BELLA CİAO – NACİ DİNÇER
Çav Bella!
“Türkçesi “Hoşça kal güzel” anlamında olan Belle Ciao, 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir İtalyan protest halk şarkısıdır. Kuzey İtalya’daki pirinç tarlalarında çalışan mevsimlik kadın işçiler tarafından zorlu koşulları eleştirmek amacıyla söylenmeye başlanmıştır”. Wikipedia Çav Bella’nın öyküsünü böyle anlatıyor.
Bu güzel şarkı şu kıtayla başlıyor:
İşte bir sabah uyandığımda
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Elleri bağlanmış buldum yurdumun
Her yanı işgal altında
Şu ilk kıta, sanki yalnızca pirinç tarlalarındaki mevsimlik emekçi kadın işçiler için değil, güzel yurdumun turizm sektörünün halini de anlatmak için yazılmış gibi hissediyorum.
“Elleri bağlanmış buldum yurdumun” dizesinde sektörün bileşenlerinin çaresizliğini, “Her yanı işgal altında” dizelerinde ise kıyılarımızdaki -plajlarımızdaki şezlong işgallerini anımsıyorum. Bu da benim turizmle ilgili hayallerime Çav Bella dedirtiyor…
Satranç oyununda hem kendi atak hamlenizi hem de karşınızdaki rakibin atağına karşı savunma hamlenizi birlikte düşünmelisiniz. Aksi taktirde oyunu kendi lehinize sonuçlandıramazsınız. Yani iki farklı planı birbirine entegre ederek ve geniş düşünerek uygulamalısınız. Ancak başarı için bu yetmez! Çünkü karşınızdaki rakibiniz de aynı şekilde planlarını yapmak, geniş düşünmek ve uygulamak zorundadır. Çok bileşenli denklemimiz: 2 planınızın entegrasyonuna, rakibin tahmin etmeniz gereken savunma planlarının da entegre edilmesi gerektiğini gösterir. Sürekli değişkenlik gösteren rakip planlarına karşı siz de kendi planlarınızda değişiklikler uygulayarak oyunu sürdürürsünüz. Nasıl? Yorucu değil mi? Ama satrancı değerli kılan da budur. Stratejinize uygun olarak, mutlak bir konsantrasyonla hem kendinizin hem de rakibinizin sonraki aşamalardaki hamlelerini hesaplayarak taktikler geliştirmek ve gerektikçe yenilerini planlamak…
Ne alaka demeyin! Hizmet sektörü ve turizm çok çetin rakiplere karşı işte tam da bir satranç oyuncusu gibi davranmalıdır. Kendisinin ve rakiplerinin güçlü ve zayıf taraflarını iyi etüt ederek kendi turizm stratejilerini planlayan destinasyonlar, pazardaki başarılarını sürdürebilirler. Diğerleri ise, Pazar şanslarını olumlu ya da olumsuz etkileyen etkenler karşısında taktik hedef planları olmadığı için başarısız olurlar. Tıpkı satrançta olduğu gibi işin sırrı: doğru planlamadır.
Ülkemizde uygulanabilir bir turizm stratejik planı ne yazık ki yok. Merkezi hükümetin görevi olan bu planlama çalışması en son 2023’e kadar olan 10 yıllık süreç için yapılmıştı. Hatalarla dolu bir plandı, uygulaması da başarılı olamadı. Çünkü o planda yer alan; çekim gücünü yaratan kaynakların korunmasına ilişkin öneriler kararlılıkla uygulanmadığı gibi, ranta dönüştürülerek çekim gücü yaratan kaynak özellikleri yok edildi.
Ülkemizde bir turizm politikası yok. Peki, ya yerelde var mı? O da yok! Oysa bu, turizm sektörü ve onun can verdiği 30 kadar sektör ile kamu ve yerel yönetimleri ilgilendiren ve en önemlisi; yöre halkının yaşam kalitesini etkileyen bir konudur. Yıl 2025 ve ekonomik gelirlerinin büyük bölümü turizmden sağlayan bir ilçede sektörün aktörleri kural tanımaksızın akıllarına estiği gibi faaliyetlerini yapmaya ve para kazanmaya çalışıyorlar.
Bu konuya neden takıntılıyım biliyor musunuz? Turizm ve diğer sektörlerin varlık nedeni halkın refah seviyesine ve yaşam kalitesine katkı vermektir. Yani bunlar iyi kullanılırsa, halkı mutluk içinde yaşatacak olan araçlardır. Bu nedenlerle bu sektörlerin plan ve programları yerleşik halkın yararına olacak hedefler doğrultusunda olmalıdır. Plansızlık ve programsızlık nedeniyle bu sektörlerin aktörleri halkın yararını değil, kendi ceplerinin yararını düşünürler ve hak – hukuk gibi kavramları göz ardı ederler. Örnek isterseniz; Karataş Plajında yaşananlara, Ölüdeniz Kumburnu ve diğer plajlardaki şezlong işgallerine, ekolojik değerleri tahrip edilen Çalış Kuş Cennetine, kaçak yapılaşmaya feda edilen Kaya Köyüne bakın. Paspatur’a, restorasyon trajedisi yaşatılan antik Telmessos Tiyatrosuna, hala projesi başlatılamayan sözde arkeoparkımız Telmessos Nekropolüne bakın.
Konaklama tesislerimize, onların nerelerde konuşlandırıldığına, hizmet standartlarına, fiyat politikalarına, mevsimlik yeterliliklerine, ulaşım alt yapımıza, trafikte turist araçlarının yaşadığı sıkıntılara, yıkılma tehlikesi nedeniyle kapalı tutulan arkeoloji müzemize, sürekli parlatılan alternatif sporların yetersiz altyapılarına, her yıl binlerce insanın su altı dalışı yaptığı coğrafyada bir basınç odasının bulunmadığına, Likya yolunun güzergahı üzerindeki işaretlemelerin birilerinin çıkarı için nasıl değiştirildiğine falan bakın.
Eğer yerelde doğru ve taviz vermeksizin uygulanabilir bir turizm politikamız, bir stratejik turizm planımız olsaydı yukarıda anlattıklarıma bakmanız gerekmezdi. Hepsi bir koruma – kullanma dengesi içinde turistik çekim görevlerini yerine getiriyor olurdu. Ekonomik ve siyasi sıkıntılar mazeret olmaktan çıkardı.
İçimde bir umut kalsın istiyorum. Bu umudu sektörün aktörleri ve yöre halkı birlikte yeşertebilirler diye düşünmek istiyorum.
Çav Bella’yı dinleyince, bu şarkının sadece Kuzey İtalya’daki pirinç tarlalarında çalışan mevsimlik kadın işçiler tarafından zorlu koşulları eleştirmek amacıyla söylendiğini hatırlamak istiyorum…