10 – 15 kişi ile tıpkı “Cumartesi Anneleri” gibi direnmeye devam ediliyor.
Ben “bu 80.000 kişiye nasıl ulaşabiliriz?” diye düşünürken bu yöntemi denemeye karar verdim. Ne de olsa, emeklilerin yaşı 50’nin üzerindedir. Hele, 60’ın üzerindeki çoğunluğun çocukluk ve ilk gençliklerinde sıkça duydukları sözcüklerle onlara hitap etmek, etkili olabilir diye düşündüm. Muhterem Arif Tecahül üstadımız yeni dili de eskisini de kullanabilecek donanıma sahiptir, hiç merak etmeyin…
Baktık ki, bu da olmadı. 80.000 – 25 = 79.975 kişiye yine ulaşamıyoruz, pes etmek yok! Bu kez “voynn bize kulak verin gaaari” der, yine ulaşmayı deneriz. O da olmadı, İngilizce mingilizce bir şeyler karalarız.
Ne demiştik?
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!